MARKOS 4:1-20
MARKOS 4:1-20 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
İsa göl kıyısında halka yine öğretmeye başladı. Çevresinde çok büyük bir kalabalık toplandı. Bu yüzden İsa göldeki bir tekneye binip oturdu. Bütün kalabalık göl kıyısında duruyordu. İsa onlara benzetmelerle birçok şey öğretiyordu. Öğretirken, “Şunu dinleyin” dedi. “Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı. Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü. Kuşlar gelip bunları yedi. Kimi, toprağı az kayalık yerlere düştü. Toprak derin olmadığından hemen filizlendi. Ne var ki, güneş doğunca kavruldular, kök salamadıkları için kuruyup gittiler. Kimi, dikenler arasına düştü. Dikenler büyüdü, filizleri boğdu ve filizler ürün vermedi. Kimi ise iyi toprağa düştü, büyüyüp çoğaldı, ürün verdi. Bazısı otuz, bazısı altmış, bazısı da yüz kat ürün verdi.” Sonra İsa şunu ekledi: “İşitecek kulağı olan işitsin!” Onikiler'le öbür izleyicileri İsa'yla yalnız kalınca, kendisinden benzetmelerin anlamını sordular. O da onlara şöyle dedi: “Tanrı'nın Egemenliği'nin sırrı sizlere açıklandı, ama dışarıda olanlara her şey benzetmelerle anlatılır. Öyle ki, ‘Bakıp bakıp görmesinler, Duyup duyup anlamasınlar da, Dönüp bağışlanmasınlar.’ ” İsa sonra onlara, “Siz bu benzetmeyi anlamıyor musunuz?” dedi. “Öyleyse bütün benzetmeleri nasıl anlayacaksınız? Ekincinin ektiği, Tanrı sözüdür. Bazı insanlar sözün ekildiği yerde yol kenarına düşen tohumlara benzer. Bunlar sözü işitir işitmez, Şeytan gelir, yüreklerine ekilen sözü alır götürür. Kayalık yerlere ekilenler ise, işittikleri sözü hemen sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre dayanan kişilerdir. Böyleleri Tanrı sözünden ötürü sıkıntı ya da zulme uğrayınca hemen sendeleyip düşerler. Yine bazıları dikenler arasında ekilen tohumlara benzerler. Bunlar sözü işitirler, ama dünyasal kaygılar, zenginliğin aldatıcılığı ve daha başka hevesler araya girip sözü boğar ve ürün vermesini engeller. İyi toprağa ekilenler ise, sözü işiten, onu benimseyen, kimi otuz, kimi altmış, kimi de yüz kat ürün veren kişilerdir.”
MARKOS 4:1-20 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
Y İNE deniz kıyısında öğretmeğe başladı. Yanına pek büyük kalabalık toplandı, şöyle ki, İsa deniz üzerinde kayığa binip oturdu; ve bütün kalabalık deniz kenarında karada idi. Onlara mesellerle çok şeyler öğretti, ve öğretirken onlara dedi: Dinleyin! İşte, ekinci tohum ekmeğe çıktı; ve vaki oldu ki, ekerken bazısı yol kenarına düştü; kuşlar gelip onu yediler. Başkası çok toprağı olmıyan kayalığa düştü; ve hemen sürdü, çünkü toprağın derinliği yoktu; ve güneş doğunca yandı; ve kökü olmadığı için kurudu. Başkası dikenler arasına düştü; dikenler çıkıp onu boğdular, ve semere vermedi. Başkaları iyi toprağa düştüler, büyüyüp çoğaldılar, ve semere verdiler; kimi otuz, kimi altmış, kimi yüz kat getirdi. Ve onlara dedi: İşitecek kulakları olan işitsin. Yalnız kalınca, Onikilerle beraber onun çevresinde bulunanlar meselleri kendisinden sordular. O da onlara dedi: Allahın melekûtunun sırrı size verilmiştir; fakat dışarda olanlara her şey meseller ile oluyor; ta ki, bakanlar bakıp görmesinler; ve işitenler işitip anlamasınlar; olmıya ki, döneler de, onlara bağışlana. Ve onlara dedi: Siz bu meseli bilmiyor musunuz? bütün meselleri nasıl bileceksiniz? Ekinci sözü eker. Sözün ekildiği yerde, yol kenarındakiler şunlardır; işittikleri zaman, hemen Şeytan gelir, kendilerine ekilmiş olan sözü alıp götürür. Böylece kayalıklar üzerine ekilenler şunlardır; sözü işittikleri zaman, hemen onu sevinçle alırlar; ve kendilerinde kök yoktur, ancak onlar bir zaman içindirler; sonra sözden dolayı sıkıntı yahut eziyet olunca, hemen sürçerler. Dikenler arasına ekilmiş olan başkaları ise, şunlardır ki, sözü işitirler, ve dünyanın kaygıları, zenginliğin aldatıcılığı, başka şeylerin hevesleri araya girip sözü boğarlar; ve o semeresiz olur. İyi toprak üzerine ekilmiş olanlar da şunlardır ki, sözü işitip kabul ederler; ve kimi otuz, kimi altmış, kimi yüz kat semere verir.
MARKOS 4:1-20 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
İsa yine Galile Denizi kıyısında öğretmeye başladı. Çok büyük bir kalabalık çevresini sardı. Bu durumda denizde bir tekneye binip oturmak zorunda kaldı. Bütün kalabalık deniz kıyısında toplanmıştı. İsa simgesel öykülerle onlara birçok şey öğretiyordu. Öğretişinde şunları anlatıyordu: “Dinleyin! Bir ekinci tohum ekmeye çıktı. O ekerken, tohumların kimi yolun kenarına düştü, kuşlar inip onları yedi. Başka bir tohum ise kayalık bir yere düştü. Toprak derin olmadığından hemen filizlendi. Güneş doğunca kavruldu, kök salamadığından kuruyup gitti. Başka bir tohum da dikenlerin arasına düştü, dikenler gelişip onu boğdu; ürün vermedi. Başkaları ise verimli toprağa düştü, büyüyüp gelişti. Otuz kat, altmış kat, yüz kat ürün verdi.” İsa konuşmasını, “İşitecek kulağı olan işitsin” diyerek sona erdirdi. Kalabalık dağılınca, kendisiyle birlikte bulunanlar ve Onikiler İsa'dan simgesel öykülerle ilgili bilgi istediler. İsa onları şöyle yanıtladı: “Tanrı'nın Hükümranlığı'nın gizi sizlere verilmiştir. Ama onlara –dışarıda bulunanlara– her şey simgesel öykülerle açıklanır. Öyle ki, “ ‘Bakıp bakıp görmesinler, Duyup duyup anlamasınlar da, Dönüp bağışlanmasınlar.’ ” İsa onlara, “Bu simgesel öyküyü anlamıyor musunuz?” dedi, “Öyleyse simgelerin tümünü nasıl anlayacaksınız? Ekinci Tanrı'nın sözünü eker. Yol kenarındakiler sözün ekildiği kişileri simgeler. Bunlar sözü duyar duymaz şeytan gelip kendilerine ekilen sözü alır götürür. Kayalık yerlere ekilenler ise, sözü işitir işitmez hemen sevinçle ona sarılanlardır. Ne var ki, kökleri olmadığından kısa bir süre dayanırlar. Sonra kutsal söz konusunda acı ya da saldırıyla karşılaşınca, hemen tökezleyip düşerler. “Dikenler arasına ekilenlere gelince, bunlar sözü işitenlerdir. Ne var ki, dünya kaygıları, zenginliğin aldatıcılığı ve çeşitli istekler araya girerek sözü boğar ve söz ürün vermez. Verimli toprağa ekilenler ise sözü duyup benimseyenlerdir. Otuz kat, altmış kat, yüz kat ürün verirler.”