MARKOS 14:32-72
MARKOS 14:32-72 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
Sonra Getsemani denilen yere geldiler. İsa öğrencilerine, “Ben dua ederken siz burada oturun” dedi. Petrus'u, Yakup'u ve Yuhanna'yı yanına aldı. Hüzünlenmeye ve ağır bir sıkıntı duymaya başlamıştı. Onlara, “Ölesiye kederliyim” dedi. “Burada kalın, uyanık durun.” Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. “Mümkünse o saati yaşamayayım” dedi. “Abba, Baba, senin için her şey mümkün, bu kâseyi benden uzaklaştır. Ama benim değil, senin istediğin olsun.” Öğrencilerinin yanına döndüğünde onları uyumuş buldu. Petrus'a, “Simun” dedi, “Uyuyor musun? Bir saat uyanık kalamadın mı? Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.” Yine uzaklaştı, aynı sözleri tekrarlayarak dua etti. Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına ağırlık çökmüştü. İsa'ya ne diyeceklerini bilemiyorlardı. İsa üçüncü kez yanlarına döndü, “Hâlâ uyuyor, dinleniyor musunuz?” dedi. “Yeter! Saat geldi. İşte İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor. Kalkın, gidelim. İşte bana ihanet eden geldi!” Tam o anda, İsa daha konuşurken, Onikiler'den biri olan Yahuda çıkageldi. Yanında başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı bir kalabalık vardı. İsa'ya ihanet eden Yahuda, “Kimi öpersem, İsa O'dur. O'nu tutuklayın, güvenlik altına alıp götürün” diye onlarla sözleşmişti. Gelir gelmez İsa'ya yaklaştı, “Rabbî” diyerek O'nu öptü. Onlar da İsa'yı yakalayıp tutukladılar. İsa'nın yanında bulunanlardan biri kılıcını çekti, başkâhinin kölesine vurup kulağını uçurdu. İsa onlara, “Niçin bir haydutmuşum gibi beni kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz?” dedi. “Her gün tapınakta, yanıbaşınızda öğretiyordum, beni tutuklamadınız. Ama bu, Kutsal Yazılar yerine gelsin diye oldu.” O zaman öğrencilerinin hepsi O'nu bırakıp kaçtı. İsa'nın ardından sadece keten beze sarınmış bir genç gidiyordu. Bu genç de yakalandı. Ama keten bezden sıyrılıp çıplak olarak kaçtı. İsa'yı görevli başkâhine götürdüler. Bütün başkâhinler, ileri gelenler ve din bilginleri de orada toplandı. Petrus, İsa'yı başkâhinin avlusuna kadar uzaktan izledi. Avluda nöbetçilerle birlikte ateşin başında oturup ısınmaya başladı. Başkâhinler ve Yüksek Kurul'un öteki üyeleri, İsa'yı ölüm cezasına çarptırmak için kendisine karşı tanık arıyor, ama bulamıyorlardı. Birçok kişi O'na karşı yalan yere tanıklık ettiyse de, tanıklıkları birbirini tutmadı. Bazıları kalkıp O'na karşı yalan yere şöyle tanıklık ettiler: “Biz O'nun, ‘Elle yapılmış bu tapınağı yıkacağım ve üç günde, elle yapılmamış başka bir tapınak kuracağım’ dediğini işittik.” Ama bu noktada bile tanıklıkları birbirini tutmadı. Sonra başkâhin topluluğun ortasında ayağa kalkarak İsa'ya, “Hiç yanıt vermeyecek misin? Nedir bunların sana karşı ettiği bu tanıklıklar?” diye sordu. Ne var ki, İsa susmaya devam etti, hiç yanıt vermedi. Başkâhin O'na yeniden, “Yüce Olan'ın Oğlu Mesih sen misin?” diye sordu. İsa, “Benim” dedi. “Ve sizler, İnsanoğlu'nun Kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz.” Başkâhin giysilerini yırtarak, “Artık tanıklara ne ihtiyacımız var?” dedi. “Küfürü işittiniz. Buna ne diyorsunuz?” Hepsi İsa'nın ölüm cezasını hak ettiğine karar verdiler. Bazıları O'nun üzerine tükürmeye, gözlerini bağlayarak O'nu yumruklamaya başladılar. “Haydi, peygamberliğini göster!” diyorlardı. Nöbetçiler de O'nu aralarına alıp tokatladılar. Petrus aşağıda, avludayken, başkâhinin hizmetçi kızlarından biri geldi. Isınmakta olan Petrus'u görünce onu dikkatle süzüp, “Sen de Nasıralı İsa'yla birlikteydin” dedi. Petrus ise bunu inkâr ederek, “Senin neden söz ettiğini bilmiyorum, anlamıyorum” dedi ve dışarıya, dış kapının önüne çıktı. Bu arada horoz öttü. Hizmetçi kız Petrus'u görünce çevrede duranlara yine, “Bu adam onlardan biri” demeye başladı. Petrus tekrar inkâr etti. Çevrede duranlar az sonra Petrus'a yine, “Gerçekten onlardansın; sen de Celileli'sin” dediler. Petrus kendine lanet okuyup ant içerek, “Sözünü ettiğiniz o adamı tanımıyorum” dedi. Tam o anda horoz ikinci kez öttü. Petrus, İsa'nın kendisine, “Horoz iki kez ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin” dediğini hatırladı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.
MARKOS 14:32-72 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
Getsemani denilen bir yere geldiler; İsa şakirtlerine dedi: Ben dua edinciye kadar, siz burada oturun. Petrusu, Yakubu ve Yuhannayı beraber aldı, ve dehşete düşüp çok sıkılmağa başladı. Onlara dedi: Canım ölüm derecesinde çok kederlidir; burada kalıp uyanık durun. Biraz ileri gidip yere kapandı, ve mümkünse, bu saat kendisinden geçsin, diye dua ederek diyordu: Abba, Baba, sana her şey mümkündür; bu kâseyi benden geçir; lâkin benim istediğim değil, senin istediğin olsun. Ve gelip onları uykuda buldu; ve Petrusa dedi: Simun, uyuyor musun? bir saat uyanık duramadın mı? Uyanık durup dua edin ki, iğvaya düşmiyesiniz; gerçi ruh isteklidir, fakat beden zayıftır. Yine gidip dua ederek ayni sözü söyledi. Tekrar geldi, onları yine uykuda buldu; çünkü onların gözleri ağırlaşmıştı; ve ona ne cevap vereceklerini bilmiyorlardı. Üçüncü kere gelip onlara dedi: Artık uyuyup rahat edin. Yeter, saat geldi; işte, İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor; kalkın, gidelim; işte, beni ele veren yaklaştı. O henüz söylemekte iken, hemen Onikilerden biri olan Yahuda, ve onunla beraber başkâhinler, yazıcılar ve ihtiyarlar tarafından bir kalabalık, kılıçlarla ve sopalarla geldi. İmdi onu ele veren: Kimi öpersem, odur; onu tutun ve emniyet altında götürün, diye onlara bir işaret vermişti. Geldiği zaman, hemen yaklaşıp İsaya: Rabbi, diyerek onu öptü. Onlar üzerine el atarak onu tuttular. Fakat yanında duranlardan biri kılıcını çekti, başkâhinin hizmetçisine vurup kulağını düşürdü. İsa cevap verip onlara dedi: Kılıçlarla ve sopalarla bir hayduda karşı imiş gibi beni tutmağa mı çıktınız? Ben her gün mabette öğreterek sizinle beraberdim, beni tutmadınız; fakat yazıların yerine gelmesi içindir. Ve hepsi İsayı bırakıp kaçtılar. Çıplak bedeninin üzerine bir keten beze sarınmış bir genç onun ardınca gidiyordu; onu tuttular. Fakat o, keten bezi bırakıp çıplak kaçtı. İsayı başkâhine götürdüler; bütün başkâhinler, ihtiyarlar ve yazıcılar orada toplandılar. Petrus uzaktan ta başkâhinin avlusunun içine kadar onun arkasından geldi; ve hizmetçilerle beraber ateşin ışığında oturmuş ısınıyordu. İmdi, başkâhinler ve bütün Millet meclisi İsayı öldürmek için kendisine karşı şehadet aradılar; ve bulmadılar. Çünkü bir çoğu ona karşı yalan şehadet ettiler; fakat şehadetleri birbirine uymıyordu. Bazıları kalkıp ona karşı yalan şehadet ederek dediler: El ile yapılmış bu mabedi yıkacağım, ve el ile yapılmamış bir başkasını üç günde yapacağım, dediğini biz işittik. Böyle iken de, şehadetleri birbirine uymadı. Başkâhin ortaya kalkıp İsaya sorarak dedi: Sen hiç cevap vermiyor musun? bunların sana karşı şehadet ettikleri nedir? Fakat o sustu, ve hiç cevap vermedi. Başkâhin yine sorup ona dedi: Mubarekin Oğlu Mesih sen misin? İsa da dedi: Benim, ve İnsanoğlunun Kudretin sağında oturduğunu, ve gökün bulutları ile geldiğini göreceksiniz. Başkâhin esvabını yırtıp dedi: Artık şahitlere ne ihtiyacımız var? Siz küfürü işittiniz; size nasıl görünür? Ölümü hak etti diye hepsi hükmettiler. Bazısı, üzerine tükürmeğe, ve yüzünü örtüp ona yumruk vurarak: Peygamberlik et, demeğe başladılar; ve hizmetçiler tokat vurarak onu aldılar. Petrus aşağıda avluda iken, başkâhinin hizmetçi kızlarından biri geldi; ve Petrusu ısınırken görerek ona bakıp dedi: Sen de Nâsıralı İsa ile idin. Fakat o inkâr edip dedi: Senin dediğini bilmiyorum, ne de anlıyorum. Dış kapının önüne çıktı, ve horoz öttü. Hizmetçi kız onu tekrar görüp duranlara: Bu onlardandır, demeğe başladı. Fakat o yine inkâr etti. Biraz sonra, duranlar yine Petrusa dediler: Gerçek sen onlardansın, zira Galilelisin. O ise, lânet edip and etmeğe başladı: Söylediğiniz o adamı tanımam. Ve hemen horoz ikinci kere öttü. İsanın kendisine söylediği: Horoz iki kere ötmeden önce, beni üç kere inkâr edeceksin, sözü Petrusun hatırına geldi. Ve bunu düşünerek ağladı.
MARKOS 14:32-72 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
Sonra Getsemane denen yere gittiler. İsa öğrencilerine, “Ben dua ederken siz burada oturun” dedi. Petrus'u, Yakup'u ve Yuhanna'yı yanına aldı. Derinden bunalmaya, sıkıntı duymaya başladı. Bunun üzerine, “Canım ölesiye sıkılıyor” dedi, “Burada bekleyin ve uyanık durun.” Biraz ileriye giderek yüzüstü yere kapandı. Eğer olanak varsa bu zamanın kendisinden uzaklaştırılması için dua etti: “Abba Baba! Senin için her şey olanaklıdır. Bu kâseyi benden uzaklaştır! Ama benim istemim değil, senin istemin olsun.” Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uykuda buldu. Petrus'a, “Ey Simun” dedi, “Uyuyor musun? Bir saat olsun uyanık duramadın mı? Uyanık durun ve dua edin ki, denenmeye düşmeyesiniz. Ruh istekli, ama beden güçsüzdür.” Yeniden, ikinci kez yanlarından ayrılıp aynı sözlerle dua etti. Geri geldiğinde onları yine uykuda buldu. Çünkü uyku gözlerinden akıyordu. O'na ne diyeceklerini bilmiyorlardı. Üçüncü kez geri gelip onlara, “Hâlâ uykuda mısınız, hâlâ dinleniyor musunuz?” dedi, “Bu kadar yeter. İşte saat geldi. İnsanoğlu günahlıların eline veriliyor. Kalkın gidelim. Bakın, beni ele veren yaklaştı.” Hemen o anda, O daha sözünü bitirmeden, Onikiler'den biri olan Yahuda oraya geldi. Yanında kılıçlarla, sopalarla silahlanmış bir kalabalık vardı. Bunları başkâhinler, dinsel yorumcular ve ileri gelenler göndermişti. İsa'yı ele veren, onlara bir işaret vererek, “Kimi öpersem, aradığınız O'dur” dedi, “O'nu tutuklayın ve güvenlik altına alıp götürün.” Yahuda oraya varır varmaz hiç duraksamadan İsa'nın yanına gitti. “Ya Rabbi!” diyerek O'nu öptü. Bunun üzerine İsa'yı yakalayıp tutukladılar. Orada bulunanlardan biri kılıcına davrandı, başkâhinin kölesine vurduğu gibi onun kulağını kesti. İsa onlara, “Beni yakalamak için eşkıyaya karşı çıkarcasına kılıçlarla, sopalarla gelmek mi gerekirdi?” dedi, “Her gün tapınakta aranızda öğretiyordum, beni tutuklamadınız. Ama bu Kutsal Yazılar yerine gelsin diye oldu.” Bunun üzerine öğrencilerin tümü O'nu bırakıp kaçtılar. Çıplak bedenine keten bez kuşanmış bir genç O'nun ardından gidiyordu. Onu tuttular. Ama o, keten bezi bırakıp çırılçıplak oradan kaçtı. İsa'yı başkâhine götürdüler. Bütün başkâhinler, ileri gelenler ve dinsel yorumcular orada toplanmıştı. Petrus O'nu gerilerden başkâhinin avlusunun iç bölümüne dek izledi. Görevlilerle birlikte oturup ateşin önünde ısınmaya koyuldu. Başkâhinlerle Yüksek Kurul'un tümü, İsa'yı ölüm yargısına çarptırmayı amaçlayarak O'na karşı tanık arıyor, ama bulamıyorlardı. Çünkü birçok kişi O'na karşı yalancı tanıklık etmesine karşın, tanıklıkları birbirini tutmuyordu. Bunun üzerine, bazı kişiler ayağa kalkıp O'na karşı yalancı tanıklık ettiler: “Biz O'nun, ‘Elle kurulan bu tapınağı yıkacağım ve üç günde elle kurulmamış başka bir tapınak kuracağım’ dediğini duyduk.” Bütün bunlara karşın, yine de tanıklıkları birbirini tutmadı. Başkâhin ayağa kalkıp ortada durdu ve İsa'ya, “Bu adamların seni suçlamasına karşı neden bir yanıt vermiyorsun?” diye sordu. Ama İsa tek söz söylemedi, yanıt vermedi. Başkâhin yeniden O'na sordu: “Sen Kutsal Olan'ın Oğlu Mesih misin?” İsa, “Ben O'yum” dedi, “ ‘Siz İnsanoğlu'nu Tanrı gücünün sağında oturur Ve göğün bulutlarıyla gelirken göreceksiniz.’ ” Bunun üzerine başkâhin kaftanını yırtarak şöyle dedi: “Bundan böyle tanıklara ne gerek var? İşte sövgüyü işittiniz. Yargınız nedir?” Hepsi de O'na ölüm cezasının uygun olduğunu bildirdi. Bazıları O'na tükürmeye başladı. Yüzünü örttüler, yumrukladılar ve kendisine, “Peygamberlikte bulun bakalım!” dediler. Görevliler de O'nu alıp tokatladılar. Petrus aşağıda avluda bulunduğu sırada, başkâhinin hizmetçilerinden bir kız yaklaştı. Petrus'u ısınmakta görünce gözlerinin içine bakarak, “Sen de Nasıralı İsa'yla birlikteydin” dedi. Ama o bunu yadsıyarak, “Ne demek istediğini bilmiyorum da, anlamıyorum da” dedi. Sonra avlunun dış bölümüne çıktı [ve horoz öttü]. Hizmetçi kız onu görünce, orada duranlara, “Bu adam da onlardandır” diye yineledi. Ama Petrus yine yadsıdı. Az sonra, orada duranlar Petrus'a, “Gerçekten sen de onlardan birisin” dediler, “Baksana, Galileli'sin.” Bunun üzerine Petrus, “Sözünü ettiğiniz adamı tanımıyorum” diyerek lanet etmeye, ant içmeye başladı. Hemen o anda ikinci kez horoz öttü. Petrus İsa'nın kendisine söylediği sözü anımsadı: “Horoz iki kez ötmeden önce üç kez beni yadsıyacaksın.” Bunun üzerine ağlamaya başladı.