ELÇİLERİN İŞLERİ 7:1-60

ELÇİLERİN İŞLERİ 7:1-60 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Başkâhin, “Bu iddialar doğru mu?” diye sordu. İstefanos şöyle karşılık verdi: “Kardeşler ve babalar, beni dinleyin. Atamız İbrahim daha Mezopotamya'dayken, Harran'a yerleşmeden önce, yüce Tanrı ona görünüp şöyle dedi: ‘Ülkeni, akrabalarını bırak, sana göstereceğim ülkeye git.’ “Bunun üzerine İbrahim Kildaniler'in ülkesini bırakıp Harran'a yerleşti. Babasının ölümünden sonra da Tanrı onu oradan alıp şimdi sizin yaşadığınız bu ülkeye getirdi. Burada ona herhangi bir miras, bir karış toprak bile vermemişti. Ama İbrahim'in o sırada hiç çocuğu olmadığı halde, Tanrı bu ülkeyi mülk olarak ona ve ondan sonra gelecek torunlarına vereceğini vaat etti. Tanrı şöyle dedi: ‘Senin soyun yabancı bir ülkede, gurbette yaşayacak. Dört yüz yıl köle olarak çalıştırılacak, baskı görecek. Ama ben kölelik edecekleri ulusu cezalandıracağım. Bundan sonra oradan çıkacak ve bana bu yerde tapınacaklar.’ Sonra Tanrı onunla, sünnete dayalı antlaşmayı yaptı. Böylelikle İbrahim, İshak'ın babası oldu ve onu sekiz günlükken sünnet etti. Ve İshak Yakup'un, Yakup da on iki büyük atamızın babası oldu. “Yusuf'u kıskanan atalarımız, onu köle olarak Mısır'a sattılar. Ama Tanrı onunlaydı ve onu bütün sıkıntılarından kurtardı. Ona bilgelik vererek Mısır Firavunu'nun gözüne girmesini sağladı. Firavun da onu Mısır ve bütün saray halkı üzerine yönetici atadı. “Sonra bütün Mısır ve Kenan ülkesini kıtlık vurdu, büyük sıkıntılar başladı. Atalarımız yiyecek bulamadılar. Mısır'da tahıl bulunduğunu duyan Yakup, atalarımızı oraya ilk yolculuklarına gönderdi. Mısır'a ikinci gelişlerinde Yusuf kardeşlerine kimliğini açıkladı. Firavun böylece Yusuf'un ailesini tanımış oldu. Yusuf haber yollayıp babası Yakup'u ve bütün akrabalarını, toplam yetmiş beş kişiyi çağırttı. Böylece Yakup Mısır'a gitti. Kendisi de atalarımız da orada öldüler. Kemikleri sonra Şekem'e getirilerek İbrahim'in Şekem'de Hamor oğullarından bir miktar gümüş karşılığında satın almış olduğu mezara konuldu. “Tanrı'nın İbrahim'e verdiği sözün gerçekleşeceği zaman yaklaştığında, Mısır'daki halkımızın nüfusu bir hayli çoğalmıştı. Sonunda Yusuf hakkında bilgisi olmayan yeni bir kral Mısır'da tahta çıktı. Bu adam, halkımıza karşı haince davrandı, atalarımıza kötülük etti. Onları, yeni doğan çocuklarını açıkta bırakıp ölüme terk etmeye zorladı. “O sırada, son derece güzel bir çocuk olan Musa doğdu. Musa, üç ay babasının evinde beslendikten sonra açıkta bırakıldı. Firavunun kızı onu bulup evlat edindi ve kendi oğlu olarak yetiştirdi. Musa, Mısırlılar'ın bütün bilim dallarında eğitildi. Gerek sözde, gerek eylemde güçlü biri oldu. “Kırk yaşını doldurunca Musa'nın yüreğinde öz kardeşleri İsrailoğulları'nın durumunu yakından görme arzusu doğdu. Onlardan birine haksızlık edildiğini gören Musa, onu savundu. Haksızlığı yapan Mısırlı'yı öldürerek ezilenin öcünü aldı. ‘Kardeşlerim Tanrı'nın benim aracılığımla kendilerini kurtaracağını anlarlar’ diye düşünüyordu. Ama onlar bunu anlamadılar. Ertesi gün Musa, kavga eden iki İbrani'yle karşılaşınca onları barıştırmak istedi. ‘Efendiler’ dedi, ‘Siz kardeşsiniz. Niye birbirinize haksızlık ediyorsunuz?’ “Ne var ki, soydaşına haksızlık eden kişi Musa'yı yana iterek, ‘Kim seni başımıza yönetici ve yargıç atadı?’ dedi. ‘Yoksa dün Mısırlı'yı öldürdüğün gibi beni de mi öldürmek istiyorsun?’ Bu söz üzerine Musa Midyan ülkesine kaçtı. Orada gurbette yaşadı ve iki oğul babası oldu. “Kırk yıl geçtikten sonra Musa'ya, Sina Dağı'nın yakınlarındaki çölde, yanan bir çalının alevleri içinde bir melek göründü. Musa gördüklerine şaştı. Daha yakından bakmak için yaklaştığında, Rab ona şöyle seslendi: ‘Senin atalarının Tanrısı, İbrahim'in, İshak'ın ve Yakup'un Tanrısı benim.’ Korkuyla titreyen Musa bakmaya cesaret edemedi. “Sonra Rab, ‘Çarıklarını çıkar! Çünkü bastığın yer kutsal topraktır’ dedi. ‘Mısır'da halkıma yapılan baskıyı yakından gördüm, iniltilerini duydum ve onları kurtarmaya geldim. Şimdi gel, seni Mısır'a göndereceğim.’ “Bu Musa, ‘Kim seni yönetici ve yargıç atadı?’ diye reddettikleri Musa'ydı. Tanrı onu, çalıda kendisine görünen meleğin aracılığıyla yönetici ve kurtarıcı olarak gönderdi. Halkı Mısır'dan çıkaran, orada, Kamış Denizi'nde ve kırk yıl boyunca çölde belirtiler ve harikalar yapan oydu. İsrailoğulları'na, ‘Tanrı size kendi kardeşlerinizin arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak’ diyen Musa odur. Çöldeki topluluğun arasında yaşamış, Sina Dağı'nda kendisiyle konuşan melekle ve atalarımızla birlikte bulunmuş olan odur. Bize iletmek üzere yaşam dolu sözler aldı. “Ne var ki, atalarımız onun sözünü dinlemek istemediler. Onu reddettiler, Mısır'a dönmeyi özler oldular. Harun'a, ‘Bize öncülük edecek ilahlar yap’ dediler. ‘Çünkü bizi Mısır'dan çıkaran o Musa'ya ne oldu bilmiyoruz!’ Ve o günlerde buzağı biçiminde bir put yapıp ona kurban sundular. Kendi elleriyle yaptıkları bu put için bir şenlik düzenlediler. Bu yüzden Tanrı onlardan yüz çevirip onları göksel cisimlere kulluk etmeye terk etti. Peygamberlerin kitabında yazılmış olduğu gibi: ‘Ey İsrail halkı, Çölde kırk yıl boyunca Bana mı sunular, kurbanlar sundunuz? Siz Molek'in çadırını Ve ilahınız Refan'ın yıldızını taşıdınız. Tapınmak için yaptığınız putlardı bunlar. Bu yüzden sizi Babil'in ötesine süreceğim.’ “Çölde atalarımızın Tanıklık Çadırı vardı. Musa bunu, kendisiyle konuşan Tanrı'nın buyurduğu gibi, gördüğü örneğe göre yapmıştı. Tanıklık Çadırı'nı önceki kuşaktan teslim alan atalarımız, Yeşu'nun önderliğinde öteki ulusların topraklarını ele geçirdikleri zaman, çadırı yanlarında getirdiler. Ulusları atalarımızın önünden kovan, Tanrı'nın kendisiydi. Çadır Davut'un zamanına dek kaldı. Tanrı'nın beğenisini kazanmış olan Davut, Yakup'un Tanrısı için bir konut yapmaya izin istedi. Oysa Tanrı için bir ev yapan Süleyman oldu. “Ne var ki, en yüce Olan, elle yapılmış konutlarda oturmaz. Peygamberin belirttiği gibi, ‘Gök tahtım, Yeryüzü ayaklarımın taburesidir. Benim için nasıl bir ev yapacaksınız? Ya da, neresi dinleneceğim yer? Bütün bunları yapan elim değil mi? diyor Rab.’ “Ey dik kafalılar, yürekleri ve kulakları sünnet edilmemiş olanlar! Siz tıpkı atalarınıza benziyorsunuz, her zaman Kutsal Ruh'a karşı direniyorsunuz. Atalarınız peygamberlerin hangisine zulmetmediler ki? Adil Olan'ın geleceğini önceden bildirenleri de öldürdüler. Melekler aracılığıyla buyrulan Yasa'yı alıp da buna uymayan sizler, şimdi de Adil Olan'a ihanet edip O'nu katlettiniz!” Kurul üyeleri bu sözleri duyunca öfkeden kudurdular, İstefanos'a karşı dişlerini gıcırdattılar. Kutsal Ruh'la dolu olan İstefanos ise, gözlerini göğe dikip Tanrı'nın görkemini ve Tanrı'nın sağında duran İsa'yı gördü. “Bakın” dedi, “Göklerin açıldığını ve İnsanoğlu'nun Tanrı'nın sağında durmakta olduğunu görüyorum.” Bunun üzerine kulaklarını tıkayıp çığlıklar atarak hep birlikte İstefanos'a saldırdılar. Onu kentten dışarı atıp taşa tuttular. İstefanos'a karşı tanıklık etmiş olanlar, kaftanlarını Saul adlı bir gencin ayaklarının dibine bıraktılar. İstefanos taş yağmuru altında, “Rab İsa, ruhumu al!” diye yakarıyordu. Sonra diz çökerek yüksek sesle şöyle dedi: “Ya Rab, bu günahı onlara yükleme!” Bunu söyledikten sonra gözlerini yaşama kapadı.

ELÇİLERİN İŞLERİ 7:1-60 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

B AŞKÂHİN: Bu şeyler böyle midir? dedi. O da dedi: Kardeşler ve babalar, dinleyin. Atamız İbrahim Haranda oturmazdan önce, Mezopotamyada bulunduğu zaman, izzet Allahı kendisine göründü, ve ona dedi: Memleketinden, ve akrabanın yanından çık, ve sana göstereceğim memlekete gel. O zaman Kildanîlerin memleketinden çıkıp Haranda oturdu; ve babası öldükten sonra, oradan şimdi oturduğunuz memlekete Allah onu getirdi. Ve orada kendisine miras olarak ayak koyacak yer bile vermedi; ve daha çocuğu yok iken, orayı kendisine ve kendisinden sonra zürriyetine mülk olarak vermeği vadetti. Allah şöyle dedi: Yabancı memlekette dört yüz yıl zürriyetin garip olacaktır, ve onu köle edecekler, ona cefa eyliyeceklerdir. Allah dedi: Ve kölelik edecekleri millete ben hükmedeceğim; ve bu şeylerden sonra çıkıp bu yerde bana kulluk edeceklerdir. Ve ona sünnet ahdini verdi; ve böylece İbrahim İshakın babası olup onu sekizinci günde sünnet etti; ve İshak Yakubun, Yakub da on iki büyük ataların babası oldu. Ve büyük atalar Yusufu kıskanarak Mısıra sattılar; ve Allah onunla idi, ve onu bütün sıkıntılarından kurtardı, ve Mısır kıralı Firavun önünde ona inayet ve hikmet verdi; o da kendisini Mısırın ve bütün evinin üzerine vali etti. Ve bütün Mısır ve Kenân memleketi üzerine kıtlık ve büyük sıkıntı geldi; ve atalarımız yiyecek bulmuyorlardı. Fakat Yakub Mısırda buğday olduğunu işitince, ilk defa atalarımızı gönderdi. Ve ikinci defada, Yusuf kardeşlerine bildirildi, ve Yusufun soyu Firavuna belli oldu. Yusuf da gönderip babası Yakubu ve bütün akrabası, yetmiş beş canı, çağırdı. Ve Yakub Mısıra indi; kendisi ve atalarımız öldüler; ve Şekeme götürülüp İbrahimin Şekemde Hamor oğullarından gümüş pahası ile satın aldığı kabre konuldular. Fakat Allahın İbrahime ettiği vadin vakti yaklaştığı zaman, kavm Mısırda büyüyüp çoğalmıştı; o vakte kadar ki, Mısır üzerine Yusufu tanımıyan başka bir kıral çıktı. O kıral soyumuza hile etti, ve yaşamasınlar diye çocuklarını dışarı atmaları için babalarımıza cefa eyledi. Musa o zamanda doğdu, ve gayet güzeldi; üç ay babası evinde beslendi; ve dışarı atıldığı zaman, Firavunun kızı onu kaldırıp kendisine oğul olsun diye besledi. Musa Mısırlıların her hikmetinde öğretilip sözlerinde ve işlerinde kudretli idi. Fakat kırk yaşı dolmak vakitlerinde yüreğine kardeşleri, İsrail oğullarını, yoklamak arzusu geldi. Ve haksızlık çeken birini görüp onu müdafaa etti, ve Mısırlıyı vurup ezilenin öcünü aldı. Allahın kendi elile onlara kurtuluş vermekte olduğunu kardeşleri anladılar sanıyordu; fakat anlamadılar. Ertesi gün onlar çekişmekte iken onlara göründü, ve kendilerini barıştırmak istiyip dedi: Efendiler, siz kardeşlersiniz, niçin birbirinize gaddarlık ediyorsunuz? Fakat komşusuna gadreden adam onu itip dedi: Seni üzerimize kim reis veya hâkim etti? Dün Mısırlıyı öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun? Bu söz üzerine Musa kaçtı, ve Midyan memleketinde konuk olup orada iki oğul babası oldu. Ve kırk yıl dolunca Sina dağı çölünde çalı ateşi alevinde kendisine bir melek göründü. Ve Musa gördüğü zaman, bu görünüşe şaştı, ve bakmak için yaklaşınca, Rabbin sesi geldi: Ben senin atalarının Allahı, İbrahimin, İshakın, ve Yakubun Allahıyım. Musayı titreme alıp bakmağa cesaret edemiyordu. Ve Rab ona dedi: Ayaklarından çarıkları çıkar; çünkü üzerinde durduğun yer mukaddes topraktır. Gerçekten Mısırda olan kavmımın sıkıntısını gördüm, ve onun iniltisini işittim, onları kurtarmağa indim; şimdi gel, seni Mısıra göndereceğim. Seni kim reis veya hâkim etti? diyerek istemedikleri bu Musayı, Allah çalıda kendisine görünen meleğin elile reis ve kurtarıcı olarak gönderdi. Bu adam Mısırda, ve Kızıl Denizde, ve kırk yıl çölde hârikalar ve alâmetler yaparak onları çıkardı. İsrail oğullarına: “Allah size kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracaktır,” diyen o Musadır. Sina dağında kendisine söyliyen melek ile ve atalarımız ile çöldeki kilisede olan odur, o ki, bize vermek üzre diri sözler aldı. Ve atalarımız ona itaat etmek istemiyip kendisini reddederek yüreklerile Mısıra döndüler. Ve Haruna dediler: “Önümüzden gidecek bize ilâhlar yap; çünkü bizi Mısır diyarından çıkaran o Musaya ne oldu bilmiyoruz.” O günlerde bir buzağı yaptılar; puta kurban takdim edip ellerinin işlerile sevindiler. Ve Allah döndü, ve onları gök ordusuna kulluk etmeğe bıraktı; nitekim peygamberlerin kitabında yazılmıştır: “Ey İsrail evi, kırk yıl çölde Bana mı zebihalar ve kurbanlar takdim ettiniz? Ve Molokun çardağını, Ve Refan ilâhının yıldızını, Onlara tapmak için yaptığın suretleri taşıdınız; Ve sizi Babilden öte götüreceğim.” Şehadet çadırını gördüğü örneğe göre yapsın diye, Musaya söylemiş olanın emrettiği gibi, şehadet çadırı çölde atalarımızda idi. Atalarımız sırası ile alarak Yeşu ile beraber milletlerin mülküne onu getirdiler; o milletleri Allah Davudun günlerine kadar atalarımızın önünden kovdu. Davud Allah indinde inayet bulup Yakubun Allahına bir mesken bulmak diledi. Fakat Süleyman ona bir ev yaptı. Lâkin Yüce Olan el ile yapılan evlerde oturmaz; nitekim peygamber diyor: “Tahtım gök, ve ayaklarıma basamak yerdir; Siz bana nasıl bir ev yaparsınız? Rab diyor; Yahut neresi rahatım yeri? Bütün bunları yapan benim elim değil mi?” Ey boyunları sert, yürekleri ve kulakları sünnetsiz adamlar! Siz daima Ruhülkudüse karşı duruyorsunuz; atalarınızın ettiği gibi siz de ediyorsunuz. Atalarınız peygamberlerin hangisine eza etmediler? ve o Salihin geleceğini önceden bildirenleri öldürdüler; siz de şimdi onun hainleri ve katilleri oldunuz. Siz ki, şeriati meleklerin tertip ettikleri gibi aldınız, ve tutmadınız. Onlar bu şeyleri işitince çok kızıp üzerine diş gıcırdattılar. Fakat o, Ruhülkudüsle dolu olup gözlerini göke dikerek Allahın celâlini, ve Allahın sağında durmakta olan İsayı gördü, ve dedi: İşte, gökleri açılmış, ve İnsanoğlunu Allahın sağında durmakta görüyorum. Fakat onlar yüksek sesle bağırıp kulaklarını tıkadılar, ve hep birden üzerine saldırdılar; ve onu şehirden dışarı atıp taşladılar; ve şahitler kendi esvaplarını Saul denilen bir gencin ayakları yanına koydular. İstefanos: Ya Rab İsa, ruhumu al, diyerek dua etmekte iken onu taşladılar. Diz çöküp yüksek sesle: Ya Rab, onlara bu günahı yükleme, dedi. Ve bunu söyleyince uykuya vardı.

ELÇİLERİN İŞLERİ 7:1-60 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Başkâhin, “Doğru mu bu?” diye sordu. İstefanos şöyle yanıtladı: “Kardeşler, büyükler, beni dinleyin! Yüce Tanrı, atamız İbrahim'e daha o Harran'a yerleşmeden önce, Mezopotamya'da göründü. Tanrı kendisine şöyle dedi: “ ‘Ülkeni, akrabalarını bırak, Sana göstereceğim ülkeye git.’ “Bundan sonra o Kildaniler'in ülkesinden ayrılarak Harran'da yaşadı. Babasının ölümünden sonra Tanrı onu oradan bugün sizin yaşadığınız yere getirdi. Ama kendisine burada miras olarak bir karış yer bile vermedi. İbrahim'in o dönemde hiç çocuğu olmadığı halde Tanrı burayı ona ve kendisinden sonra gelecek soyuna mülk olarak vereceğini vaat etti. “Tanrı ona soyunun yabancı bir ülkede yaşayacağını, dört yüz yıl süreyle köle edileceğini ve baskı göreceğini bildirdi. Tanrı şöyle dedi: ‘Onların kölelik ettiği ulusu ben yargılayacağım. Bundan sonra oradan çıkacaklar ve bana burada ruhsal hizmet sunacaklar.’ Bunun ardından Tanrı ona sünnet antlaşmasını verdi. Sonra İbrahim İshak'a baba oldu ve sekizinci gün onu sünnet etti. İshak Yakup'a, Yakup da on iki ataya baba oldu. “Atalar Yusuf'u kıskanarak onu bir köle gibi Mısır ülkesine sattılar. Ama Tanrı onunla birlikteydi. Onu tüm acılarından kurtardı ve Mısır kralı olan firavunun karşısında kayra ve bilgelikle donattı. Firavun onu Mısır ülkesine ve bütün saray halkına yönetici olarak atadı. “Bu olaylardan sonra tüm Mısır'da ve Kenan bölgesinde kıtlık oldu, büyük sıkıntılar başladı. Atalarımız yiyecek bulamaz oldular. Yakup Mısır'da buğday bulunduğunu duyunca, ilkin atalarımızı oraya gönderdi. İkinci kez gidişlerinde, Yusuf kendisini kardeşlerine açıkladı. Böylece firavun Yusuf'un hangi soydan geldiğini anladı. Yusuf haber gönderip babası Yakup'la toplamı yetmiş beş kişi olan bütün akrabalarını çağırdı. Yakup Mısır'a indi. Kendisi de atalarımız da orada öldüler. Bedenleri Şekem'e götürülerek, İbrahim'in Şekemli Hamor oğullarından para karşılığı satın almış olduğu mezara gömüldü. “Tanrı'nın İbrahim'e verdiği vaadin gerçekleşeceği dönem yaklaştığında Mısır'da yaşayan halkımız büyüyüp kalabalıklaşmıştı. Ülkede başka bir kral tahta çıktı. Bu kralın Yusuf'tan haberi bile yoktu. Bu adam soyumuza karşı sinsice davrandı. Atalarımıza acımasızlık ederek onları çocuklarını ölüme terk etmeye zorladı. “Musa bu dönemde doğdu, çok güzel bir çocuktu. Üç ay babasının evinde kaldı. Onu ölüme terk ettiklerinde firavunun kızı buldu ve öz oğlu gibi yetiştirdi. Musa Mısırlılar'ın bilgeliğine yaraşır bir eğitim gördü. Böylece gerek söz söylemede, gerekse iş görmede güçlü birisi oldu. “Musa kırk yaşına gelince gidip kardeşleri İsrailoğulları'nı görme düşüncesi içine doğdu. Bunlardan birinin haksızlığa uğradığını görünce, onu savunmaya koştu; canı yananın öcünü aldı, Mısırlı'yı öldürdü. Tanrı'nın onun eliyle kurtardığını kardeşlerinin anlayacağını sandı. Ama onlar bunu anlamadılar. Ertesi gün dövüşmekte olan iki Yahudi'ye rastladı. Onları barışmaya çağırarak, ‘Arkadaşlar’ dedi, ‘Siz kardeşsiniz. Neden birbirinize karşı haksız davranıyorsunuz?’ “Ama komşusuna karşı haksızlıkta bulunan, şu sözlerle Musa'yı bir yana itti: ‘Seni başımıza kim başkan ve yargıç atadı? Yoksa, dün o Mısırlı'yı öldürdüğün gibi beni de mi öldürmek istiyorsun?’ Musa bu sözler üzerine kaçtı ve Midyan bölgesinde gurbette yaşadı. Orada iki oğul babası oldu. “Aradan kırk yıl geçince çölde, Sina Dağı yakınında bir çalılıkta, Musa'ya alevin içinde bir melek göründü. Musa bu görümle karşılaşınca şaşırdı. Daha yakından bakmak için yaklaşırken Rab'bin sesi duyuldu: ‘Ben atalarının Tanrısı'yım; İbrahim'in, İshak'ın ve Yakup'un Tanrısı.’ Musa korkuyla sarsıldı ve bakmayı göze alamadı. “Rab ona, ‘Ayaklarındaki çarıkları çıkar’ dedi, ‘Çünkü durduğun yer kutsal topraktır. Halkımın Mısır'da karşılaştığı acımasızlığa baktım, durumu gördüm. Onların yakarışını duydum ve onları kurtarmak için geldim. Şimdi gel, seni Mısır'a göndereceğim.’ “Bu, ‘Seni kim başkan ve yargıç atadı?’ diye reddettikleri aynı Musa'ydı. Çalılıkta kendisine görünen meleğin desteğiyle Tanrı onu başkan ve kurtarıcı olarak gönderdi. Mısır ülkesinde ve Kızıldeniz'de mucizeler ve belirtiler yaparak halkı oradan o çıkardı. Kırk yıl boyunca çölde aynı işleri yapmayı sürdürdü. “İsrailoğulları'na şu sözleri söyleyen Musa'dır: “ ‘Tanrı size kendi kardeşlerinizin arasından Benim gibi bir peygamber çıkaracak.’ “Çölde toplananlar arasında bulunan, Sina Dağı'nda kendisiyle konuşan melekle ve atalarımızla birlikte olan, bizlere iletmek üzere diri tanrısal sözleri alan kişi odur. Atalarımız onun sözünü dinlemek istemediler. Tam tersine, onu reddettiler ve yüreklerinde Mısır'a geri dönmeyi arzuladılar. Harun'a, ‘Bizleri yöneltecek ilahlar yap’ dediler, ‘Çünkü bizi Mısır ülkesinden çıkaran Musa'ya ne oldu bilmiyoruz.’ “O günlerde buzağıya benzer yalancı bir put yaptılar ve ona sunu sundular. Kendi elleriyle yaptıkları bu işten mutluluk duydular! Tanrı onlardan ayrıldı ve onları gök ordusuna hizmet sunmaya bıraktı. Peygamberler kitabında yazılı olduğu gibi: “ ‘Ey İsrail halkı! Çölde kırk yıl boyunca Bana mı kurbanlar ve sunular sundunuz? Siz Moloh'un çadırını, İlahınız Refan'ın yıldızını taşıdınız. Tapınmak için yaptığınız putlardı bunlar. Bu yüzden sizleri Babil'in ötesine süreceğim.’ “Çölde atalarımızın Tanıklık Çadırı vardı. Bu çadır Musa ile konuşanın verdiği buyruklara göre yapılıp Musa'nın gördüğü örneğe benzer kurulmuştu. Bir kuşak sonra gelen atalarımız Yeşu ile birlikte uluslardan ülkeyi aldıklarında –Tanrı bu ulusları atalarımızın önünden kovdu– Tanıklık Çadırı'nı beraberlerinde getirdiler. Çadır Davut'un günlerine dek kaldı. “Davut Tanrı'nın önünde kayra buldu ve Yakup'un Tanrısı'na bir konut kurmak için izin istedi. Ama O'na Ev'i Süleyman yaptı. Ne var ki, Yüce Olan elle yapılmış evlerde yaşamaz. Tıpkı peygamberin dediği gibi: “ ‘Gök benim tahtımdır, Yeryüzü de ayaklarımın altında basamak. Siz benim için nasıl bir ev yapacaksınız Diye buyuruyor Rab. Ya da dinleneceğim yer nerede? Bunların tümünü yaratan benim elim değil mi?’ “Enseleri sertleşmiş, yürekleri ve kulakları sünnet edilmemiş insanlar! Siz her zaman tıpkı atalarınız gibi Kutsal Ruh'a karşı direnirsiniz. Atalarınız hangi peygambere saldırmadılar ki? Adil Olan'ın gelişini önceden bildirenlerin canına kıydılar. Sizler de şimdi O'nu ele verdiniz ve öldürdünüz. Kutsal Yasa'yı melekler aracılığıyla alan sizler onu tutmadınız.” Bu sözleri işitince yürekleri kızgınlıkla doldu, İstefanos'a karşı dişlerini gıcırdattılar. Ama Kutsal Ruh'la dolu olan İstefanos gözlerini dikkatle göğe doğrulttu. Tanrı'nın yüceliğini ve O'nun sağında duran İsa'yı gördü. “İşte görüyorum” dedi, “Gökler açılmış, İnsanoğlu da Tanrı'nın sağında duruyor.” Onlar yüksek sesle bağırarak kulaklarını tıkadılar ve hep birlikte ona saldırdılar. Onu kentten dışarıya sürükleyip taşa tuttular. Olaya tanık olanlar giysilerini çıkarıp Saul adlı bir gencin ayakları dibine koydular. İstefanos'u taşa tuttuklarında o, “Ya Rab İsa, ruhumu al” diye yalvardı. En sonunda diz çöküp yüksek sesle bağırdı: “Ya Rab, bu günahı onlara sayma!” Bunu söyledikten sonra uyudu.

YouVersion, deneyiminizi kişiselleştirmek için tanımlama bilgileri kullanır. Web sitemizi kullanarak, Gizlilik Politikamızda açıklandığı şekilde çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz