MATTA 27:1-56
MATTA 27:1-56 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
Sabah olunca bütün başkâhinlerle halkın ileri gelenleri, İsa'yı ölüm cezasına çarptırmak konusunda anlaştılar. O'nu bağladılar ve götürüp Vali Pilatus'a teslim ettiler. İsa'ya ihanet eden Yahuda, O'nun mahkûm edildiğini görünce yaptığına pişman oldu. Otuz gümüşü başkâhinlere ve ileri gelenlere geri götürdü. “Ben suçsuz birini ele vermekle günah işledim” dedi. Onlar ise, “Bundan bize ne? Onu sen düşün” dediler. Yahuda paraları tapınağın içine fırlatarak oradan ayrıldı, gidip kendini astı. Paraları toplayan başkâhinler, “Kan bedeli olan bu paraları tapınağın hazinesine koymak doğru olmaz” dediler. Kendi aralarında anlaşarak bu parayla yabancılar için mezarlık yapmak üzere Çömlekçi Tarlası'nı satın aldılar. Bunun için bu tarlaya bugüne dek “Kan Tarlası” denilmiştir. Böylece Peygamber Yeremya aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelmiş oldu: “İsrailoğulları'ndan kimilerinin O'na biçtikleri değerin karşılığı olan Otuz gümüşü aldılar; Rab'bin bana buyurduğu gibi, Çömlekçi Tarlası'nı satın almak için harcadılar.” İsa valinin önüne çıkarıldı. Vali O'na, “Sen Yahudiler'in Kralı mısın?” diye sordu. İsa, “Söylediğin gibidir” dedi. Başkâhinlerle ileri gelenler O'nu suçlayınca hiç karşılık vermedi. Pilatus O'na, “Senin aleyhinde yaptıkları bunca tanıklığı duymuyor musun?” dedi. İsa tek konuda bile ona yanıt vermedi. Vali buna çok şaştı. Her Fısıh Bayramı'nda vali, halkın istediği bir tutukluyu salıvermeyi adet edinmişti. O günlerde Barabba adında ünlü bir tutuklu vardı. Halk bir araya toplandığında, Pilatus onlara, “Sizin için kimi salıvermemi istersiniz, Barabba'yı mı, Mesih denen İsa'yı mı?” diye sordu. İsa'yı kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu. Pilatus yargı kürsüsünde otururken karısı ona, “O doğru adama dokunma. Dün gece rüyamda O'nun yüzünden çok sıkıntı çektim” diye haber gönderdi. Başkâhinler ve ileri gelenler ise, Barabba'nın salıverilmesini ve İsa'nın öldürülmesini istesinler diye halkı kışkırttılar. Vali onlara şunu sordu: “Sizin için hangisini salıvermemi istersiniz?” “Barabba'yı” dediler. Pilatus, “Öyleyse Mesih denen İsa'yı ne yapayım?” diye sordu. Hep bir ağızdan, “Çarmıha gerilsin!” dediler. Pilatus, “O ne kötülük yaptı ki?” diye sordu. Onlar ise daha yüksek sesle, “Çarmıha gerilsin!” diye bağrışıp durdular. Pilatus, elinden bir şey gelmediğini, tersine, bir kargaşalığın başladığını görünce su aldı, kalabalığın önünde ellerini yıkayıp şöyle dedi: “Bu adamın kanından ben sorumlu değilim. Bu işe siz bakın!” Bütün halk şu karşılığı verdi: “O'nun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın üzerinde olsun!” Bunun üzerine Pilatus onlar için Barabba'yı salıverdi. İsa'yı ise kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim etti. Sonra valinin askerleri İsa'yı vali konağına götürüp bütün taburu başına topladılar. O'nu soyup üzerine kırmızı bir kaftan geçirdiler. Dikenlerden bir taç örüp başına koydular, sağ eline de bir kamış tutturdular. Önünde diz çöküp, “Selam, ey Yahudiler'in Kralı!” diyerek O'nunla alay ettiler. Üzerine tükürdüler, kamışı alıp başına vurdular. O'nunla böyle alay ettikten sonra kaftanı üzerinden çıkarıp kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germeye götürdüler. Dışarı çıktıklarında Simun adında Kireneli bir adama rastladılar. İsa'nın çarmıhını ona zorla taşıttılar. Golgota, yani Kafatası denilen yere vardıklarında içmesi için İsa'ya ödle karışık şarap verdiler. İsa bunu tadınca içmek istemedi. Askerler O'nu çarmıha gerdikten sonra kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar. Sonra oturup yanında nöbet tuttular. Başının üzerine, BU, YAHUDİLER'İN KRALI İSA'DIR diye yazan bir suç yaftası astılar. İsa'yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydut da çarmıha gerildi. Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa'ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Haydi, kurtar kendini! Tanrı'nın Oğlu'ysan çarmıhtan in!” diyorlardı. Başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler de aynı şekilde O'nunla alay ederek, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diyorlardı. “İsrail'in Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan aşağı insin de O'na iman edelim. Tanrı'ya güveniyordu; Tanrı O'nu seviyorsa, kurtarsın bakalım! Çünkü, ‘Ben Tanrı'nın Oğlu'yum’ demişti.” İsa'yla birlikte çarmıha gerilen haydutlar da O'na aynı şekilde hakaret ettiler. Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, “Eli, Eli, lema şevaktani?” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı. Orada duranlardan bazıları bunu işitince, “Bu adam İlyas'ı çağırıyor” dediler. İçlerinden biri hemen koşup bir sünger getirdi, ekşi şaraba batırıp bir kamışın ucuna takarak İsa'ya içirdi. Öbürleri ise, “Dur bakalım, İlyas gelip O'nu kurtaracak mı?” dediler. İsa, yüksek sesle bir kez daha bağırdı ve ruhunu teslim etti. O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. Yer sarsıldı, kayalar yarıldı. Mezarlar açıldı, ölmüş olan birçok kutsal kişinin cesetleri dirildi. Bunlar mezarlarından çıkıp İsa'nın dirilişinden sonra kutsal kente girdiler ve birçok kimseye göründüler. İsa'yı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler, depremi ve öbür olayları görünce dehşete kapıldılar, “Bu gerçekten Tanrı'nın Oğlu'ydu!” dediler. Orada, olup bitenleri uzaktan izleyen birçok kadın vardı. Bunlar, Celile'den İsa'nın ardından gelip O'na hizmet etmişlerdi. Aralarında Mecdelli Meryem, Yakup ile Yusuf'un annesi Meryem ve Zebedi oğullarının annesi de vardı.
MATTA 27:1-56 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
S ABAH olunca, bütün başkâhinler ile kavmın ihtiyarları İsayı öldürmek için ona karşı birbirlerile öğütleştiler. Ve İsayı bağladılar, ve götürüp valiye, Pilatusa, verdiler. O zaman, onu ele veren Yahuda, mahkûm edildiğini görerek, nadim oldu, otuz gümüşü başkâhinlere ve ihtiyarlara geri getirip: Ben suçsuz kan ele vermekle günah işledim, dedi. Fakat onlar: Bundan bize ne? onu sen düşün, dediler. Ve Yahuda gümüşleri mabedin içine atıp gitti; ve varıp kendini astı. Başkâhinler gümüşleri alıp dediler: Mademki kan pahasıdır, onları mabedin hazinesine koymak caiz değildir. Ve öğütleşip yabancılara mezarlık olarak onlarla çömlekçinin tarlasını satın aldılar. Bunun için o tarlaya bu güne kadar, Kan Tarlası denildi. O vakit Yeremya peygamber vasıtası ile: “İsrail oğullarından bazısının biçtikleri paha ile pahası kesilmiş olanın değeri olarak, onlar otuz gümüş aldılar; ve Rabbin bana emreylediği gibi, çömlekçinin tarlası için verdiler,” diye söylenen söz yerine geldi. Ve İsa valinin önünde durdu; vali ondan: Sen Yahudilerin Kıralı mısın? diye sordu. İsa da ona: Söylediğin gibidir, dedi. Başkâhinler ve ihtiyarlar tarafından itham edildiği zaman, İsa hiç cevap vermedi. O vakit Pilatus ona dedi: Sana karşı ne kadar şeyler şehadet ettiklerini işitmiyor musun? İsa ona cevap olarak bir tek söz bile söylemedi; şöyle ki, vali son derece şaştı. Ve bayramda halka istedikleri bir mahpusu salıvermek valinin âdeti idi. O zaman onların Barabbas denilen meşhur bir mahpusları vardı. Bir araya toplandıkları zaman, Pilatus onlara: Kimi istiyorsunuz size salıvereyim? Barabbası mı, yoksa Mesih denilen İsayı mı? dedi. Zira biliyordu ki, onlar kıskançlıktan dolayı İsayı ele vermişlerdi. Ve Pilatus hâkim kürsüsü üzerinde oturmakta iken, karısı: O salih adamla senin bir işin olmasın; çünkü bugün ruyada onun yüzünden çok sıkıntı çektim, diye haber gönderdi. Başkâhinler ve ihtiyarlar ise, Barabbası istemek ve İsayı helâk etmek için, halkı kandırdılar. Ve vali cevap verip onlara dedi: İkisinden hangisini istiyorsunuz, size salıvereyim? Onlar da: Barabbası, dediler. Pilatus onlara: Öyle ise Mesih denilen İsayı ne yapayım? dedi. Onların hepsi: Haça gerilsin! dediler. Ve Pilatus: Ya ne kötülük yaptı? dedi. Fakat onlar: Haça gerilsin! diye çok bağırdılar. Pilatus hiç bir şey yapamadığını, ve daha ziyade kargaşalık çıktığını görünce, su alıp: Ben bu salih adamın kanından beriyim; bunu siz düşünün, diye halkın önünde ellerini yıkadı. Bütün kavm cevap verip dedi: Onun kanı bizim üzerimize ve çocuklarımızın üzerine olsun! O zaman Pilatus onlara Barabbası salıverdi; ve İsayı dövdükten sonra, haça gerilsin diye verdi. O vakit, valinin askeri İsayı saraya aldılar, ve bütün taburu başına topladılar. Onu soyup üzerine kırmızı bir kaftan giydirdiler. Ve dikenlerden bir taç örüp başına koydular, ve sağ eline de bir kamış verdiler, önünde diz çöküp: Selâm, ey Yahudilerin Kıralı! diye kendisile eğlendiler. Üzerine tükürdüler, kamışı alıp başına vurdular. Ve onunla eğlendikten sonra, kaftanı üzerinden çıkarıp kendi esvabını ona giydirdiler; ve onu haça germeğe götürdüler. Ve dışarı çıkarken, Simun adlı Kirineli bir adam buldular, İsanın haçını taşısın diye onu angaryacı ettiler. Golgota, yani Kafa kemiği denilen yere geldikleri zaman, içsin diye kendisine ödle karışık şarap verdiler. İsa onu tadınca içmek istemedi. Onu haça gerdikten sonra, esvabını, kura çekerek aralarında paylaştılar. Ve oturup onu orada beklediler. Ve: YAHUDİLERİN KIRALI İSA BUDUR, diye başı üzerine cürüm yaftası koydular. O zaman onunla beraber iki haydut, biri sağında ve biri solunda olarak, haça gerildi. Ve geçenler: Sen ki, mabedi yıkar ve üç günde yaparsın, kendini kurtar; eğer Allahın Oğlu isen, haçtan in, diye başlarını sallıyıp ona sövüyorlardı. Başkâhinler de, yazıcılar ve ihtiyarlarla beraber, onunla öylece eğlenerek dediler: Başkalarını kurtardı, kendisini kurtaramıyor. İsrailin Kıralıdır; şimdi haçtan insin, ona iman ederiz. Allaha güveniyor; eğer Allah onu istiyorsa, şimdi kurtarsın; çünkü o: Ben Allahın Oğluyum, dedi. Ve onunla beraber haça gerilmiş olan haydutlar da ona ayni sitemi ettiler. Ve altıncı saatten dokuzuncu saate kadar, bütün yeryüzüne karanlık çöktü. Ve dokuzuncu saate doğru, İsa: Eli, Eli, lama sabaktani? yani: “Allahım, Allahım, beni niçin bıraktın?” diye, yüksek sesle bağırdı. Orada duranlardan bazıları bunu işitince: Bu adam İlyayı çağırıyor, dediler. Ve hemen onlardan biri koşup bir sünger aldı, onu sirke ile doldurup bir kamış üzerine taktı, ve ona içirdi. Başkaları da dediler: Bırak, görelim, İlya onu kurtarmağa gelecek mi? Ve İsa, yüksek sesle yine bağırdı, ve ruhu verdi. Ve işte, mabedin perdesi yukarıdan aşağıya kadar iki parça oldu. Yer sarsılıp kayalar yarıldı; kabirler açılıp uykuda olan nice mukaddeslerin cesetleri kıyam ettiler. Onlar kabirlerden çıkıp İsanın kıyamından sonra mukaddes şehre girdiler, ve bir çok kimselere göründüler. Yüzbaşı ve onunla beraber İsayı bekliyenler, zelzeleyi ve vaki olan şeyleri görünce: Gerçek, bu Allahın oğlu idi, diyerek çok korktular. Ve İsaya hizmet ederek, Galileden ardınca gelmiş olan bir çok kadınlar uzaktan bakıp orada bulunuyorlardı. Onların arasında Mecdelli Meryem, Yakub ile Yosesin anası Meryem, ve Zebedinin oğullarının anası vardı.
MATTA 27:1-56 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
Sabah olunca başkâhinlerle halkın bütün ileri gelenleri İsa'yı öldürmek üzere görüşüp anlaştılar. O'nu zincire vurarak götürüp vali Pilatus'a teslim ettiler. İsa'yı ele veren Yahuda, O'nun yargı giydiğini duyunca pişmanlık duydu. Otuz gümüşü başkâhinlerle ileri gelenlere geri vererek, “Suçsuz birinin kanına girmekle günah işledim” dedi. Onlar, “Bundan bize ne?” dediler, “Kendi başının çaresine bak!” Yahuda gümüş paraları tapınağa fırlatıp gitti, kendisini astı. Başkâhinler gümüş paraları aldılar. “Bunları tapınağın hazinesine koymak doğru olmaz” dediler, “Çünkü kan karşılığıdır.” Bir araya gelip o parayla yabancıların gömülmesi için Çömlekçi Tarlası'nı satın aldılar. Bu nedenle o tarlaya bugüne dek Kan Tarlası dendi. Böylece, Yeremya Peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz yerine geldi: “İsrailoğulları'ndan kimilerinin O'na biçtikleri değerin karşılığı olan Otuz gümüşü aldılar; Rab'bin bana buyurduğu gibi, Çömlekçi Tarlası'nı satın almak için harcadılar.” İsa vali Pilatus'un önüne çıkarıldı. Vali, “Sen Yahudiler'in Kralı mısın?” diye sordu. İsa, “Söylediğin gibidir” dedi. Ama başkâhinlerle ileri gelenlerin suçlamalarına hiçbir yanıt vermedi. Sonra Pilatus, “Sana karşı yapılan bunca tanıklığı duymuyor musun?” dedi. Ama O hiçbir konuda ona tek bir yanıt bile vermedi. Vali buna çok şaşırdı. Fısıh Bayramı'nda valinin halkın dilediği bir tutukluyu salıvermesi gelenektendi. O dönemde Bar Abbas adında ünlü bir tutuklu vardı. Kalabalık toplanınca Pilatus sordu: “Hangisini salıvermemi istersiniz? Bar Abbas'ı mı, yoksa Mesih denen İsa'yı mı?” Çünkü İsa'yı çekememezlik yüzünden tutuklayıp teslim ettiklerini biliyordu. Pilatus yargı kürsüsünde otururken karısı ona haber gönderdi: “Sakın o doğru insana bir şey yapayım deme. Çünkü O'nun yüzünden bu gece düşümde çok sıkıntı çektim.” Başkâhinlerle ileri gelenler Bar Abbas'ı destekleyip İsa'yı ortadan kaldırsınlar diye halkı kandırdılar. Vali yeni baştan onlara sordu: “İkisinden hangisini salıvermemi istersiniz?” Onlar da, “Bar Abbas'ı” diye direttiler. Pilatus sordu: “Öyleyse, Mesih denen İsa'yı ne yapayım?” Tümü birlikte, “Çarmıha gerilsin!” diye karşılık verdiler. Vali yeniden sordu: “Ne kötülük yaptı ki?” Ama onlar daha yüksek sesle bağırarak, “Çarmıha gerilsin!” diye direttiler. Pilatus tartışmanın yarar sağlamak bir yana, tam tersine kargaşalık doğurduğunu gördü. Suya uzanıp halkın önünde ellerini yıkadı ve, “Bu adamın kanında benim sorumluluğum yoktur” dedi, “Başınızın çaresine kendiniz bakın.” Tüm halk, “O'nun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızındır” diye yanıtladı. Bunun üzerine Pilatus Bar Abbas'ı salıverdi, İsa'yı kırbaçlattıktan sonra çarmıha gerilsin diye onlara teslim etti. Bunun üzerine, valinin buyruğundaki askerler İsa'yı vali konağına götürdüler ve tüm taburu çevresine topladılar. Kendisini soyup üstüne al bir kaftan attılar, başına da dikenlerden ördükleri bir taç taktılar. Sağ eline bir kamış tutuşturdular. Önünde diz çökerek, “Selam, ey Yahudiler'in Kralı!” diye alay ediyorlardı. O'na tükürdüler, elindeki kamışı alıp başına vurdular. Alay ettikten sonra kaftanı üstünden çıkardılar. O'na kendi giysilerini giydirip çarmıha germeye götürdüler. Dışarıya çıkarlarken Simun adında Kireneli bir adam gördüler. İsa'nın haçını taşısın diye onu zorladılar. Golgota, yani Kafatası denen yere varınca, 'içmesi için O'na ödle' karışık 'şarap verdiler'. Bunu tadınca içmek istemedi. İsa'yı çarmıha gerdikten sonra 'kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar' ve orada oturup nöbet tuttular. Suçuna ilişkin bir yazı yazarak başının üstüne astılar: BU, YAHUDİLER'İN KRALI İSA'DIR! O'nunla birlikte biri sağında, öbürü solunda olmak üzere iki eşkıya da çarmıha gerildi. Oradan geçenler 'başlarını sallayarak' İsa'yı aşağılıyorlardı. “Hani sen, tapınağı yıkıp üç gün içinde yeniden kuracaktın! Eğer Tanrı'nın Oğlu'ysan, çarmıhtan aşağı inip de kendini kurtarsana!” Başkâhinler, dinsel yorumcular ve ileri gelenler de alaylı alaylı konuşarak, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor!” diyorlardı, “Bu mu İsrail'in Kralı? Şimdi çarmıhtan aşağı insin de O'na inanalım. ‘Tanrı'ya güvendi. Tanrı'nın O'nunla ilgisi varsa şimdi O'nu kurtarsın.’ Çünkü, ‘Ben Tanrı'nın Oğlu'yum’ diyordu.” İsa'yla birlikte çarmıha gerilen eşkıyalar da aynı biçimde O'nu aşağılıyorlardı. Öğleyin on ikiden on beşe dek tüm ülkeyi karanlık kapladı. Saat on beş sularında İsa yüksek sesle bağırdı: “Eli, Eli lama sabaktani?” Bu, “Tanrım, Tanrım, neden beni bıraktın?” anlamına gelir. Orada duranlardan bazıları bunu duyunca, “Bu adam İlyas'a sesleniyor” dediler. İçlerinden biri hemen koşup bir sünger kaptı, 'sirkeye' daldırıp bir kamışa takarak İsa'nın 'ağzına uzattı.' Ötekiler, “Bırak bakalım, İlyas gelip onu kurtaracak mı!” dediler. İsa yeniden yüksek sesle bağırıp ruhunu teslim etti. O anda tapınağın perdesi yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye ayrıldı. Yer sarsıldı, kayalar yarıldı, mezarlar açıldı ve uyuyan kutsallardan birçoğunun bedeni dirildi. Mezarlarından çıktılar, O'nun dirilişi ardından kutsal kente girdiler ve birçok insana göründüler. İsa'nın başında duran yüzbaşı ve onunla birliktekiler, depremle öteki olayları görünce aşırı korkuya kapılarak, “Gerçekten de bu Tanrı'nın Oğlu'ydu!” dediler. Orada durumu uzaktan izleyen birçok kadın vardı. Bunlar Galile'den beri İsa'nın ardından gelmişler, kendisine hizmet sunmuşlardı. Aralarında Magdalalı Meryem, Yakup'la Yusuf'un annesi Meryem ve Zebedi'nin oğullarının annesi de bulunuyordu.