MARKOS 7:24-37
MARKOS 7:24-37 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
İsa oradan ayrılarak Sur bölgesine gitti. Burada bir eve girdi. Kimsenin bunu bilmesini istemiyordu, ama gizlenemedi. Küçük kızı kötü ruha tutulmuş bir kadın, İsa'yla ilgili haberi duyar duymaz geldi, ayaklarına kapandı. Yahudi olmayan bu kadın Suriye-Fenike ırkındandı. Kızından cini kovması için İsa'ya rica etti. İsa ona, “Bırak, önce çocuklar doysunlar” dedi. “Çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak doğru değildir.” Kadın buna karşılık, “Haklısın, Rab” dedi. “Ama köpekler de sofranın altında çocukların ekmek kırıntılarını yer.” İsa ona, “Bu sözden ötürü cin kızından çıktı, gidebilirsin” dedi. Kadın evine gittiğinde çocuğunu cinden kurtulmuş, yatakta yatar buldu. Sur bölgesinden ayrılan İsa, Sayda yoluyla Dekapolis bölgesinin ortasından geçerek tekrar Celile Gölü'ne geldi. O'na sağır ve dili tutuk bir adam getirdiler, elini üzerine koyması için yalvardılar. İsa adamı kalabalıktan ayırıp bir yana çekti. Parmaklarını adamın kulaklarına soktu, tükürüp onun diline dokundu. Sonra göğe bakarak içini çekti ve adama, “Effata”, yani “Açıl!” dedi. Adamın kulakları hemen açıldı, dili çözüldü ve düzgün bir şekilde konuşmaya başladı. İsa orada bulunanları, bunu kimseye söylememeleri için uyardı. Ama onları ne kadar uyardıysa, onlar da haberi o kadar yaydılar. Halk büyük bir hayret içinde kalmıştı. “Yaptığı her şey iyi. Sağırların kulaklarını açıyor, dilsizleri konuşturuyor!” diyorlardı.
MARKOS 7:24-37 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
Oradan kalkıp Sur ve Sayda sınırlarına gitti. Bir eve girip kimsenin bilmesini istemedi; ve gizlenemedi. Fakat küçük kızında murdar ruh olan bir kadın, İsa hakkında haber aldı, ve hemen gelip ayaklarına düştü. O kadın Yunanlı olup Suriyeli Fenike ırkındandı. Kızından cini çıkarmasını ona yalvardı. İsa ona dedi: Bırak, önce çocuklar doysunlar; çünkü çocukların ekmeğini alıp onu köpeklere atmak iyi değildir. Kadın da cevap verip ona dedi: Evet, ya Rab, köpekler de sofra altında çocukların kırıntılarından yerler. O da ona dedi: Bu sözden dolayı git, cin senin kızından çıkmıştır. Kadın evine gidip cini çıkmış ve kızı yatakta yatar buldu. Yine Sur sınırlarından çıkıp Sayda içinden Dekapolis sınırları ortasından Galile denizine geldi. Ona sağır ve peltek birini getirdiler; ve elini üzerine koysun diye ona yalvardılar. O da kalabalıktan ayrıca bir yana onu alıp kulaklarına parmaklarını koydu, ve tükürüp diline dokundu. Göke bakarak, ah edip ona: Effata , yani, Açıl, dedi. Kulakları açıldı, ve dilinin bağı çözülüp düzgün söyledi. Onlara kimseye söylemesinler diye tenbih etti; fakat ne kadar ziyade tenbih ederse, onlar o kadar çok ilân ediyorlardı. Pek çok şaşıp diyorlardı: Her şeyi iyi yaptı; hem sağırları işittiriyor, hem dilsizleri söyletiyor.
MARKOS 7:24-37 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
İsa oradan kalkıp Sur dolaylarına gitti. Bir eve girdi; hiç kimsenin bunu bilmesini istemedi. Ama gizlenemedi. Küçük kızı kötü ruha tutsak bir kadın O'nun hakkında işitir işitmez gelip ayaklarının önünde yere kapandı. Kadın Yahudi değildi. Soyu Suriye Finikesi'ndendi. Kızının bedeninden kötü ruhu çıkarması için İsa'ya yalvarmaya başladı. İsa, “Bırak önce çocuklar doysun” dedi, “Çünkü çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak doğru değildir.” Kadın, “Evet, ya Rab” dedi, “Köpekler bile sofranın altında çocukların kırıntılarını yerler.” İsa kadına, “Bu sözden ötürü kızından kötü ruh çıktı, gidebilirsin” dedi. Kadın evine gitti, kızı yatakta yatar buldu. Kötü ruh ondan çıkmıştı. Bundan sonra, Sur dolaylarından ayrılıp Sayda'dan geçti, Dekapolis dolaylarını aşarak Galile Denizi'ne geri döndü. Sağır ve peltek birini getirip üstüne elini koysun diye O'na yalvardılar. İsa adamı kalabalıktan ayırıp bir kenara çekti, parmaklarını kulaklarına koydu ve tükürüp diline dokundu. Gözlerini göğe kaldırıp içini çekti ve, “Effata!” dedi. Bu, Aramice “Açıl!” demektir. O anda adamın kulakları açıldı, dili de çözüldü. Düzgün konuşmaya başladı. İsa olayı kimseye anlatmamalarını öğütledi. Ama onları ne kadar öğütlediyse onlar olayı o kadar yaydılar. Herkes sınırsız bir şaşkınlık içindeydi. “Her şeyi iyi etti” diyorlardı, “Sağırların kulağını açıyor, dilsizleri konuşturuyor!”