“Göklerin Hükümranlığı oğlu için düğün şöleni düzenleyen bir krala benzer. Kral çağrılıları düğün şölenine toplamak için kölelerini gönderdi. Ama onlar gelmek istemediler. Yeniden başka köleler gönderdi: ‘Çağrılılara bildirin’ dedi, ‘Bakın yemeği hazırladım. Sığırlarla özel olarak beslediğim danalar boğazlandı. Her şey bekliyor. Buyurun düğün şölenine!’
“Ama onlar çağrıyı hiç umursamadan çekip gittiler. Biri tarlasına, öteki alım satımına gitti. Geri kalanlar da adamın kölelerini yakalayıp aşağıladılar ve sonra da öldürdüler. Kral çok öfkelendi. Askerlerini gönderip ellerini kana bulayan bu insanları yok etti, kentlerini de yaktı.
“Sonra kölelerine şu buyruğu verdi: ‘Düğün şöleni hazırdır. Ne yazık ki, çağrılanlar lâyık değildi. Onun için, siz de yol kavşaklarına gidin, bulduğunuz herkesi düğün şölenine çağırın.’ Köleler yollara dökülüp iyi kötü kimi buldularsa topladılar. Düğün evi konuklarla doldu.
“Kral konukları görmeye geldiğinde, düğün elbisesi giymemiş birini gördü. Ona, ‘Dostum!’ dedi, ‘Düğün elbisen olmadan buraya nasıl geldin sen?’ Adam söyleyecek söz bulamadı. Bunun üzerine kral, hizmetçilere buyurdu: ‘Ellerini ayaklarını bağlayın, onu dışarıya, karanlığa atın. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacak.’
“Çünkü çağrılanlar çok, ama seçilenler azdır.”
Bunun üzerine Ferisiler çekilip İsa'yı kendi sözüyle tuzağa düşürmek için bir düzen kurdular. Kendilerine bağlı öğrencilerle birlikte Herodesçiler'i O'na göndererek, “Ey Öğretmen” dediler, “Senin gerçek olduğunu, Tanrı yolunu da gerçekten öğrettiğini biliyoruz. Hiç kimseden çekindiğin yok. Çünkü kayırıcılık yapan biri değilsin. Açıkla bize, düşüncen nedir? Sezar'a vergi ödemek yasal mı, yoksa değil mi?”
İsa onların kötü niyetini bildiğinden, “Ey ikiyüzlüler!” dedi, “Neden beni denemeye kalkışıyorsunuz? Bana vergi ödediğiniz şu parayı gösterin.”
Kendisine bir dinar getirdiler. İsa sordu: “Bu gördüğünüz yüz ve yazı kimindir?” “Sezar'ın” dediler. Bunun üzerine İsa, “Öyleyse” dedi, “Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını da Tanrı'ya verin.” Bunu duyunca şaşakaldılar ve İsa'yı bırakıp gittiler.
Aynı gün ölülerin dirilişine inanmayan Sadukiler'den bazıları yaklaşıp İsa'ya bir soru sordular: “Ey Öğretmen, Musa demiştir ki, ‘Bir adam çocuğu olmadan ölürse, kardeşi dul kalan kadınla evlenmeli; böylelikle kardeşine soy yetiştirmeli.’ Tanıdığımız yedi kardeş vardı. Birincisi evlendi ve öldü. Soy yetiştiremediğinden karısını kardeşine bıraktı. Aynı biçimde ikincisi, üçüncüsü, yedinciye dek hepsi öldü. En sonunda kadın da öldü. Şimdi, ölüler dirildiğinde bu kadın yedi erkekten hangisinin karısı olacak? Öyle ya, yedisi de onunla evlendi!”
İsa şöyle yanıtladı: “Kutsal Yazılar'ı ve Tanrı'nın gücünü bilmediğinizden yanılıyorsunuz. Çünkü ölüler dirildiklerinde ne evlenir, ne de evlendirilirler; tam tersine, gökteki melekler gibidir onlar. Kaldı ki, ölülerin dirilişine ilişkin Tanrı'nın sizlere belirttiği sözü okumadınız mı?
“ ‘Ben İbrahim'in, İshak'ın ve Yakup'un Tanrısı'yım.’ Tanrı ölülerin değil, tam tersine, dirilerin Tanrısı'dır.”
Halk bunları duyunca O'nun öğretişi karşısında şaşırıp kaldı.