MATTA 13:33-58
MATTA 13:33-58 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
İsa onlara başka bir benzetme anlattı: “Göklerin Egemenliği, bir kadının üç ölçek una karıştırdığı mayaya benzer. Sonunda bütün hamur kabarır.” İsa bütün bunları halka benzetmelerle anlattı. Benzetme kullanmadan onlara hiçbir şey anlatmazdı. Bu, peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu: “Ağzımı benzetmeler anlatarak açacağım, Dünyanın kuruluşundan beri Gizli kalmış sırları dile getireceğim.” Bundan sonra İsa halktan ayrılıp eve gitti. Öğrencileri yanına gelip, “Tarladaki delicelerle ilgili benzetmeyi bize açıkla” dediler. İsa, “İyi tohumu eken, İnsanoğlu'dur” diye karşılık verdi. “Tarla ise dünyadır. İyi tohum, göksel egemenliğin oğulları, deliceler de kötü olanın oğullarıdır. Deliceleri eken düşman, İblis'tir. Biçim vakti, çağın sonu; orakçılar ise meleklerdir. “Deliceler nasıl toplanıp yakılırsa, çağın sonunda da böyle olacaktır. İnsanoğlu meleklerini gönderecek, onlar da insanları günaha düşüren her şeyi, kötülük yapan herkesi O'nun egemenliğinden toplayıp kızgın fırına atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. Doğru kişiler o zaman Babaları'nın egemenliğinde güneş gibi parlayacaklar. Kulağı olan işitsin!” “Göklerin Egemenliği, tarlada saklı bir defineye benzer. Onu bulan yeniden sakladı, sevinçle koşup gitti, varını yoğunu satıp tarlayı satın aldı. “Yine Göklerin Egemenliği, güzel inciler arayan bir tüccara benzer. Tüccar, çok değerli bir inci bulunca gitti, varını yoğunu satıp o inciyi satın aldı.” “Yine Göklerin Egemenliği, denize atılan ve her çeşit balığı toplayan ağa benzer. Ağ dolunca onu kıyıya çekerler. Oturup işe yarayan balıkları kaplara koyar, yaramayanları atarlar. Çağın sonunda da böyle olacak. Melekler gelecek, kötü kişileri doğruların arasından ayırıp kızgın fırına atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.” İsa, “Bütün bunları anladınız mı?” diye sordu. “Evet” karşılığını verdiler. O da onlara, “İşte böylece Göklerin Egemenliği için eğitilmiş her din bilgini, hazinesinden hem yeni hem eski değerler çıkaran bir mal sahibine benzer” dedi. İsa bütün bu benzetmeleri anlattıktan sonra oradan ayrıldı. Kendi memleketine gitti ve oradaki havrada halka öğretmeye başladı. Halk şaşıp kalmıştı. “Adamın bu bilgeliği ve mucizeler yaratan gücü nereden geliyor?” diyorlardı. “Marangozun oğlu değil mi bu? Annesinin adı Meryem değil mi? Yakup, Yusuf, Simun ve Yahuda O'nun kardeşleri değil mi? Kızkardeşlerinin hepsi aramızda yaşamıyor mu? O halde O'nun bütün bu yaptıkları nereden geliyor?” Ve gücenip O'nu reddettiler. Ama İsa onlara şöyle dedi: “Bir peygamber, kendi memleketinden ve evinden başka yerde hor görülmez.” İmansızlıkları yüzünden İsa orada pek fazla mucize yapmadı.
MATTA 13:33-58 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
İsa onlara başka bir mesel söyledi: Göklerin melekûtu hamur mayasına benzer; bunu bir kadın almış ve üç ölçek un içine, hepsi mayalanıncıya kadar gizlemiştir. İsa bütün bu şeyleri halka mesellerle söyledi; ve onlara meselsiz hiç bir şey söylemezdi; ta ki, peygamber vasıtası ile: “Ağzımı mesellerle açacağım, Dünya kurulalıdan beri gizli olan şeyleri beyan edeceğim,” diye söylenen söz yerine gelsin. O zaman İsa halkı bırakıp eve gitti. Ve şakirtleri ona: Tarlanın deliceleri meselini bize anlat, diyerek geldiler. Ve İsa cevap verip dedi: İyi tohumu eken İnsanoğludur; tarla ise, dünyadır; ve iyi tohum melekûtun oğullarıdır; ve deliceler şeririn oğullarıdır; onları ekmiş olan düşman İblistir; hasat dahi dünyanın sonudur; ve orakçılar meleklerdir. İmdi, delicelerin toplanıp ateşle yakıldığı gibi, dünyanın sonunda da böyle olacaktır. İnsanoğlu meleklerini gönderecektir, ve onlar sürçmeğe sebep olan bütün şeyleri, ve fesat işliyenleri onun melekûtundan toplıyacaklar; ve onları fırın ateşine atacaklar; orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. O zaman salihler Babalarının melekûtunda güneş gibi parlıyacaklardır. Kulakları olan işitsin. Göklerin melekûtu tarlada saklı bir hazineye benzer. Onu bir adam bulup gizledi; ve sevinçle gitti, bütün varını satıp o tarlayı satın aldı. Yine, göklerin melekûtu güzel inciler arıyan bir tacire benzer; ve o, değeri büyük bir inci bularak gitti, bütün varını satıp inciyi satın aldı. Yine, göklerin melekûtu denize atılan ve her çeşitten toplıyan bir ağa benzer; dolduğu zaman, onu kıyıya çektiler, ve yere oturup iyileri kaplara koydular, fakat kötüleri dışarı attılar. Dünyanın sonunda böyle olacaktır; melekler gelip kötüleri salihlerin arasından ayıracaklar; onları fırın ateşine atacaklar; orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. Bütün bu şeyleri anladınız mı? Onlar İsaya: Evet, dediler. O da onlara dedi: İmdi göklerin melekûtu kendisine öğretilmiş olan her yazıcı, hazinesinden yeni ve eski şeyler çıkaran ev sahibi adama benzer. Ve vaki oldu ki, İsa bu meselleri bitirince, oradan çekildi. Ve memleketine gelerek onların havrasında öğretti; şöyle ki, onlar şaşıp dediler: Bu adamın bu hikmeti, ve bu kudret işleri nereden? Dülgerin oğlu bu değil mi? anasının adı Meryem değil mi? kardeşleri Yakub, Yusuf, Simun, Yahuda değil mi? Bütün kızkardeşleri yanımızda değiller mi? İmdi bu adamın bütün bu şeyleri nereden? Ve onda sürçtüler. İsa da onlara dedi: Bir peygamber kendi memleketinden ve evinden başka yerde itibarsız değildir. Ve İsa, onların imansızlıklarından dolayı, orada çok kudret işleri yapmadı.
MATTA 13:33-58 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
Onlara başka bir simgesel öykü anlattı: “Göklerin Hükümranlığı maya gibidir. Bir kadın onu alıp üç ölçek unun içine koydu; böylece tüm hamur mayalandı.” Bunların tümünü İsa simgesel öyküler kullanarak halka anlattı. Simgesel öykü kullanmadan onlara bir şey anlatmadı. Bu, peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu: “Ağzımı simgeler kullanarak açacağım. Dünyanın kuruluşundan bu yana Gizli kalmış gerçekleri açıklayacağım.” İsa halkı gönderip eve gitti. Öğrencileri gelip, “Bizi tarlada büyüyen deliceler simgesi konusunda aydınlat” dediler. O da şöyle yanıtladı: “İyi tohum eken İnsanoğlu'dur. Tarla dünyadır. İyi tohum hükümranlığın oğullarıdır. Deliceler de kötü olanın oğullarıdır. Bunları eken düşmana gelince, o iblistir. Biçim günü çağın sonudur. Orakçılar da meleklerdir. Bu olayda deliceler nasıl toplanıp yakıldıysa, çağın sonunda da tıpkı öyle olacaktır. İnsanoğlu meleklerini gönderecek. Hükümranlığından ‘insanları günaha düşüren her şeyi ve kötülük yapan herkesi’ toplayıp yanan ocağa atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacak. O zaman ‘doğru kişiler’ Babaları'nın hükümranlığında güneş gibi ‘parlayacaklar’. “Kulağı olan işitsin.” “Göklerin Hükümranlığı tarlada saklı hazine gibidir. Bulan onu gizleyiverir, sevincinden koşup varını yoğunu satar ve o tarlayı satın alır. “Yine Göklerin Hükümranlığı iyi inciler arayan bir tüccara benzer. Çok değerli bir inci bulunca gidip varını yoğunu satar, onu satın alır.” “Yine Göklerin Hükümranlığı, denize atılan ve her tür avı bir araya toplayan balıkçı ağına benzer. İyice dolduğunda onu kıyıya çekerler, oturup işe yarayanları kaplara toplarlar, yaramayanları ise dışarı atarlar. Çağın sonunda durum bu olacak. Melekler çıkıp kötüleri doğrular arasından ayıracak ve yanan ocağa atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacak.” İsa, “Bunların tümünü anladınız mı?” diye sorunca, “Evet” diye karşılık verdiler. O da şunu belirtti: “Bu nedenle Göklerin Hükümranlığı konusunda eğitilmiş her dinsel yorumcu, hazinesinden eski ve yeni değerleri çıkaran bir ev sahibine benzer.” İsa bu simgesel öyküleri anlattıktan sonra oradan ayrıldı. Kendi kentine geldi, onlara sinagoglarında öğretti. Şaşırdılar. “Bu adam böylesi bilgeliği ve bu mucize yapma gücünü nereden buldu?” diye soruşturuyorlardı, “Marangozun oğlu değil mi o? Annesinin adı Meryem değil mi? Kardeşleri de Yakup, Yusuf, Simun, Yahuda değil mi? Kız kardeşlerine gelince, hepsi de bizim aramızda yaşamıyor mu? Öyleyse bütün bu yaptıkları nereden kaynaklanıyor?” Böylece, O'na gücendiler. İsa onlara, “Bir peygamber kendi memleketi ve evinden başka yerde hor görülmez” dedi. İmansızlıkları yüzünden orada çok sayıda mucize yapmadı.