MATTA 27:32-66
MATTA 27:32-66 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
Dışarı çıktıklarında Simun adında Kireneli bir adama rastladılar. İsa'nın çarmıhını ona zorla taşıttılar. Golgota, yani Kafatası denilen yere vardıklarında içmesi için İsa'ya ödle karışık şarap verdiler. İsa bunu tadınca içmek istemedi. Askerler O'nu çarmıha gerdikten sonra kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar. Sonra oturup yanında nöbet tuttular. Başının üzerine, BU, YAHUDİLER'İN KRALI İSA'DIR diye yazan bir suç yaftası astılar. İsa'yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydut da çarmıha gerildi. Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa'ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Haydi, kurtar kendini! Tanrı'nın Oğlu'ysan çarmıhtan in!” diyorlardı. Başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler de aynı şekilde O'nunla alay ederek, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diyorlardı. “İsrail'in Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan aşağı insin de O'na iman edelim. Tanrı'ya güveniyordu; Tanrı O'nu seviyorsa, kurtarsın bakalım! Çünkü, ‘Ben Tanrı'nın Oğlu'yum’ demişti.” İsa'yla birlikte çarmıha gerilen haydutlar da O'na aynı şekilde hakaret ettiler. Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, “Eli, Eli, lema şevaktani?” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı. Orada duranlardan bazıları bunu işitince, “Bu adam İlyas'ı çağırıyor” dediler. İçlerinden biri hemen koşup bir sünger getirdi, ekşi şaraba batırıp bir kamışın ucuna takarak İsa'ya içirdi. Öbürleri ise, “Dur bakalım, İlyas gelip O'nu kurtaracak mı?” dediler. İsa, yüksek sesle bir kez daha bağırdı ve ruhunu teslim etti. O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. Yer sarsıldı, kayalar yarıldı. Mezarlar açıldı, ölmüş olan birçok kutsal kişinin cesetleri dirildi. Bunlar mezarlarından çıkıp İsa'nın dirilişinden sonra kutsal kente girdiler ve birçok kimseye göründüler. İsa'yı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler, depremi ve öbür olayları görünce dehşete kapıldılar, “Bu gerçekten Tanrı'nın Oğlu'ydu!” dediler. Orada, olup bitenleri uzaktan izleyen birçok kadın vardı. Bunlar, Celile'den İsa'nın ardından gelip O'na hizmet etmişlerdi. Aralarında Mecdelli Meryem, Yakup ile Yusuf'un annesi Meryem ve Zebedi oğullarının annesi de vardı. Akşama doğru Yusuf adında zengin bir Aramatyalı geldi. O da İsa'nın bir öğrencisiydi. Pilatus'a gidip İsa'nın cesedini istedi. Pilatus da cesedin ona verilmesini buyurdu. Yusuf cesedi aldı, temiz keten beze sardı, kayaya oydurduğu kendi yeni mezarına yatırdı. Mezarın girişine büyük bir taş yuvarlayıp oradan ayrıldı. Mecdelli Meryem ile öteki Meryem ise orada, mezarın karşısında oturuyorlardı. Ertesi gün, yani Hazırlık Günü'nden sonraki gün, başkâhinlerle Ferisiler Pilatus'un önünde toplanarak, “Efendimiz” dediler, “O aldatıcının, daha yaşarken, ‘Ben öldükten üç gün sonra dirileceğim’ dediğini hatırlıyoruz. Onun için buyruk ver de üçüncü güne dek mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri gelir, cesedini çalar ve halka, ‘Ölümden dirildi’ derler. Son aldatmaca ilkinden beter olur.” Pilatus onlara, “Yanınıza asker alın, gidip mezarı dilediğiniz gibi güvenlik altına alın” dedi. Onlar da askerlerle birlikte gittiler, taşı mühürleyip mezarı güvenlik altına aldılar.
MATTA 27:32-66 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
Ve dışarı çıkarken, Simun adlı Kirineli bir adam buldular, İsanın haçını taşısın diye onu angaryacı ettiler. Golgota, yani Kafa kemiği denilen yere geldikleri zaman, içsin diye kendisine ödle karışık şarap verdiler. İsa onu tadınca içmek istemedi. Onu haça gerdikten sonra, esvabını, kura çekerek aralarında paylaştılar. Ve oturup onu orada beklediler. Ve: YAHUDİLERİN KIRALI İSA BUDUR, diye başı üzerine cürüm yaftası koydular. O zaman onunla beraber iki haydut, biri sağında ve biri solunda olarak, haça gerildi. Ve geçenler: Sen ki, mabedi yıkar ve üç günde yaparsın, kendini kurtar; eğer Allahın Oğlu isen, haçtan in, diye başlarını sallıyıp ona sövüyorlardı. Başkâhinler de, yazıcılar ve ihtiyarlarla beraber, onunla öylece eğlenerek dediler: Başkalarını kurtardı, kendisini kurtaramıyor. İsrailin Kıralıdır; şimdi haçtan insin, ona iman ederiz. Allaha güveniyor; eğer Allah onu istiyorsa, şimdi kurtarsın; çünkü o: Ben Allahın Oğluyum, dedi. Ve onunla beraber haça gerilmiş olan haydutlar da ona ayni sitemi ettiler. Ve altıncı saatten dokuzuncu saate kadar, bütün yeryüzüne karanlık çöktü. Ve dokuzuncu saate doğru, İsa: Eli, Eli, lama sabaktani? yani: “Allahım, Allahım, beni niçin bıraktın?” diye, yüksek sesle bağırdı. Orada duranlardan bazıları bunu işitince: Bu adam İlyayı çağırıyor, dediler. Ve hemen onlardan biri koşup bir sünger aldı, onu sirke ile doldurup bir kamış üzerine taktı, ve ona içirdi. Başkaları da dediler: Bırak, görelim, İlya onu kurtarmağa gelecek mi? Ve İsa, yüksek sesle yine bağırdı, ve ruhu verdi. Ve işte, mabedin perdesi yukarıdan aşağıya kadar iki parça oldu. Yer sarsılıp kayalar yarıldı; kabirler açılıp uykuda olan nice mukaddeslerin cesetleri kıyam ettiler. Onlar kabirlerden çıkıp İsanın kıyamından sonra mukaddes şehre girdiler, ve bir çok kimselere göründüler. Yüzbaşı ve onunla beraber İsayı bekliyenler, zelzeleyi ve vaki olan şeyleri görünce: Gerçek, bu Allahın oğlu idi, diyerek çok korktular. Ve İsaya hizmet ederek, Galileden ardınca gelmiş olan bir çok kadınlar uzaktan bakıp orada bulunuyorlardı. Onların arasında Mecdelli Meryem, Yakub ile Yosesin anası Meryem, ve Zebedinin oğullarının anası vardı. Akşam olunca, İsanın şakirdi olmuş Arimatealı Yusuf adlı zengin bir adam geldi. Bu adam Pilatusa gidip İsanın cesedini istedi. O zaman Pilatus verilsin diye emretti. Yusuf cesedi alıp onu temiz bir keten bezine sardı; kaya içine oymuş olduğu kendi yeni kabrine onu yatırdı; ve kabrin kapısına büyük bir taş yuvarlıyıp gitti. Mecdelli Meryem ile öteki Meryem orada, kabrin karşısında, oturuyorlardı. Ve ertesi gün, ki Hazırlık gününün ferdası idi, başkâhinler ve Ferisiler Pilatusun yanına toplandılar ve dediler: Efendi, biz hatırlıyoruz ki, o aldatıcı daha yaşıyorken: Üç gün sonra kıyam ederim, demişti. İmdi emret ki, üçüncü güne kadar kabri beklesinler de şakirtleri gelip onu çalarak, halka: O, ölülerden kıyam etti, demesinler. Sonuncu sapıklık birincisinden daha kötü olur. Pilatus onlara dedi: Sizin muhafız askeriniz var; gidin, bildiğiniz gibi emin kılın. Ve onlar muhafız asker ile gidip taşı mühürliyerek kabri emin kıldılar.
MATTA 27:32-66 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
Dışarıya çıkarlarken Simun adında Kireneli bir adam gördüler. İsa'nın haçını taşısın diye onu zorladılar. Golgota, yani Kafatası denen yere varınca, 'içmesi için O'na ödle' karışık 'şarap verdiler'. Bunu tadınca içmek istemedi. İsa'yı çarmıha gerdikten sonra 'kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar' ve orada oturup nöbet tuttular. Suçuna ilişkin bir yazı yazarak başının üstüne astılar: BU, YAHUDİLER'İN KRALI İSA'DIR! O'nunla birlikte biri sağında, öbürü solunda olmak üzere iki eşkıya da çarmıha gerildi. Oradan geçenler 'başlarını sallayarak' İsa'yı aşağılıyorlardı. “Hani sen, tapınağı yıkıp üç gün içinde yeniden kuracaktın! Eğer Tanrı'nın Oğlu'ysan, çarmıhtan aşağı inip de kendini kurtarsana!” Başkâhinler, dinsel yorumcular ve ileri gelenler de alaylı alaylı konuşarak, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor!” diyorlardı, “Bu mu İsrail'in Kralı? Şimdi çarmıhtan aşağı insin de O'na inanalım. ‘Tanrı'ya güvendi. Tanrı'nın O'nunla ilgisi varsa şimdi O'nu kurtarsın.’ Çünkü, ‘Ben Tanrı'nın Oğlu'yum’ diyordu.” İsa'yla birlikte çarmıha gerilen eşkıyalar da aynı biçimde O'nu aşağılıyorlardı. Öğleyin on ikiden on beşe dek tüm ülkeyi karanlık kapladı. Saat on beş sularında İsa yüksek sesle bağırdı: “Eli, Eli lama sabaktani?” Bu, “Tanrım, Tanrım, neden beni bıraktın?” anlamına gelir. Orada duranlardan bazıları bunu duyunca, “Bu adam İlyas'a sesleniyor” dediler. İçlerinden biri hemen koşup bir sünger kaptı, 'sirkeye' daldırıp bir kamışa takarak İsa'nın 'ağzına uzattı.' Ötekiler, “Bırak bakalım, İlyas gelip onu kurtaracak mı!” dediler. İsa yeniden yüksek sesle bağırıp ruhunu teslim etti. O anda tapınağın perdesi yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye ayrıldı. Yer sarsıldı, kayalar yarıldı, mezarlar açıldı ve uyuyan kutsallardan birçoğunun bedeni dirildi. Mezarlarından çıktılar, O'nun dirilişi ardından kutsal kente girdiler ve birçok insana göründüler. İsa'nın başında duran yüzbaşı ve onunla birliktekiler, depremle öteki olayları görünce aşırı korkuya kapılarak, “Gerçekten de bu Tanrı'nın Oğlu'ydu!” dediler. Orada durumu uzaktan izleyen birçok kadın vardı. Bunlar Galile'den beri İsa'nın ardından gelmişler, kendisine hizmet sunmuşlardı. Aralarında Magdalalı Meryem, Yakup'la Yusuf'un annesi Meryem ve Zebedi'nin oğullarının annesi de bulunuyordu. Akşam olunca, Arimatealı zengin bir adam geldi. Adı Yusuf olan bu adam İsa'nın öğrencisiydi. Pilatus'a gidip İsa'nın cesedini istedi. Pilatus da verilmesi için buyruk çıkardı. Yusuf cesedi alınca, onu tertemiz bir keten beze sardı ve kaya kovuğunda oyduğu yepyeni, özel mezarına yatırdı. Mezarın açıldığı yere de kocaman bir taş yuvarlayıp oradan ayrıldı. Magdalalı Meryem'le öbür Meryem, mezarın tam karşısında oturmuşlardı. Ertesi gün –yani Hazırlık Günü sonrası– başkâhinlerle Ferisiler hep birlikte Pilatus'a giderek, “Efendim” dediler, “O aldatıcının daha yaşarken ne dediği aklımızda. ‘Üç gün sonra dirileceğim’ demişti. Onun için, bir buyruk çıkar da mezar üçüncü güne dek mühürlensin. Olur ya, bakarsın öğrencileri gelip O'nu çalarlar, sonra da halka, ‘O ölüler arasından dirildi’ derler. Öyle ki, son aldatış ilkinden beter olur.” Pilatus, “Nöbetçileriniz var” dedi, “Gidin, dilediğiniz gibi orayı güvenlik altına alın.” Adamlar gidip mezarı güvenlik altına aldılar. Taşa mühür vurdular, nöbetçileri de görev başına diktiler.