LUKA 12:1-48
LUKA 12:1-48 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
O sırada halktan binlerce kişi birbirlerini ezercesine toplanmıştı. İsa önce kendi öğrencilerine şunları söylemeye başladı: “Ferisiler'in mayasından –yani, ikiyüzlülükten– kaçının. Örtülü olup da açığa çıkarılmayacak, gizli olup da bilinmeyecek hiçbir şey yoktur. Bunun için karanlıkta söylediğiniz her söz gün ışığında duyulacak, kapalı kapılar ardında kulağa fısıldadıklarınız damlardan duyurulacaktır. “Siz dostlarıma söylüyorum, bedeni öldüren, ama ondan sonra başka bir şey yapamayanlardan korkmayın. Kimden korkmanız gerektiğini size açıklayayım: Kişiyi öldürdükten sonra cehenneme atma yetkisine sahip olan Tanrı'dan korkun. Evet, size söylüyorum, O'ndan korkun. Beş serçe iki meteliğe satılmıyor mu? Ama bunlardan bir teki bile Tanrı katında unutulmuş değildir. Nitekim başınızdaki bütün saçlar bile sayılıdır. Korkmayın, siz birçok serçeden daha değerlisiniz. “Size şunu söyleyeyim, insanların önünde beni açıkça kabul eden herkesi, İnsanoğlu da Tanrı'nın melekleri önünde açıkça kabul edecek. Ama kim beni insanlar önünde inkâr ederse, kendisi de Tanrı'nın melekleri önünde inkâr edilecek. İnsanoğlu'na karşı bir söz söyleyen herkes bağışlanacak. Oysa Kutsal Ruh'a küfreden bağışlanmayacaktır. “Sizi havra topluluklarının, yöneticilerin ve yetkililerin önüne çıkardıklarında, ‘Kendimizi neyle, nasıl savunacağız?’ ya da, ‘Ne söyleyeceğiz?’ diye kaygılanmayın. Kutsal Ruh o anda size ne söylemeniz gerektiğini öğretecektir.” Kalabalığın içinden biri İsa'ya, “Öğretmenim, kardeşime söyle de mirası benimle paylaşsın” dedi. İsa ona şöyle dedi: “Ey adam! Kim beni üzerinizde yargıç ya da hakem yaptı?” Sonra onlara, “Dikkatli olun!” dedi. “Her türlü açgözlülükten sakının. Çünkü insanın yaşamı, malının çokluğuna bağlı değildir.” İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: “Zengin bir adamın toprakları bol ürün verdi. Adam kendi kendine, ‘Ne yapacağım? Ürünlerimi koyacak yerim yok’ diye düşündü. Sonra, ‘Şöyle yapacağım’ dedi. ‘Ambarlarımı yıkıp daha büyüklerini yapacağım, bütün tahıllarımı ve mallarımı oraya yığacağım. Kendime, ey canım, yıllarca yetecek kadar bol malın var. Rahatına bak, ye, iç, yaşamın tadını çıkar diyeceğim.’ “Ama Tanrı ona, ‘Ey akılsız!’ dedi. ‘Bu gece canın senden istenecek. Biriktirdiğin bu şeyler kime kalacak?’ “Kendisi için servet biriktiren, ama Tanrı katında zengin olmayan kişinin sonu böyle olur.” İsa öğrencilerine şöyle dedi: “Bu nedenle size şunu söylüyorum: ‘Ne yiyeceğiz?’ diye canınız için, ‘Ne giyeceğiz?’ diye bedeniniz için kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemlidir. Kargalara bakın! Ne eker, ne biçerler; ne kilerleri, ne ambarları vardır. Tanrı yine de onları doyurur. Siz kuşlardan çok daha değerlisiniz! Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir? Bu küçücük işe bile gücünüz yetmediğine göre, öbür konularda neden kaygılanıyorsunuz? “Zambakların nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler. Ama size şunu söyleyeyim, bütün görkemine karşın Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi. Ey kıt imanlılar, bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı'nın sizi de giydireceği çok daha kesindir. ‘Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz?’ diye düşünüp tasalanmayın. Dünya ulusları hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa Babanız, bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir. Siz O'nun egemenliğinin ardından gidin, o zaman size bunlar da verilecektir. “Korkma, ey küçük sürü! Çünkü Babanız, egemenliği size vermeyi uygun gördü. Mallarınızı satın, sadaka olarak verin. Kendinize eskimeyen keseler, göklerde tükenmeyen bir hazine edinin. Orada ne hırsız ona yaklaşır, ne de güve onu yer. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.” “Kuşaklarınız belinizde bağlı ve kandilleriniz yanar durumda hazır olun. Düğün şenliğinden dönecek olan efendilerinin gelip kapıyı çaldığı an kapıyı açmak için hazır bekleyen köleler gibi olun. Efendileri geldiğinde uyanık bulunan kölelere ne mutlu! Size doğrusunu söyleyeyim, efendileri beline kuşağını bağlayacak, kölelerini sofraya oturtacak ve gelip onlara hizmet edecek. Efendi gecenin ister ikinci, ister üçüncü nöbetinde gelsin, uyanık bulacağı kölelere ne mutlu! Ama şunu bilin ki, ev sahibi, hırsızın hangi saatte geleceğini bilse, evinin soyulmasına fırsat vermez. Siz de hazır olun. Çünkü İnsanoğlu beklemediğiniz saatte gelecektir.” Petrus, “Ya Rab” dedi, “Bu benzetmeyi bizim için mi anlatıyorsun, yoksa herkes için mi?” Rab de şöyle dedi: “Efendinin, uşaklarına vaktinde azık vermek için başlarına atadığı güvenilir ve akıllı kâhya kimdir? Efendisi eve döndüğünde işinin başında bulacağı o köleye ne mutlu! Size gerçeği söyleyeyim, efendisi onu bütün malının üzerinde yetkili kılacak. Ama o köle içinden, ‘Efendim gecikiyor’ der, kadın ve erkek hizmetkârları dövmeye, yiyip içip sarhoş olmaya başlarsa, efendisi, onun beklemediği günde, ummadığı saatte gelecek, onu şiddetle cezalandırıp imansızlarla bir tutacaktır. “Efendisinin isteğini bilip de hazırlık yapmayan, onun isteğini yerine getirmeyen köle çok dayak yiyecek. Oysa bilmeden dayağı hak eden davranışlarda bulunan, az dayak yiyecek. Kime çok verilmişse, ondan çok istenecek. Kime çok şey emanet edilmişse, kendisinden daha fazlası istenecektir.
LUKA 12:1-48 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
O sırada halktan binlerce kişi birbirlerini ezercesine toplanmıştı. İsa önce kendi öğrencilerine şunları söylemeye başladı: “Ferisiler'in mayasından –yani, ikiyüzlülükten– kaçının. Örtülü olup da açığa çıkarılmayacak, gizli olup da bilinmeyecek hiçbir şey yoktur. Bunun için karanlıkta söylediğiniz her söz gün ışığında duyulacak, kapalı kapılar ardında kulağa fısıldadıklarınız damlardan duyurulacaktır. “Siz dostlarıma söylüyorum, bedeni öldüren, ama ondan sonra başka bir şey yapamayanlardan korkmayın. Kimden korkmanız gerektiğini size açıklayayım: Kişiyi öldürdükten sonra cehenneme atma yetkisine sahip olan Tanrı'dan korkun. Evet, size söylüyorum, O'ndan korkun. Beş serçe iki meteliğe satılmıyor mu? Ama bunlardan bir teki bile Tanrı katında unutulmuş değildir. Nitekim başınızdaki bütün saçlar bile sayılıdır. Korkmayın, siz birçok serçeden daha değerlisiniz. “Size şunu söyleyeyim, insanların önünde beni açıkça kabul eden herkesi, İnsanoğlu da Tanrı'nın melekleri önünde açıkça kabul edecek. Ama kim beni insanlar önünde inkâr ederse, kendisi de Tanrı'nın melekleri önünde inkâr edilecek. İnsanoğlu'na karşı bir söz söyleyen herkes bağışlanacak. Oysa Kutsal Ruh'a küfreden bağışlanmayacaktır. “Sizi havra topluluklarının, yöneticilerin ve yetkililerin önüne çıkardıklarında, ‘Kendimizi neyle, nasıl savunacağız?’ ya da, ‘Ne söyleyeceğiz?’ diye kaygılanmayın. Kutsal Ruh o anda size ne söylemeniz gerektiğini öğretecektir.” Kalabalığın içinden biri İsa'ya, “Öğretmenim, kardeşime söyle de mirası benimle paylaşsın” dedi. İsa ona şöyle dedi: “Ey adam! Kim beni üzerinizde yargıç ya da hakem yaptı?” Sonra onlara, “Dikkatli olun!” dedi. “Her türlü açgözlülükten sakının. Çünkü insanın yaşamı, malının çokluğuna bağlı değildir.” İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: “Zengin bir adamın toprakları bol ürün verdi. Adam kendi kendine, ‘Ne yapacağım? Ürünlerimi koyacak yerim yok’ diye düşündü. Sonra, ‘Şöyle yapacağım’ dedi. ‘Ambarlarımı yıkıp daha büyüklerini yapacağım, bütün tahıllarımı ve mallarımı oraya yığacağım. Kendime, ey canım, yıllarca yetecek kadar bol malın var. Rahatına bak, ye, iç, yaşamın tadını çıkar diyeceğim.’ “Ama Tanrı ona, ‘Ey akılsız!’ dedi. ‘Bu gece canın senden istenecek. Biriktirdiğin bu şeyler kime kalacak?’ “Kendisi için servet biriktiren, ama Tanrı katında zengin olmayan kişinin sonu böyle olur.” İsa öğrencilerine şöyle dedi: “Bu nedenle size şunu söylüyorum: ‘Ne yiyeceğiz?’ diye canınız için, ‘Ne giyeceğiz?’ diye bedeniniz için kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemlidir. Kargalara bakın! Ne eker, ne biçerler; ne kilerleri, ne ambarları vardır. Tanrı yine de onları doyurur. Siz kuşlardan çok daha değerlisiniz! Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir? Bu küçücük işe bile gücünüz yetmediğine göre, öbür konularda neden kaygılanıyorsunuz? “Zambakların nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler. Ama size şunu söyleyeyim, bütün görkemine karşın Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi. Ey kıt imanlılar, bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı'nın sizi de giydireceği çok daha kesindir. ‘Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz?’ diye düşünüp tasalanmayın. Dünya ulusları hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa Babanız, bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir. Siz O'nun egemenliğinin ardından gidin, o zaman size bunlar da verilecektir. “Korkma, ey küçük sürü! Çünkü Babanız, egemenliği size vermeyi uygun gördü. Mallarınızı satın, sadaka olarak verin. Kendinize eskimeyen keseler, göklerde tükenmeyen bir hazine edinin. Orada ne hırsız ona yaklaşır, ne de güve onu yer. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.” “Kuşaklarınız belinizde bağlı ve kandilleriniz yanar durumda hazır olun. Düğün şenliğinden dönecek olan efendilerinin gelip kapıyı çaldığı an kapıyı açmak için hazır bekleyen köleler gibi olun. Efendileri geldiğinde uyanık bulunan kölelere ne mutlu! Size doğrusunu söyleyeyim, efendileri beline kuşağını bağlayacak, kölelerini sofraya oturtacak ve gelip onlara hizmet edecek. Efendi gecenin ister ikinci, ister üçüncü nöbetinde gelsin, uyanık bulacağı kölelere ne mutlu! Ama şunu bilin ki, ev sahibi, hırsızın hangi saatte geleceğini bilse, evinin soyulmasına fırsat vermez. Siz de hazır olun. Çünkü İnsanoğlu beklemediğiniz saatte gelecektir.” Petrus, “Ya Rab” dedi, “Bu benzetmeyi bizim için mi anlatıyorsun, yoksa herkes için mi?” Rab de şöyle dedi: “Efendinin, uşaklarına vaktinde azık vermek için başlarına atadığı güvenilir ve akıllı kâhya kimdir? Efendisi eve döndüğünde işinin başında bulacağı o köleye ne mutlu! Size gerçeği söyleyeyim, efendisi onu bütün malının üzerinde yetkili kılacak. Ama o köle içinden, ‘Efendim gecikiyor’ der, kadın ve erkek hizmetkârları dövmeye, yiyip içip sarhoş olmaya başlarsa, efendisi, onun beklemediği günde, ummadığı saatte gelecek, onu şiddetle cezalandırıp imansızlarla bir tutacaktır. “Efendisinin isteğini bilip de hazırlık yapmayan, onun isteğini yerine getirmeyen köle çok dayak yiyecek. Oysa bilmeden dayağı hak eden davranışlarda bulunan, az dayak yiyecek. Kime çok verilmişse, ondan çok istenecek. Kime çok şey emanet edilmişse, kendisinden daha fazlası istenecektir.
LUKA 12:1-48 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
O sıralarda, halktan binlerce kişinin birbirini ezecek kadar toplanmış oldukları zaman, İsa önce kendi şakirtlerine söylemeğe başladı: Ferisilerin mayasından sakının, o ikiyüzlülüktür. Fakat açılmıyacak örtülü, ve bilinmiyecek gizli şey yoktur. Bundan dolayı karanlıkta söylediğiniz her şey aydınlıkta işitilecek; ve iç odalarda kulağa söylediğiniz şeyler damların üzerinde ilân edilecektir. Fakat siz dostlarıma diyorum: Bedeni öldürüp de ondan sonra başka bir şey yapmağa kadir olmıyanlardan korkmayın. Fakat kimden korkacağınızı size göstereyim: Öldürdükten sonra cehenneme atmağa kadir olandan korkun; evet, size derim, ondan korkun. Beş serçe kuşu iki paraya satılmaz mı? ve Allahın gözünde onlardan hiç biri unutulmuş değildir. Fakat başınızın saçları da hep sayılıdır. Korkmayın, bir çok serçelerden daha değerlisiniz. Ve size diyorum: Kim beni insanların önünde ikrar ederse, İnsanoğlu da onu Allahın melekleri önünde ikrar edecektir; fakat beni insanların önünde kim inkâr ederse, Allahın melekleri önünde inkâr olunacaktır. Ve kim İnsanoğluna karşı söz söylerse, ona bağışlanacaktır; fakat Ruhülkudüse karşı küfredene bağışlanmıyacaktır. Ve siz, havralar, reisler, ve hükümdarlar karşısına götürüldüğünüz zaman, nasıl ve ne cevap vereceğinizden, veya ne diyeceğinizden, kaygı çekmeyin; çünkü ne söylemek gerek idiğini o saatte Ruhülkudüs size öğretecektir. Ve halktan birisi İsaya dedi: Muallim, mirası benimle paylaşmasını kardeşime söyle. Fakat İsa ona dedi: Ey adam, beni üzerinize kim hâkim veya kassam koydu? Ve İsa onlara dedi: İyi bakın, ve kendinizi her türlü tamakârlıktan sakının; çünkü insanın hayatı kendisinde olan şeylerin çokluğunda değildir. Ve İsa onlara bir mesel söyliyip dedi: Zengin bir adamın toprağı bol mahsul verdi; ve o, içinden: Ne yapayım? çünkü mahsulümü koyacak yerim yok, diyerek düşünüyordu. Ve: Şunu yaparım, dedi, ambarlarımı yıkarım, daha büyüklerini bina ederim; bütün zahiremi, malımı, oraya korum. Ve canıma derim: Ey can, çok yıllar için toplanmış çok malın var; rahatına bak, ye, iç, safa sür. Fakat Allah ona dedi: Ey akılsız, bu gece canın senden isteniliyor; hazırladığın şeyler kimin olacak? Kendisi için hazine toplıyan, ve Allahın indinde zengin olmıyan kimse böyledir. Ve İsa şakirtlerine dedi: Bunun için sizlere diyorum: Ne yiyeceksiniz diye hayatınız için, ne giyeceksiniz diye bedeniniz için de, kaygı çekmeyin. Çünkü hayat yiyecekten, ve beden giyecekten daha üstündür. Kargalara bakın; onlar ne ekerler, ne de biçerler, ne kilerleri, ne de ambarları var; ve Allah onları besler; sizler kuşlardan ne kadar çok değerlisiniz! Sizden kim, kaygı çekmekle, boyunun ölçüsüne bir arşın katabilir? Şöyle ki, en küçük şeye bile gücünüz yetmez ise, kalanları için neden kaygı çekiyorsunuz? Zambaklara bakın, nasıl büyüyorlar; ne çalışıyorlar, ne de iplik eğiriyorlar; ve size derim, Süleyman bile, bütün izzetinde, bunlardan biri gibi giyinmiş değildi. Fakat Allah, bugün tarlada bulunan, ve yarın fırına atılacak olan otu böyle giydirirse, ey az imanlılar, sizi ne kadar ziyade giydirecektir? Siz ne yiyeceğinizi ve ne içeceğinizi aramayın, ne de vesvesede olun. Çünkü dünyanın milletleri hep bunları ararlar; Babanız da sizin bu şeylere muhtaç olduğunuzu bilir. Fakat siz onun melekûtunu arayın, ve bu şeyler size artırılacaktır. Ey küçük sürü, korkma; zira Babanız melekûtu size vermeğe razı oldu. Neniz varsa satın, ve sadaka verin; kendinize eskimiyen keseler, göklerde eksilmiyen hazine yapın; orada hırsız yaklaşmaz, ve güve de bozmaz. Çünkü hazineniz nerede ise, yüreğiniz de orada olacaktır. Belleriniz kuşanmış, ışıklarınız yanar olsun; siz de efendileri düğünden döndüğü zaman gelip kapıyı çalınca, hemen ona açabilsinler diye, bekliyen adamlar gibi olun. Efendi geldiği zaman, beklemekte bulacağı o hizmetçilere ne mutlu! Doğrusu size derim, kendisi kuşanıp onları oturtacak, ve gelip onlara hizmet edecektir. Eğer ikinci nöbette, ve eğer üçüncüde gelir, onları böyle bulursa, o hizmetçilere ne mutlu! Fakat şunu bilin ki, eğer ev sahibi hırsızın hangi saatte geleceğini bilseydi, uyanık durup evini deldirmeğe bırakmazdı. Siz de hazır olun; çünkü İnsanoğlu sanmadığınız saatte gelir. Petrus dedi: Ya Rab, bu meseli bize mi, yoksa herkese de mi söyliyorsun? Ve Rab dedi: Zamanında onlara azıklarını vermek için hizmetçilerin başına efendinin koyduğu sadık ve akıllı kâhya kimdir? Efendisi geldiği zaman, böyle yapmakta bulduğu o hizmetçiye ne mutlu! Gerçek size derim: Efendi bütün malları üzerine onu koyacaktır. Fakat o hizmetçi, yüreğinden: Efendim gelmekte gecikiyor, derse; köleleri ve cariyeleri dövmeğe, yiyip içmeğe, ve sarhoş olmağa başlarsa, o hizmetçinin efendisi, beklemediği bir günde, ve bilmediği bir saatte gelecek, onu iki parça edip payını sadakatsizler ile verecektir. Efendisinin muradını bilen, ve hazırlık yapmıyan, efendisinin muradına göre de davranmıyan hizmetçi, çok dayak yiyecektir; fakat bilmiyerek dayağa müstahak iş gören, az dayak yiyecektir. Kime çok verilmişse, ondan çok istenecektir; ve kime çok emanet edilmişse, ondan fazla istenecektir.
LUKA 12:1-48 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
Bu arada binlerce insan birbirini çiğnercesine toplanıyordu. İsa önce öğrencileriyle konuşmaya başladı: “Ferisiler'in mayasından –ikiyüzlülükten– kendinizi sakının. Çünkü açığa çıkarılmayacak üstü kapalı bir şey yoktur, ne de öğrenilmeyecek gizli bir sorun. Karanlıkta söylediğiniz her şey aydınlıkta duyulacak. Dört duvar arasında kulağa fısıldadıklarınız damlardan yayılacak. “Size söylüyorum, dostlarım: Bedeni öldürüp ardından daha kötü bir şey yapmaya gücü yetmeyenlerden korkmayın. Kimden korkacağınızı söyleyeyim size: Öldürdükten sonra cehenneme atmaya yetkisi olandan korkun. Evet, size söylüyorum, O'ndan korkun. Beş serçe iki kuruşa satılır, değil mi? Öyleyken biri bile Tanrı katında unutulmuş değildir. Bunun gibi, başınızdaki saçların tümü de sayılıdır. Korkmayın, birçok serçeden daha değerlisiniz. “İşte size söylüyorum: Her kim beni insanların önünde açıkça kabul ederse, İnsanoğlu da onu Tanrı'nın melekleri önünde açıkça kabul edecektir. Ama her kim beni insanların önünde yadsırsa, Tanrı'nın melekleri önünde yadsınacaktır. Her kim İnsanoğlu'na karşı bir söz söylerse, bağışlanacaktır. Ama Kutsal Ruh'a söven bağışlanmayacaktır. Sizleri sinagogların, başkanların, yetkililerin önüne götürdüklerinde, kendimizi nasıl savunacağız, ne diyeceğiz diye kaygılanmayın. Çünkü Kutsal Ruh size o anda ne söylemeniz gerektiğini öğretecektir.” Kalabalığın içinden biri, “Öğretmenim!” dedi, “Kardeşime söyle de şu mirası benimle bölüşsün.” İsa ona, “Ey adam” dedi, “Beni üzerinize kim yargıç ya da miras bölüştüren atadı?” Ardından, herkese şunu belirtti: “Her tür açgözlülüğe karşı uyanık olun ve kendinizi koruyun. Çünkü insanın yaşamı malının çokluğuyla ölçülmez.” Sonra onlara simgesel bir öykü anlattı: “Varlıklı bir adamın tarlaları bol ürün verdi. Adam içinden, ‘Ne yapacağım ben?’ diyordu, ‘Çünkü ürünlerimi koyacak yerim yok!’ “Sonra, ‘Ne yapacağımı biliyorum’ dedi, ‘Ambarlarımı yıkıp daha büyüklerini kuracağım. Bütün buğdayımı ve mallarımı oraya koyacağım. Canıma da diyeceğim ki, ey can, yıllarca yetecek kadar bol malın var. Rahatına bak. Ye, iç, mutlu ol!’ Ama Tanrı ona, ‘Ey akılsız adam, canın bu gece senden isteniyor’ dedi, ‘Biriktirdiklerin kime kalacak?’ “Kendi yararına mal biriktiren ama Tanrı önünde zengin olmayan insanın durumu budur.” İsa öğrencilerine şöyle dedi: “Bu nedenle size derim ki, ne yiyeceğiz diye canınız, ne giyeceğiz diye bedeniniz konusunda kaygılanmayın. Çünkü can yiyecekten, beden de giyecekten üstündür. Kargaları düşünün. Ne ekerler, ne biçerler. Ne kilerleri vardır, ne de ambarları. Yine de Tanrı onları doyurur. Siz kuşlardan çok daha değerlisiniz! İçinizden hanginiz kaygılanmakla boyuna bir arşın katabilir? “Madem bu denli küçük bir işe bile gücünüz yetmiyor, geriye kalanlar için neden kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyüdüğüne bakın! Ne iplik eğirirler, ne de dokurlar. Öyleyken, size derim ki, Süleyman bile tüm görkeminin içinde bunlardan biri gibi giyinip kuşanmamıştı. Ey kıt imanlılar, bugün var olan, yarın fırına atılan kır otunu böylesi özenle giydirip kuşatan Tanrı sizi daha çok giydirip kuşatmaz mı! “Yiyecek içecek konusunda düşünüp kaygılanmayın. Çünkü tüm dünya ulusları da bunları arayıp dururlar. Babanız bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir. Bunun yerine O'nun hükümranlığını arayın, bunlar size sağlanacaktır.” “Korkma, ey küçük sürü! Çünkü Babanız size hükümranlığı vermekten kıvanç duydu. Sahip olduğunuz malları satın, karşılığını yardım için verin. Kendinize hiç eskimeyen keseler, göklerde hiç bozulmayan hazineler sağlayın. Oraya hırsız yaklaşamaz, güve yiyip bozamaz. Çünkü hazineniz neredeyse yüreğiniz de orada olacaktır.” “Kemerleriniz bellerinizde bağlı, şamdanlarınız da yanar dursun. Düğünden dönmesi beklenen efendileri geldiğinde, o kapıyı çalar çalmaz koşup açmak için hazır bekleyen adamlar gibi olun. Efendileri geldiğinde uyanık bulunan kölelere ne mutlu! Doğrusu size derim ki, O beline önlük bağlayacak, onları masaya oturtacak, gelip kendilerine hizmet edecek. Gece yarısından sonra ya da sabaha karşı bile gelse, uyanık bulacağı kişiler mutludur. Şunu bilmeniz gerekir: Ev sahibi hırsızın hangi saatte geleceğini bilseydi, evinin soyulmasına olanak bırakmazdı. Sizler de hazır olun. Çünkü İnsanoğlu hiç beklemediğiniz saatte gelecektir.” Petrus, “Ya Rab” dedi, “Bu simgesel öyküyü bize mi anlatıyorsun, yoksa herkese mi?” Rab şöyle yanıtladı: “Ev sahibinin ev halkına vaktinde yiyecek sağlaması için atadığı güvenilir ve akıllı kâhya kimdir? Efendisi geldiğinde atandığı görevi yerine getirmekte olan köleye ne mutlu! Doğrusu size derim ki, efendisi ona tüm malları üzerinde sorumluluk verecektir. “Ama o köle içinden, ‘Efendim gecikiyor’ der, kadın erkek demeden diğer hizmetkârları tartaklar, kendini yemeye içmeye, sarhoşluğa verirse, efendisi hiç beklemediği bir gün ve ummadığı bir saatte çıkagelecek. Onu parça parça edecek, imansızların gideceği yere atacak. “Efendisinin ne istediğini bilip de onun isteği uyarınca hazırlık yapmayan, ya da davranmayan köle çok dayak yiyecek. İstenileni bilmeden dayağı hak edecek biçimde davranansa daha az dayak yiyecek. Kendisine çok verilenden çok istenecek. Kendisine çok emanet edilenden daha da çok istenecektir.”