LUKA 7:36-50

LUKA 7:36-50 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Ferisiler'den biri İsa'yı yemeğe çağırdı. O da Ferisi'nin evine gidip sofraya oturdu. O sırada, kentte günahkâr olarak tanınan bir kadın, İsa'nın, Ferisi'nin evinde yemek yediğini öğrenince kaymaktaşından bir kap içinde güzel kokulu yağ getirdi. İsa'nın arkasında, ayaklarının dibinde durup ağlayarak, gözyaşlarıyla O'nun ayaklarını ıslatmaya başladı. Saçlarıyla ayaklarını sildi, öptü ve yağı üzerlerine sürdü. İsa'yı evine çağırmış olan Ferisi bunu görünce kendi kendine, “Bu adam peygamber olsaydı, kendisine dokunan bu kadının kim ve ne tür bir kadın olduğunu, günahkâr biri olduğunu anlardı” dedi. Bunun üzerine İsa Ferisi'ye, “Simun” dedi, “Sana bir söyleyeceğim var.” O da, “Buyur, öğretmenim” dedi. “Tefeciye borçlu iki kişi vardı. Biri beş yüz, öbürü de elli dinar borçluydu. Borçlarını ödeyecek güçte olmadıklarından, tefeci her ikisinin de borcunu bağışladı. Buna göre, hangisi onu çok sever?” Simun, “Sanırım, kendisine daha çok bağışlanan” diye yanıtladı. İsa ona, “Doğru söyledin” dedi. Sonra kadına bakarak Simun'a şunları söyledi: “Bu kadını görüyor musun? Ben senin evine geldim, ayaklarım için bana su vermedin. Bu kadın ise ayaklarımı gözyaşlarıyla ıslatıp saçlarıyla sildi. Sen beni öpmedin, ama bu kadın eve girdiğimden beri ayaklarımı öpüp duruyor. Sen başıma zeytinyağı sürmedin, ama bu kadın ayaklarıma güzel kokulu yağ sürdü. Bu nedenle sana şunu söyleyeyim, kendisinin çok olan günahları bağışlanmıştır. Çok sevgi göstermesinin nedeni budur. Oysa kendisine az bağışlanan, az sever.” Sonra kadına, “Günahların bağışlandı” dedi. İsa'yla birlikte sofrada oturanlar kendi aralarında, “Kim bu adam? Günahları bile bağışlıyor!” şeklinde konuşmaya başladılar. İsa ise kadına, “İmanın seni kurtardı, esenlikle git” dedi.

LUKA 7:36-50 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

Ferisilerden biri İsanın kendisi ile yemek yemesini istedi. O da Ferisinin evine girdi, ve sofraya oturdu. Ve işte, şehirde bulunan bir kadın, bir günahkâr kadın, Ferisinin evinde sofrada olduğunu öğrenince, bir ak mermer kapta değerli yağ getirip onun ayaklarının yanında arkada durdu, ağlıyarak ayaklarını gözyaşları ile ıslatmağa başladı, ve başının saçları ile sildi, ayaklarını öptü, ve değerli yağ ile meshetti. İsayı evine çağırmış olan Ferisi bunu görünce, içinden dedi: Bu adam peygamber olsaydı, kendisine dokunan kimdir ve ne çeşit kadındır bilirdi, çünkü bu günahkâr bir kadındır. İsa da ona cevap verip dedi: Simun, sana bir söyliyeceğim var. Ve o: Söyle, Muallim, dedi. Bir alacaklının iki borçlusu vardı; biri beş yüz, öteki elli dinar borçlu idiler. Ödemek için bir şeyleri olmadığından, her ikisine de bağışladı. İmdi, bunlardan hangisi onu çok sevecektir? Simun cevap verdi: Sanırım ki, kendisine çok bağışlanan. İsa ona: Doğru hükmettin, dedi. Ve kadına dönerek Simuna dedi: Bu kadını görüyor musun? Senin evine girdim, ayaklarım için bana su vermedin; fakat o benim ayaklarımı gözyaşları ile ıslattı, saçları ile sildi. Sen bana bir öpüş vermedin; fakat o, geldiğinden beri ayaklarımı durmadan öptü. Saçlarımı zeytin yağı ile meshetmedin; fakat o, ayaklarımı değerli yağ ile meshetti. Bundan dolayı sana derim: Onun çok olan günahları bağışlandı; zira o çok sevdi. Fakat kendisine az bağışlanan az sever. Ve İsa kadına dedi: Günahların bağışlandı. Ve onunla beraber sofrada oturanlar: Bu kim ki, günahları da bağışlıyor? diye içlerinden söylenmeğe başladılar. İsa kadına: İmanın seni kurtardı, selâmetle git, dedi.

LUKA 7:36-50 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Bir Ferisi İsa'yı yemeğe çağırdı. İsa Ferisi'nin evine gitti, sofrada yerini aldı. O kentte günah içinde yaşayan bir kadın vardı. İsa'nın Ferisi'nin evinde sofrada oturduğunu öğrenince, kaymaktaşı bir kapta güzel kokulu yağ getirdi. Ağlayarak İsa'nın arkasında, hemen ayakları dibinde durdu. Gözyaşlarıyla O'nun ayaklarını ıslattı, sonra saçlarıyla onları kuruladı. İsa'nın ayaklarını öpüyor, güzel kokulu yağla ovuyordu. İsa'yı yemeğe çağıran Ferisi durumu görünce, “Bu adam bir peygamber olsaydı, kendisine dokunan şu kadının kim ve ne tür biri olduğunu bilirdi!” diye mırıldandı, “Çünkü günahlıdır o.” İsa, “Simun, sana bir şey diyeceğim” dedi. O da, “Söyle, öğretmenim” dedi. İsa konuşmayı sürdürdü: “Bir adama iki kişinin borcu vardı. Birinin borcu beş yüz dinardı, öbürünün ise elli dinar. Ödeyecek güçleri olmadığından, adam her ikisine de borcu bağışladı. Bunlardan hangisi onu daha çok sevecek?” Simun, “Sanırım, kendisine daha çok bağışlanan” diye yanıtladı. İsa, “Doğru düşündün” dedi. Sonra gözlerini kadına dikerek Simun'a, “Bu kadını görüyor musun?” dedi, “Senin evine geldim, ayaklarım için su getirmedin. Ama o gözyaşlarıyla ayaklarımı ıslattı, saçlarıyla da kuruladı. Beni öpmedin bile. Ama içeri girdim gireli, o ayaklarımı öpmeden duramıyor. Başımı yağla ovmadın. Ama o ayaklarımı güzel kokulu yağla ovdu. Bu nedenle, sana derim ki, onun pek çok olan günahları bağışlandı. Çünkü o çok sevgi gösterdi. Oysa az bağışlanan az sever.” Sonra kadına, “Günahların bağışlandı” dedi. Sofrada oturanlar, “Kim bu?” diye mırıldandılar, “Günahları bile bağışlıyor!” İsa kadına, “İmanın seni kurtardı” dedi, “Esenlikle git!”