LUKA 8:1-21
LUKA 8:1-21 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
Bundan kısa bir süre sonra İsa on iki öğrencisiyle birlikte köy kent dolaşmaya başladı. Tanrı'nın Egemenliği'ni duyurup müjdeliyordu. Kötü ruhlardan ve hastalıklardan kurtulan bazı kadınlar, içinden yedi cin çıkmış olan Mecdelli denilen Meryem, Hirodes'in kâhyası Kuza'nın karısı Yohanna, Suzanna ve daha birçokları İsa'yla birlikte dolaşıyordu. Bunlar, kendi olanaklarıyla İsa'ya ve öğrencilerine yardım ediyorlardı. Büyük bir kalabalığın toplandığı, insanların her kentten kendisine akın akın geldiği bir sırada İsa şu benzetmeyi anlattı: “Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı. Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü, ayak altında çiğnenip gökteki kuşlara yem oldu. Kimi kayalık yere düştü, filizlenince susuzluktan kuruyup gitti. Kimi, dikenler arasına düştü. Filizlerle birlikte büyüyen dikenler filizleri boğdu. Kimi ise iyi toprağa düştü, büyüyünce yüz kat ürün verdi.” Bunları söyledikten sonra, “İşitecek kulağı olan işitsin!” diye seslendi. İsa, bu benzetmenin anlamını kendisinden soran öğrencilerine, “Tanrı Egemenliği'nin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi” dedi. “Ama başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. Öyle ki, ‘Gördükleri halde görmesinler, Duydukları halde anlamasınlar.’ “Benzetmenin anlamı şudur: Tohum Tanrı'nın sözüdür. Yol kenarındakiler sözü işiten kişilerdir. Ama sonra İblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden alır götürür. Kayalık yere düşenler, işittikleri sözü sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre inanan kişilerdir. Böyleleri denendikleri zaman imandan dönerler. Dikenler arasına düşenler, sözü işiten ama zamanla yaşamın kaygıları, zenginlikleri ve zevkleri içinde boğulan, dolayısıyla olgun ürün vermeyenlerdir. İyi toprağa düşenler ise, sözü işitince onu iyi ve sağlam bir yürekte saklayanlardır. Bunlar sabırla dayanarak ürün verirler.” “Hiç kimse kandil yakıp bunu bir kapla örtmez, ya da yatağın altına koymaz. Tersine, içeri girenler ışığı görsünler diye onu kandilliğe koyar. Çünkü açığa çıkarılmayacak gizli hiçbir şey yok; bilinmeyecek, aydınlığa çıkmayacak saklı hiçbir şey yoktur. Bunun için, nasıl dinlediğinize dikkat edin. Kimde varsa, ona daha çok verilecek. Ama kimde yoksa, kendisinde var sandığı bile elinden alınacak.” İsa'nın annesiyle kardeşleri O'na geldiler, ama kalabalıktan ötürü kendisine yaklaşamadılar. İsa'ya, “Annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seni görmek istiyorlar” diye haber verildi. İsa haberi getirenlere şöyle karşılık verdi: “Annemle kardeşlerim, Tanrı'nın sözünü duyup yerine getirenlerdir.”
LUKA 8:1-21 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
Bundan kısa bir süre sonra İsa on iki öğrencisiyle birlikte köy kent dolaşmaya başladı. Tanrı'nın Egemenliği'ni duyurup müjdeliyordu. Kötü ruhlardan ve hastalıklardan kurtulan bazı kadınlar, içinden yedi cin çıkmış olan Mecdelli denilen Meryem, Hirodes'in kâhyası Kuza'nın karısı Yohanna, Suzanna ve daha birçokları İsa'yla birlikte dolaşıyordu. Bunlar, kendi olanaklarıyla İsa'ya ve öğrencilerine yardım ediyorlardı. Büyük bir kalabalığın toplandığı, insanların her kentten kendisine akın akın geldiği bir sırada İsa şu benzetmeyi anlattı: “Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı. Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü, ayak altında çiğnenip gökteki kuşlara yem oldu. Kimi kayalık yere düştü, filizlenince susuzluktan kuruyup gitti. Kimi, dikenler arasına düştü. Filizlerle birlikte büyüyen dikenler filizleri boğdu. Kimi ise iyi toprağa düştü, büyüyünce yüz kat ürün verdi.” Bunları söyledikten sonra, “İşitecek kulağı olan işitsin!” diye seslendi. İsa, bu benzetmenin anlamını kendisinden soran öğrencilerine, “Tanrı Egemenliği'nin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi” dedi. “Ama başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. Öyle ki, ‘Gördükleri halde görmesinler, Duydukları halde anlamasınlar.’ “Benzetmenin anlamı şudur: Tohum Tanrı'nın sözüdür. Yol kenarındakiler sözü işiten kişilerdir. Ama sonra İblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden alır götürür. Kayalık yere düşenler, işittikleri sözü sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre inanan kişilerdir. Böyleleri denendikleri zaman imandan dönerler. Dikenler arasına düşenler, sözü işiten ama zamanla yaşamın kaygıları, zenginlikleri ve zevkleri içinde boğulan, dolayısıyla olgun ürün vermeyenlerdir. İyi toprağa düşenler ise, sözü işitince onu iyi ve sağlam bir yürekte saklayanlardır. Bunlar sabırla dayanarak ürün verirler.” “Hiç kimse kandil yakıp bunu bir kapla örtmez, ya da yatağın altına koymaz. Tersine, içeri girenler ışığı görsünler diye onu kandilliğe koyar. Çünkü açığa çıkarılmayacak gizli hiçbir şey yok; bilinmeyecek, aydınlığa çıkmayacak saklı hiçbir şey yoktur. Bunun için, nasıl dinlediğinize dikkat edin. Kimde varsa, ona daha çok verilecek. Ama kimde yoksa, kendisinde var sandığı bile elinden alınacak.” İsa'nın annesiyle kardeşleri O'na geldiler, ama kalabalıktan ötürü kendisine yaklaşamadılar. İsa'ya, “Annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seni görmek istiyorlar” diye haber verildi. İsa haberi getirenlere şöyle karşılık verdi: “Annemle kardeşlerim, Tanrı'nın sözünü duyup yerine getirenlerdir.”
LUKA 8:1-21 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
V E biraz sonra vaki oldu ki, İsa şehirleri ve köyleri dolaşıp vâzediyor, Allahın melekûtunu müjdeliyordu; Onikiler ve kötü ruhlardan ve hastalıklardan kurtulmuş olan bazı kadınlar, kendisinden yedi cin çıkmış olan Mecdelli denilen Meryem, Hirodesin kâhyası Huzanın karısı Yoanna, Suzanna, ve başka bir çok kadınlar onunla beraberdi; bunlar malları ile onlara yardım ediyorlardı. Çok halk biriktiği, ve kendisine her şehirden geldikleri zaman, bir mesel ile dedi: Ekinci tohumunu ekmeğe çıktı; ve ekerken bazısı yol kenarına düştü, ayak altında çiğnendi, ve gökün kuşları onu yediler. Bazısı kaya üzerine düştü, ve bittiği gibi kurudu, çünkü rutubeti yoktu. Bazısı dikenlerin ortasına düştü; dikenler beraber biterek onu boğdular. Bazısı da iyi toprağa düştü; ve bitip yüz kat semere verdi. Bunları diyerek nida etti: İşitecek kulakları olan işitsin. Şakirtleri bu meselin ne demek olduğunu kendisinden sordular. İsa da dedi: Allahın melekûtu sırlarını bilmek size verilmiştir, başkalarına ise, mesellerle söylenir; ta ki, bakıp görmesinler, ve işitip anlamasınlar. Mesel ise, şudur: Tohum, Allahın sözüdür. Yol kenarında olanlar şunlardır ki, işitirler, sonra İblis gelir, ve iman ederek kurtuluşa ermesinler diye, sözü onların yüreğinden alıp götürür. Kaya üzerindekiler ise, işittikleri zaman, sözü sevinçle kabul edenlerdir, onların kökleri yoktur, bir müddet iman ederler ve deneme vaktinde saparlar. Dikenler arasına düşen ise, şunlardır ki, işitirler, ve gidip bu hayatın kaygıları, zenginliği, zevklerile boğulurlar, ve olgun semere vermezler. İyi toprakta olan şunlardır ki, sözü dinliyip sadık ve iyi yürekte tutarlar ve sabırla semere verirler. Hiç kimse ışığı yakıp bir kap ile onu örtmez, veya bir yatak altına komaz; fakat girenler aydınlığı görsünler diye onu bir şamdana kor. Çünkü belli olmıyacak gizli bir şey yoktur, bilinmiyecek ve aydınlığa çıkmıyacak saklı bir şey yoktur. Bundan dolayı nasıl dinlediğinize dikkat edin; çünkü kimde var ise, ona verilecek; kimde yok ise, kendisinde var sandığı da ondan alınacaktır. Anası ile kardeşleri İsaya geldiler; kalabalıktan dolayı kendisine yanaşamadılar. İsaya denildi ki: Anan ile kardeşlerin seni görmek istiyerek dışarda duruyorlar. Fakat İsa onlara cevap verip dedi: Allahın sözünü dinliyen ve onu yapanlar, anam ve kardeşlerim onlardır.
LUKA 8:1-21 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
Çok geçmeden İsa kent kasaba dolaşarak sözü yaymaya, Tanrı'nın Hükümranlığı'na ilişkin Haber'i bildirmeye koyuldu. Onikiler kendisiyle birlikteydi. Ayrıca kötü ruhlardan, hastalıklardan kurtulup iyileşen bazı kadınlar da vardı: Magdalalı diye bilinen Meryem –ondan yedi cin çıkmıştı–, Herodes'in kâhyası Huza'nın eşi Yoanna, Suzanna ve daha birçok kadın. Bunlar sahip oldukları tüm olanaklarla onlara hizmet sunuyorlardı. Büyük kalabalıklar toplanıyor, çeşitli kentlerden O'na akın ediyordu. İsa onlara şu simgesel öyküyü anlattı: “Bir ekinci tohum ekmeye çıktı. O ekerken tohumların kimi yolun kenarına düştü. Ayaklar altında çiğnendi ve göğün kuşları onları yedi. Bir başkası kayalığa düştü, filizlenince kuruyup gitti. Çünkü orası ıslak değildi. Bir başkası dikenlerin arasına düştü, dikenler tohumla birlikte yetişerek onu boğdu. Bir başkası ise verimli toprağa düştü ve yetişince yüz kat ürün verdi.” İsa bunları söyledikten sonra, yüksek sesle, “İşitecek kulağı olan işitsin!” dedi. İsa'nın öğrencileri, “Bu simgesel öykünün anlamı nedir?” diye O'na sordular. İsa, “Tanrı'nın Hükümranlığı'na ilişkin gizleri bilmek sizlere verilmiştir” dedi, “Geri kalanlara ise simgesel öykülerle anlatılmaktadır. Öyle ki, “ ‘Bakarken görmesinler, Duyarken anlamasınlar.’ ” “Simgesel öykünün anlamı şudur: Tohum Tanrı'nın sözüdür. Yol kenarındakiler onu işitenlerdir. Ama ardından iblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden alır götürür. Kayalıktakiler işitince sözü sevinçle benimseyenlerdir. Ancak kökleri olmadığından, bir süre için inanırlar ve denenme anında bırakıp giderler. Dikenlere düşene gelince, bunlar sözü işitenlerdir. Ama sağa sola koşarken yaşamın kaygıları, zenginlikleri, zevk ve eğlenceleri onları boğar; olgun ürün vermezler. Verimli toprağa ekilenlerse, sözü duyup iyi ve sağlıklı yüreklerinde saklayanlar ve katlanışla ürün getirenlerdir.” “Hiç kimse ışık yakıp onu bir kapla gizlemez, ya da yatağın altına koymaz. Tam tersine, içeri girenler görsün diye ışığı şamdana koyar. Açıklanmayacak gizli hiçbir şey yoktur. Ne de öğrenilmeyecek ve açığa çıkarılmayacak gizli bir sır vardır. Bu nedenle, nasıl dinlediğinize dikkat edin. Çünkü kendisinde bulunana daha da çok verilecek, ama bir şeyi olmayandan elinde bulunduğunu sandığı şey bile alınacaktır.” Annesiyle kardeşleri O'nun bulunduğu yere geldiler. Ama kalabalık yüzünden kendisine yaklaşamadılar. “Annenle kardeşlerin dışarıda bekliyorlar; seni görmek istiyorlar” diye İsa'ya haber iletildi. İsa, “Annemle kardeşlerim Tanrı'nın sözünü duyup uygulayanlardır” diye yanıtladı.