LUKA 4:14-44

LUKA 4:14-44 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

İsa, Ruh'un gücüyle donanmış olarak Celile'ye döndü. Haber bütün bölgeye yayıldı. Oranın havralarında öğretiyor, herkes tarafından övülüyordu. İsa, büyüdüğü Nasıra Kenti'ne geldiğinde her zamanki gibi Şabat Günü havraya gitti. Kutsal Yazılar'ı okumak üzere ayağa kalkınca O'na Peygamber Yeşaya'nın Kitabı verildi. Kitabı açarak şu sözlerin yazılı olduğu yeri buldu: “Rab'bin Ruhu üzerimdedir. Çünkü O beni yoksullara Müjde'yi iletmek için meshetti. Tutsaklara serbest bırakılacaklarını, Körlere gözlerinin açılacağını duyurmak için, Ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak Ve Rab'bin lütuf yılını ilan etmek için Beni gönderdi.” Sonra kitabı kapattı, görevliye geri verip oturdu. Havradakilerin hepsi dikkatle O'na bakıyordu. İsa, “Dinlediğiniz bu Yazı bugün yerine gelmiştir” diye konuşmaya başladı. Herkes İsa'yı övüyor, ağzından çıkan lütufkâr sözlere hayran kalıyordu. “Yusuf'un oğlu değil mi bu?” diyorlardı. İsa onlara şöyle dedi: “Kuşkusuz bana şu deyimi hatırlatacaksınız: ‘Ey hekim, önce kendini iyileştir! Kefarnahum'da yaptıklarını duyduk. Aynısını burada, kendi memleketinde de yap.’ ” “Size doğrusunu söyleyeyim” diye devam etti İsa, “Hiçbir peygamber kendi memleketinde kabul görmez. Yine size gerçeği söyleyeyim, gökyüzünün üç yıl altı ay kapalı kaldığı, bütün ülkede korkunç bir kıtlığın baş gösterdiği İlyas zamanında İsrail'de çok sayıda dul kadın vardı. İlyas bunlardan hiçbirine gönderilmedi; yalnız Sayda bölgesinin Sarefat Kenti'nde bulunan dul bir kadına gönderildi. Peygamber Elişa'nın zamanında İsrail'de çok sayıda cüzamlı vardı. Bunlardan hiçbiri iyileştirilmedi; yalnız Suriyeli Naaman iyileştirildi.” Havradakiler bu sözleri duyunca öfkeden kudurdular. Ayağa kalkıp İsa'yı kentin dışına kovdular. O'nu uçurumdan aşağı atmak için kentin kurulduğu tepenin yamacına götürdüler. Ama İsa onların arasından geçerek oradan uzaklaştı. Sonra İsa Celile'nin Kefarnahum Kenti'ne gitti. Şabat Günü halka öğretiyordu. Yetkiyle konuştuğu için O'nun öğretişine şaşıp kaldılar. Havrada cinli, içinde kötü ruh olan bir adam vardı. Adam yüksek sesle, “Ey Nasıralı İsa, bırak bizi! Bizden ne istiyorsun?” diye bağırdı. “Bizi mahvetmeye mi geldin? Senin kim olduğunu biliyorum, Tanrı'nın Kutsalı'sın sen!” İsa, “Sus, çık adamdan!” diyerek cini azarladı. Cin adamı herkesin önünde yere vurduktan sonra, ona hiç zarar vermeden içinden çıktı. Herkes şaşkına dönmüştü. Birbirlerine, “Bu nasıl söz? Güç ve yetkiyle kötü ruhlara çıkmalarını buyuruyor, onlar da çıkıyor!” diyorlardı. İsa'yla ilgili haber o bölgenin her yanında yankılandı. İsa havradan ayrılarak Simun'un evine gitti. Simun'un kaynanası hastaydı, ateşler içindeydi. Onun için İsa'dan yardım istediler. İsa kadının başucunda durup ateşi azarladı, kadının ateşi düştü. Kadın hemen ayağa kalkıp onlara hizmet etmeye başladı. Güneş batarken herkes çeşitli hastalıklara yakalanmış akrabalarını İsa'ya getirdi. İsa her birinin üzerine ellerini koyarak onları iyileştirdi. Birçoğunun içinden cinler de, “Sen Tanrı'nın Oğlu'sun!” diye bağırarak çıkıyordu. Ne var ki, İsa onları azarladı, konuşmalarına izin vermedi. Çünkü kendisinin Mesih olduğunu biliyorlardı. Sabah olunca İsa dışarı çıkıp ıssız bir yere gitti. Halk ise O'nu arıyordu. Bulunduğu yere geldiklerinde O'nu yanlarında alıkoymaya çalıştılar. Ama İsa, “Öbür kentlerde de Tanrı'nın Egemenliği'yle ilgili Müjde'yi yaymam gerek” dedi. “Çünkü bunun için gönderildim.” Böylece Yahudiye'deki havralarda Tanrı sözünü duyurmaya devam etti.

LUKA 4:14-44 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

İsa Ruhun kuvvetile Galileye döndü; ve bütün havaliye onun haberi yayıldı. Ve hepsi tarafından izzet görerek onların havralarında öğretiyordu. İçinde büyümüş olduğu Nâsıraya geldi; kendi âdeti olduğu üzre, Sebt gününde havraya girdi, ve okumak için ayağa kalktı. Kendisine İşaya peygamberin kitabı verildi. Kitabı açıp şöyle yazılmış olan yeri buldu: “Rabbin Ruhu üzerimdedir; Çünkü fakirlere müjdeyi Vâzetmek için o beni meshetti; Beni esirlere azatlık, Ve körlere gözlerinin açılmasını ilân etmeğe, Ezilenleri kurtuluşa kavuşturmağa, Rabbin makbul yılını ilân etmeğe gönderdi.” Kitabı kapadı, hizmetçiye geri verip oturdu; hep havradakilerin gözleri ona dikilmiş kalmıştı. Ve onlara söylemeğe başladı: Bugün işittiğiniz bu yazı yerine geldi. Hepsi ona şahit olurlar, ağzından çıkan lâtif sözlere şaşarlar, ve: Bu, Yusufun oğlu değil midir? derlerdi. Onlara dedi: Şüphesiz bana: Ey hekim, kendini iyi et, meselini söyliyeceksiniz; Kefernahumda vaki olduğunu işittiğimiz şeyleri burada, kendi memleketinde de yap, diyeceksiniz. Ve İsa dedi: Gerçek size derim: Hiç bir peygamber kendi memleketinde makbul değildir. Lâkin doğrusu size derim ki, İlyanın günlerinde İsrailde bir çok dul kadınlar vardı; gök üç yıl altı ay kapandığı, ve bütün memlekette büyük bir kıtlık olduğu vakit, İlya onlardan hiç birine gönderilmedi; yalnız Sayda diyarında Sareptaya, bir dul kadına gönderildi. Ve peygamber Elişanın zamanında İsrailde bir çok cüzamlı vardı; yalnız Suriyeli Naamandan başka bunlardan hiç biri pak olmadı. Havrada bu şeyleri işitince, hepsi öfke ile dolup ayaklandılar, onu şehirden dışarı çıkardılar, ve baş aşağı atmak için şehirlerinin üzerine kurulmuş olduğu tepenin kenarına götürdüler. Fakat İsa aralarından geçip gitti. Bir Galile şehri olan Kefernahuma indi. Sebt günü onlara öğretiyordu; onun öğretişine şaştılar; çünkü onun sözlerinde hâkimiyet vardı. Ve havrada bir adam vardı, ve kendisinde murdar bir cin ruhu vardı; ve o yüksek sesle bağırdı: Bırak! bizden sana ne, ey Nâsıralı İsa? Bizi helâk etmeğe mi geldin? Kimsin, seni bilirim, Allahın Mukaddesi! İsa onu azarlıyıp: Sus, ve ondan çık, dedi. Cin adamı ortada yere düşürüp zarar vermeden ondan çıktı. Herkese de hayret geldi: Bu nasıl sözdür ki, murdar ruhlara kudretle ve hâkimiyetle emrediyor, onlar da çıkıyorlar? diye birbirlerile konuştular. Havalide her yere onun hakkında rivayet yayıldı. İsa havradan çıktı, ve Simunun evine girdi. Simunun kaynanası şiddetli ısıtmaya tutulmuştu; ona kadın için yalvardılar. İsa onun başında durdu, ısıtmayı azarladı; ısıtma onu bıraktı, ve kadın hemen kalkarak onlara hizmet etti. Ve güneş batınca, türlü illetlere tutulmuş hastası olanlar onları kendisine getirdiler; İsa da ellerini her birinin üzerine koyup onları iyi etti. Bir çoklarından da cinler: Sen Allahın Oğlusun, diye bağırarak çıkarlardı. Onları azarlıyarak, söylemeğe bırakmazdı; çünkü kendisinin Mesih olduğunu biliyorlardı. Ve gündüz olunca, çıktı, bir ıssız yere gitti; halk onu arıyorlardı, ve onun yanına kadar geldiler, ve kendilerinden gitmesin diye onu alıkoymak istiyorlardı. Fakat İsa onlara dedi: Allahın melekûtunun müjdesini öteki şehirlere de vermeliyim; çünkü bunun için gönderildim. Ve Galile havralarında vâzediyordu.

LUKA 4:14-44 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

İsa Ruh'un gücüyle Galile'ye döndü. Ünü tüm bölgeye yayıldı. Onların sinagoglarında öğretiyor, herkes tarafından yüceltiliyordu. İsa büyüdüğü Nasıra Kenti'ne gitti. Şabat Günü alışık olduğu gibi sinagoga girdi, okumak amacıyla ayağa kalktı. Kendisine Yeşaya Peygamber'in kitabı verildi. İsa kitabı açtı, şu sözlerin yazılı olduğu yeri buldu: “Rab'bin Ruhu üzerimdedir. Çünkü O beni yoksullara Sevindirici Haber'i iletmek için meshetti. Tutsaklara serbest bırakılacaklarını, körlere gözlerinin açılacağını duyurmak, ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak ve Rab'bin lütuf yılını ilan etmek için beni gönderdi.” Kitabı kapadı, görevliye geri verip oturdu. Sinagogda herkesin dikkati O'na çevrilmişti. İsa onlara anlatmaya başladı: “Bugün, dinlediğiniz bu Kutsal Yazı yerine gelmiştir.” Herkes O'nun için iyi tanıklıkta bulunuyor, ağzından çıkan lütufkâr sözlere şaşıyordu. “Yusuf'un oğlu değil mi bu?” diye soruyorlardı. İsa onlara şöyle dedi: “Kuşkusuz, bana şu halk deyimini aktaracaksınız: ‘Ey doktor, önce kendini iyileştir. Kafernahum'da yapıldığını duyduğumuz işleri burada, kendi ülkende de yap!’ ” İsa sözlerini şöyle sürdürdü: “Doğrusu size derim ki, hiçbir peygamber kendi ülkesinde kabul edilmez. Ama gerçek adına size bildiriyorum: İlyas Peygamber'in günlerinde göğün üç yıl altı ay kapandığı ve bütün ülkeye kırıcı bir kıtlık geldiği dönemde İsrail'de pek çok dul kadın bulunuyordu. Ama İlyas bunlardan hiçbirine gönderilmedi. Yalnız Sayda bölgesinde, Sarefat'taki dul bir kadına gönderildi. Elişa Peygamber'in günlerinde İsrail'de pek çok cüzamlı vardı. Ama bunlardan hiçbiri iyileşmedi. Yalnız Suriyeli Naaman iyileşti.” Sinagogtakiler bu sözleri duyunca öfkelendiler. Ayağa kalkıp O'nu kentten dışarı çıkardılar. Aşağı atabilmek için O'nu kentin kurulu olduğu tepenin yamacına götürdüler. Ama İsa aralarından sıyrılıp gitti. İsa Galile'nin bir kenti olan Kafernahum'a indi. Şabat Günü onlara öğretiyordu. Öğretişine şaşıp kaldılar. Çünkü sözü yetkiyle doluydu. Sinagogta kötü ruha tutulmuş bir adam vardı. Yüksek sesle bağırdı: “Ah, Nasıralı İsa! Bizden ne istiyorsun? Bizi mahvetmeye mi geldin? Senin kim olduğunu biliyorum: Tanrı'nın Kutsalı'sın!” Ama İsa onu şu sözlerle payladı: “Sus, onun bedeninden çık!” Cin herkesin önünde adamı yere fırlatıp ona hiçbir kötülük etmeden dışarı çıktı. Herkes şaştı kaldı. Birbirlerine, “Bu da nasıl söz?” diyorlardı, “Çünkü yetki ve güçle kötü ruhlara buyruk veriyor, onlar da çıkıyorlar!” İsa'ya ilişkin haber bölgenin her köşesinde yayılıyordu. İsa sinagogtan ayrılıp Simun'un evine girdi. Simun'un kaynanası ateşler içinde yatıyordu. Onu iyileştirmesi için kendisine yalvardılar. İsa kadının başında durup ateşi azarladı, kadının ateşi düştü. Kadın hemen ayağa kalkıp onlara hizmet etti. Güneş batarken, çeşitli rahatsızlıklardan hasta olanların tümünü İsa'ya getirdiler. O da her birinin üzerine ellerini koyup onları iyileştirdi. Cinler, “Sen Tanrı'nın Oğlu'sun!” diyerek bağıra bağıra birçoklarından çıkıyordu. Ama İsa onları azarlıyor, konuşmalarına izin vermiyordu. Çünkü O'nun Mesih olduğunu biliyorlardı. Gün ağarınca İsa oradan ayrılıp herkesten uzak bir yere gitti. Halk O'nu arayıp bulunduğu yere geldi. Onları bırakıp gitmesin diye İsa'ya ısrar ettiler. İsa onlara, “Tanrı'nın Hükümranlığı'na ilişkin Sevindirici Haber'i başka kentlerde de yaymam gerek” dedi, “Çünkü bu amaç için gönderildim.” Böylece Yahudiye'de sinagoglarda sözü yayıyordu.