MARKOS 6:1-32
MARKOS 6:1-32 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
İsa oradan ayrılarak kendi memleketine gitti. Öğrencileri de ardından gittiler. Şabat Günü olunca İsa havrada öğretmeye başladı. Söylediklerini işiten birçok kişi şaşıp kaldı. “Bu adam bunları nereden öğrendi?” diye soruyorlardı. “Kendisine verilen bu bilgelik nedir? Nasıl böyle mucizeler yapabiliyor? Meryem'in oğlu, Yakup, Yose, Yahuda ve Simun'un kardeşi olan marangoz değil mi bu? Kızkardeşleri burada, aramızda yaşamıyor mu?” Ve gücenip O'nu reddettiler. İsa da onlara, “Bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez” dedi. Orada birkaç hastayı, üzerlerine ellerini koyarak iyileştirmekten başka hiçbir mucize yapamadı. Halkın imansızlığına şaşıyordu. İsa çevredeki köyleri dolaşıp öğretiyordu. On iki öğrencisini yanına çağırdı ve onları ikişer ikişer halk arasına göndermeye başladı. Onlara kötü ruhlar üzerinde yetki verdi. Yolculuk için yanlarına değnekten başka bir şey almamalarını söyledi. Ne ekmek, ne torba, ne de kuşaklarında para götüreceklerdi. Onlara çarık giymelerini söyledi. Ama, “İki mintan giymeyin” dedi. “Bir yere gittiğiniz zaman, oradan ayrılıncaya dek hep aynı evde kalın” diye devam etti. “İnsanların sizi kabul etmedikleri, sizi dinlemedikleri bir yerden ayrılırken, onlara uyarı olsun diye ayağınızın altındaki tozu silkin!” Böylece öğrenciler yola çıkıp insanları tövbeye çağırmaya başladılar. Birçok cin kovdular; birçok hastayı, üzerlerine yağ sürerek iyileştirdiler. Kral Hirodes de olup bitenleri duydu. Çünkü İsa'nın ünü her tarafa yayılmıştı. Bazıları, “Bu adam, ölümden dirilen Vaftizci Yahya'dır. Olağanüstü güçlerin onda etkin olmasının nedeni budur” diyordu. Başkaları, “O İlyas'tır” diyor, yine başkaları, “Eski peygamberlerden biri gibi bir peygamberdir” diyordu. Hirodes bunları duyunca, “Başını kestirdiğim Yahya dirildi!” dedi. Hirodes'in kendisi, kardeşi Filipus'un karısı Hirodiya'nın yüzünden adam gönderip Yahya'yı tutuklatmış, zindana attırıp zincire vurdurmuştu. Çünkü Hirodes bu kadınla evlenince Yahya ona, “Kardeşinin karısıyla evlenmen Kutsal Yasa'ya aykırıdır” demişti. Hirodiya bu yüzden Yahya'ya kin bağlamıştı; onu öldürtmek istiyor, ama başaramıyordu. Çünkü Yahya'nın doğru ve kutsal bir adam olduğunu bilen Hirodes ondan korkuyor ve onu koruyordu. Yahya'yı dinlediği zaman büyük bir şaşkınlık içinde kalıyor, yine de onu dinlemekten zevk alıyordu. Ne var ki, Hirodes'in kendi doğum gününde saray büyükleri, komutanlar ve Celile'nin ileri gelenleri için verdiği şölende beklenen fırsat doğdu. Hirodiya'nın kızı içeri girip dans etti. Bu, Hirodes'le konuklarının hoşuna gitti. Kral genç kıza, “Dile benden, ne dilersen veririm” dedi. Ant içerek, “Benden ne dilersen, krallığımın yarısı da olsa, veririm” dedi. Kız dışarı çıkıp annesine, “Ne isteyeyim?” diye sordu. “Vaftizci Yahya'nın başını iste” dedi annesi. Kız hemen koşup kralın yanına girdi, “Vaftizci Yahya'nın başını bir tepsi üzerinde hemen bana vermeni istiyorum” diyerek dileğini açıkladı. Kral buna çok üzüldüyse de, konuklarının önünde içtiği anttan ötürü kızı reddetmek istemedi. Hemen bir cellat gönderip Yahya'nın başını getirmesini buyurdu. Cellat zindana giderek Yahya'nın başını kesti. Kesik başı bir tepsi üzerinde getirip genç kıza verdi, kız da annesine götürdü. Yahya'nın öğrencileri bunu duyunca gelip cesedi aldılar ve mezara koydular. Elçiler, İsa'nın yanına dönerek yaptıkları ve öğrettikleri her şeyi O'na anlattılar. İsa onlara, “Gelin, tek başımıza tenha bir yere gidelim de biraz dinlenin” dedi. Gelen giden öyle çoktu ki, yemek yemeye bile vakit bulamıyorlardı. Tekneye binip tek başlarına tenha bir yere doğru yol aldılar.
MARKOS 6:1-32 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
O RADAN çıkıp kendi memleketine geldi, şakirtleri de ardınca gittiler. Sebt günü olunca, havrada öğretmeğe başladı; çoğu onu işiterek şaşıp dediler: Bu adama bu şeyler neredendir? buna verilen hikmet nedir? onun ellerile yapılan böyle kudretli işler ne demektir? Meryemin oğlu, ve Yakubun, Yosesin, Yahudanın ve Simunun kardeşi, dülger, bu değil mi? kızkardeşleri burada bizimle değil mi? Ve onda sürçtüler. İsa da onlara dedi: Bir peygamber kendi memleketinden, akrabaları arasından ve evinden başka yerde itibarsız değildir. Orada kudretli iş yapamadı, ancak bir kaç hasta üzerine ellerini koyup onları iyi etti. Onların imansızlıklarına şaştı. Çevrede olan köyleri, talim ederek dolaşıyordu. Onikileri yanına çağırıp onları ikişer ikişer göndermeğe başladı; onlara murdar ruhlar üzerine hâkimiyet verdi. Onlara yol için bir değnekten başka hiç bir şey, ne torba, ne ekmek ve ne de kesede para almayıp, fakat çarık giymelerini tenbih etti. Ve: İki gömlek giymeyin, dedi. Ve onlara diyordu: Her nerede bir eve girerseniz, o yerden çıkıncıya kadar orada kalın. Neresi sizi kabul etmezse, ve sizi dinlemezlerse, oradan çıkarken ayaklarınızın altındaki tozu onlara şehadet olsun diye silkin. Onlar da çıkıp tövbe etsinler diye vâzettiler. Çok cinleri çıkarıyorlar, ve çok hastaları yağ ile yağlıyıp iyi ediyorlardı. Kıral Hirodes dahi işitti, çünkü onun ismi belli olmuştu. Ve diyordu: Vaftizci Yahya ölülerden kıyam etmiştir, bundan dolayı kendisinde kudretler işlemektedir. Fakat başkaları: İlyadır, diyorlardı. Başkaları da: Peygamberlerden biri gibi bir peygamberdir, diyorlardı. Fakat Hirodes, bunu işittiği zaman, dedi: Başını kestiğim Yahyadır; o kıyam etmiştir. Çünkü Hirodes kendisi, göndererek Yahyayı tutup kardeşi Filipusun karısı Hirodiastan ötürü onu zindanda bağlamıştı; çünkü o kadınla evlenmişti. Zira Yahya Hirodese: Kardeşinin karısını almak sana caiz değildir, derdi. Hirodias ise, ona kin bağlıyıp, onu öldürmek istiyor, fakat yapamıyordu. Çünkü Hirodes, salih ve mukaddes bir adam olduğunu bilerek, Yahyadan korkar, ve onu korurdu. Onu dinlediği zaman, çok şaşırırdı, ve onu sevinçle dinlerdi. Hirodesin kendi doğum gününde büyük adamlarına, binbaşılara ve Galilenin ileri gelenlerine ziyafet verdiği münasip gün gelince, Hirodiasın kızı girip oynadığı vakit, Hirodesin ve kendisile sofrada oturanların hoşuna gitti; ve kıral kıza dedi: Dile benden, ne istersen sana vereceğim. Ve: Benden her ne dilersen, ülkemin yarısına kadar, sana vereceğim, diye ona and etti. O da çıkıp anasına: Ne diliyeyim? dedi. Anası: Vaftizci Yahyanın başını, dedi. Hemen çabucak kıralın yanına girip ondan diliyerek dedi: Vaftizci Yahyanın başını tepsi içinde şimdi bana vermeni isterim. Kıral çok kederlendi; fakat yeminleri ve sofrada kendisile oturanlardan ötürü kızı reddetmek istemedi. Kıral hemen muhafız askerinden birini gönderip onun başını getirmesini emretti. O da gidip zindanda onun başını kesti; başını bir tepsi içinde getirdi ve onu kıza verdi; kız da anasına verdi. Yahyanın şakirtleri ise, işittikleri zaman, geldiler, cesedini kaldırdılar, ve onu kabre koydular. Resuller İsanın yanına toplanıp ne yaptılar ve ne talim ettilerse, hepsini ona söylediler. O da onlara dedi: Sizler ayrıca bir ıssız yere gelin, ve biraz dinlenin. Çünkü gelen gidenler çoktu, şöyle ki, yemek yemeğe vakitleri yoktu. İmdi, kayıkla ayrıca bir ıssız yere gittiler.
MARKOS 6:1-32 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
İsa oradan ayrılıp kendi kentine geldi. Öğrencileri de O'nun ardından gittiler. Şabat Günü olunca sinagogta öğretmeye başladı. Dinleyenlerin birçoğu şaşkınlığa kapıldılar. “Bu adam bütün bunları nereden öğrendi?” diyorlardı, “O'na verilen bu bilgelik nedir? O'nun eliyle yapılan bu mucizeler nasıl oluyor? Şu marangoz değil mi O? Meryem'in oğlu, Yakup'un, Yoses'in, Yahuda'nın, Simun'un kardeşi değil mi? Kız kardeşleri burada, bizim aramızda yaşamıyor mu?” Böylece O'na gücendiler. İsa onlara, “Bir peygamber kendi kentinden, yakınlarından ve evinden başka yerde hor görülmez” dedi. Orada birkaç hastanın üstüne ellerini koyup onları iyileştirmekten başka hiçbir mucize yapamadı. Onların imansızlığına şaştı kaldı. İsa çevre kasabaları dolaşarak öğretiyordu. Onikiler'i yanına çağırıp onları ikişer ikişer gönderdi. Onlara kötü ruhlar üzerinde yetki verdi. Yolculuk için değnekten başka hiçbir şey –ne ekmek, ne torba, ne de kuşaklarında para– almamalarını buyurdu. Ayaklarına çarık giymelerini, ama iki kat giysi almamalarını söyledi. “Her nerede bir eve girerseniz, oradan ayrılıncaya dek o evde kalın” dedi, “Herhangi bir yerde sizi kabul etmez, dediklerinize kulak asmazlarsa, oradan çıkarken kendilerini uyarmak için ayaklarınızın altındaki tozu silkin.” Öğrenciler gidip insanların tövbe etmesi için sözü yaydılar. Bir sürü cin çıkardılar, birçok hastaya yağ sürüp iyileştirdiler. Kral Herodes olayları duydu. Çünkü İsa'nın adı duyulmuştu. Bazıları, “Vaftizci Yahya ölüler arasından dirildi. Bu yüzden onun aracılığıyla böyle mucizeler yapılıyor” diye konuşuyorlardı. Kimisi de, “Bu İlyas'tır” diyordu. Başkaları ise, “Eski çağın peygamberleri gibi bir peygamberdir” diyordu. Ama Herodes bunları duyunca, “Başını kestirdiğim Yahya ölülerden dirildi” dedi. Çünkü Herodes kardeşi Filipus'un karısı Herodya yüzünden adamlar gönderip Yahya'yı tutuklamış, onu cezaevinde zincire vurdurmuştu. Çünkü Herodes onunla evlenmişti. Yahya Herodes'e, “Yengenle evlenmen doğru değil” diyordu. Herodya Yahya'ya kin bağlamış, onu öldürmeyi amaçlıyordu. Ama bunu başaramıyordu. Çünkü Herodes Yahya'dan korkuyordu. Yahya'nın doğru, kutsal bir insan olduğunu bildiğinden onu koruyordu. Onun sözlerini duyduğu zaman büyük bir şaşkınlık içinde kalıyor, yine de beğenerek onu dinliyordu. En sonunda uygun zaman geldi. Herodes doğum gününde ileri gelenlere, komutanlara ve Galile'nin önderlerine bir şölen verdi. Herodya'nın kızı içeri girip dans etti. Herodes'le sofrada oturan konuklar onu öylesine beğendiler ki, kral kıza, “Dile benden ne dilersen, vereceğim” dedi, “Benden ne dilersen vereceğim, krallığımın yarısını bile!” diyerek ant içti. Kız annesine koşup, “Ne dileyeyim?” diye sordu. O da, “Vaftizci Yahya'nın başını!” dedi. Kız vakit yitirmeden koşup krala dileğini açıkladı: “Hemen şimdi bir tepside Vaftizci Yahya'nın başını bana vermeni istiyorum.” Kral buna çok üzüldü. Ne var ki, andına ve konuklara karşı duyduğu sorumluluk yüzünden kıza verdiği sözü tutmamazlık edemedi. Hemen bir cellat gönderip Yahya'nın başını getirmesini buyurdu. Cellat cezaevine gidip Yahya'nın başını kesti. Kesik başı bir tepside getirip kıza sundu, kız da annesine verdi. Yahya'nın öğrencileri olayı duyunca gelip cesedi aldılar, bir mezara gömdüler. Haberciler İsa'nın yanına döndüler. Ne yaptılar, ne öğrettilerse tümünü O'na anlattılar. İsa onlara, “Gelin, yalnız başınıza ıssız bir yere çekilin ve bir süre dinlenin” dedi. Çünkü gelen giden çoktu ve yemek yemeye bile olanak bulamıyorlardı. Böylece, kalabalıktan ayrılıp bir tekneye binerek ıssız bir yere gittiler.