LUKA 11:27-54
LUKA 11:27-54 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
İsa bu sözleri söylerken kalabalığın içinden bir kadın O'na, “Ne mutlu seni taşımış olan rahme, emzirmiş olan memelere!” diye seslendi. İsa, “Daha doğrusu, ne mutlu Tanrı'nın sözünü dinleyip uygulayanlara!” dedi. Çevredeki kalabalık büyürken İsa konuşmaya başladı. “Şimdiki kuşak kötü bir kuşaktır” dedi. “Doğaüstü bir belirti istiyor, ama ona Yunus'un belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecek. Yunus nasıl Ninova halkına bir belirti olduysa, İnsanoğlu da bu kuşak için öyle olacaktır. Güney Kraliçesi, yargı günü bu kuşağın adamlarıyla birlikte kalkıp onları yargılayacak. Çünkü kraliçe, Süleyman'ın bilgece sözlerini dinlemek için dünyanın ta öbür ucundan gelmişti. Bakın, Süleyman'dan daha üstün olan buradadır. Ninova halkı, yargı günü bu kuşakla birlikte kalkıp bu kuşağı yargılayacak. Çünkü Ninovalılar, Yunus'un çağrısı üzerine tövbe ettiler. Bakın, Yunus'tan daha üstün olan buradadır.” “Hiç kimse kandil yakıp onu gizli yere ya da tahıl ölçeğinin altına koymaz. Tersine, içeri girenler ışığı görsünler diye onu kandilliğe koyar. Bedenin ışığı gözdür. Gözün sağlamsa, bütün bedenin de aydınlık olur. Gözün bozuksa, bedenin de karanlık olur. Öyleyse dikkat et, sendeki ‘ışık’ karanlık olmasın. Eğer bütün bedenin aydınlık olur ve hiçbir yanı karanlık kalmazsa, kandilin seni ışınlarıyla aydınlattığı zamanki gibi, bedenin tümden aydınlık olur.” İsa konuşmasını bitirince bir Ferisi O'nu evine yemeğe çağırdı. O da içeri girerek sofraya oturdu. İsa'nın yemekten önce yıkanmadığını gören Ferisi şaştı. Rab ona şöyle dedi: “Siz Ferisiler, bardağın ve tabağın dışını temizlersiniz, ama içiniz açgözlülük ve kötülükle doludur. Ey akılsızlar! Dışı yapanla içi yapan aynı değil mi? Siz kaplarınızın içindekini sadaka olarak verin, o zaman sizin için her şey temiz olur. “Ama vay halinize, ey Ferisiler! Siz nanenin, sedefotunun ve her tür sebzenin ondalığını verirsiniz de, adaleti ve Tanrı sevgisini ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden esas bunları yerine getirmeniz gerekirdi. Vay halinize, ey Ferisiler! Havralarda en seçkin yerlere kurulmaya, meydanlarda selamlanmaya bayılırsınız. Vay halinize! İnsanların, farkında olmadan üzerlerinde gezindiği belirsiz mezarlara benziyorsunuz.” Kutsal Yasa uzmanlarından biri söz alıp İsa'ya, “Öğretmenim, bunları söylemekle bize de hakaret etmiş oluyorsun” dedi. İsa, “Sizin de vay halinize, ey Yasa uzmanları!” dedi. “İnsanlara taşınması güç yükler yüklersiniz, kendiniz ise bu yükleri kaldırmak için parmağınızı bile kıpırdatmazsınız. Vay halinize! Peygamberlerin anıtlarını yaparsınız, oysa onları sizin atalarınız öldürmüştür. Böylelikle atalarınızın yaptıklarına tanıklık ederek bunları onaylamış oluyorsunuz. Çünkü onlar peygamberleri öldürdüler, siz de anıtlarını yapıyorsunuz. İşte bunun için Tanrı'nın Bilgeliği şöyle demiştir: ‘Ben onlara peygamberler ve elçiler göndereceğim, bunlardan kimini öldürecek, kimine zulmedecekler.’ Böylece bu kuşak, Habil'in kanından tutun da, sunakla tapınak arasında öldürülen Zekeriya'nın kanına değin, dünyanın kuruluşundan beri akıtılan bütün peygamberlerin kanından sorumlu tutulacaktır. Evet, size söylüyorum, bu kuşak sorumlu tutulacaktır. Vay halinize, ey Yasa uzmanları! Bilgi kapısının anahtarını alıp götürdünüz. Kendiniz bu kapıdan girmediniz, girmek isteyenlere de engel oldunuz.” İsa oradan ayrılınca, din bilginleriyle Ferisiler O'nu şiddetle sıkıştırarak birçok konuda ağzını aramaya başladılar. Ağzından çıkacak bir sözle O'nu tuzağa düşürmek için fırsat kolluyorlardı.
LUKA 11:27-54 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
Ve vaki oldu ki, İsa bu şeyleri söylerken, cemaatten bir kadın yüksek sesle ona dedi: Seni taşıyan rahme ve emziren memelere ne mutlu! Fakat İsa dedi: Evet, Allahın sözünü dinliyip onu tutanlara daha ne mutlu! Ve halk onun yanına birikmekte oldukları zaman, İsa söylemeğe başladı: Bu nesil kötü bir nesildir, alâmet arıyor; ona Yunus peygamberin alâmetinden başka bir alâmet verilmiyecektir. Zira Yunus nasıl Nineve ahalisine alâmet oldu ise, böylece İnsanoğlu da bu nesil için olacaktır. Cenup kıraliçası hüküm günü bu neslin adamları ile kalkacak, onları mahkûm edecektir; çünkü o, Süleymanın hikmetini dinlemek için dünyanın öte uçlarından geldi; ve işte, Süleymandan daha büyüğü buradadır. Nineve ahalisi hüküm günü bu nesille kalkacaklar, ve onu mahkûm edecekler; çünkü onlar Yunusun vâzı ile tövbe ettiler; ve işte, Yunustan daha büyüğü buradadır. Hiç kimse ışığı yakıp onu gizli yere, yahut da kilenin altına komaz, fakat girenler aydınlığı görsünler diye şamdana kor. Bedenin ışığı senin gözündür; eğer gözün sağ ise, bütün bedenin de nurlu olur; fakat eğer gözün kötü ise, bedenin de karanlık olur. İmdi sakın, sendeki ışık karanlık olmasın. Eğer bütün bedenin bir karanlık kısmı olmayıp nurlu ise, bir çerağ seni parıltısı ile aydınlattığı zaman nasılsa, öylece bedenin bütün nurlu olur. İsa söylerken, bir Ferisi onu kendisile yemek yemeğe çağırdı; o da girdi, ve sofraya oturdu. Ferisi onun yemekten önce yıkanmadığını görerek şaştı. Rab da ona dedi: Şimdi siz Ferisiler bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, fakat içiniz soygunculuk ve kötülükle doludur. Ey akılsızlar, dışı yapan içi de yapmadı mı? Fakat siz içindekilerden sadaka verin; ve işte, her şey size temiz olur. Fakat vay başınıza, ey Ferisiler! çünkü siz nânenin ve sedef otunun ve bütün sebzelerin ondalığını verirsiniz, halbuki doğruluğu ve Allah sevgisini bırakırsınız; bunları yapmalı idiniz, obirlerini de bırakmamalı idiniz. Vay başınıza, ey Ferisiler! çünkü havralarda baş kürsüleri ve çarşılarda selâmları seversiniz. Vay başınıza! çünkü, belirsiz kabirler gibisiniz, ve üzerlerinde gezen adamlar onları bilmezler. Ve fakihlerden biri İsaya cevap vererek dedi: Muallim, bu şeyleri söyliyerek bizi de kötüliyorsun. Ve İsa dedi: Sizin de vay başınıza, ey fakihler! zira taşıması güç yükleri insanlara yükliyorsunuz, kendiniz o yüklere bir parmağınızla dokunmıyorsunuz. Vay başınıza! çünkü siz peygamberlerin türbelerini bina ediyorsunuz, ve onları babalarınız öldürdüler. Öyle ise, babalarınızın işlerine şahit oluyorsunuz, ve hoş görüyorsunuz; çünkü babalarınız onları öldürdüler, siz de türbelerini yapıyorsunuz. Bunun için de Allahın hikmeti dedi: Ben onlara peygamberler ve resuller göndereceğim; onlardan bazılarını öldürecekler, bazılarına eza edecekler; ki, dünya kurulduğundan beri, bütün peygamberlerin dökülen kanı bu nesilden sorulabilsin; Habilin kanından mezbah ile mabet arasında öldürülen Zekeriyanın kanına kadar, evet, sizlere derim ki, bu nesilden sorulacaktır. Vay başınıza, ey fakihler! çünkü siz bilgi anahtarını kaldırdınız; kendiniz girmediniz, girenleri de bırakmadınız. İsa oradan çıktığı zaman, yazıcılar ve Ferisiler, ağzından bir şey kapmak için onu pusuda bekliyerek, kendisini şiddetle sıkıştırmağa ve bir çok şeyler hakkında söyletmeğe başladılar.
LUKA 11:27-54 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
İsa bunu bildirdiğinde, kalabalıktan bir kadın sesini yükselterek O'na, “Seni taşıyan rahme ve emdiğin memelere ne mutlu!” dedi. O da şöyle yanıtladı: “Asıl Tanrı'nın sözünü işitip uygulayanlara ne mutlu!” Halk çevresini sarınca İsa konuşmaya başladı: “Bu kuşak kötü bir kuşaktır. Belirti arıyor. Ama ona Yunus'un belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecektir. “Yunus Ninovalılar için bir belirti olduğu gibi, İnsanoğlu da bu kuşak için bir belirtidir. Güney'in kraliçesi yargı günü bu kuşağın insanlarıyla birlikte kalkacak ve onları suçlu çıkaracak. Çünkü Süleyman'ın bilgeliğini duymak için dünyanın öbür ucundan kalkıp geldi. İşte, Süleyman'dan üstün olan buradadır. “Ninovalılar yargı günü bu kuşakla birlikte kalkacaklar ve onu suçlu çıkaracaklar. Çünkü onlar Yunus'un sözü duyurması üzerine tövbe ettiler. İşte, Yunus'tan üstün olan buradadır.” “Hiç kimse ışık yakıp onu gizli bir köşeye ya da ölçek altına koymaz. Tam tersine, içeri girenler ışığı görsün diye onu şamdana koyar. Bedenin ışığı gözdür. Gözün sağlamsa tüm bedenin aydınlıktadır. Ama gözün bozuksa tüm bedenin karanlıktadır. Bu nedenle, sendeki ışığın gerçekte karanlık olmamasına dikkat et. Eğer tüm bedenin aydınlıktaysa ve karanlık bir köşe yoksa, her şey tümden aydınlıktadır; parlak bir ışığın ışınlarıyla seni parlatması gibi.” İsa'nın konuşması sırasında, bir Ferisi O'nu kendi evine yemeğe çağırdı. O da gidip sofraya oturdu. Ferisi O'nun yemekten önce ellerini yıkamadığını görerek şaştı. Rab onu şöyle yanıtladı: “Siz Ferisiler bardağın, tabağın dışını temizlersiniz, ama kendi içiniz soygunculukla, kötülükle dolup taşar. Ey akılsızlar, dışı yapan içi de yapmadı mı? “En iyisi, kaplarınızın içindekinden yoksullara verin. Her şeyin size temiz kılınacağını göreceksiniz. Ama vay sizlere, Ferisiler! Çünkü nanenin, sedef otunun, her tür sebzenin ondalığını verirsiniz; öte yandan Tanrı adaletini, sevgisini önemsemezsiniz. Bunları yaptığınız gibi ötekileri de önemsemeniz gerekirdi. Vay sizlere, Ferisiler! Çünkü sinagoglarda baş koltukları, çarşıda, meydanda da saygıyla selamlanmayı seversiniz. Vay sizlere! Çünkü siz, üstünde gezerken insanların fark etmediği belirsiz mezarlar gibisiniz.” Yasa yorumcularından biri, “Öğretmen!” dedi, “Bunları söylerken bizim de onurumuzla oynuyorsun.” İsa yanıtladı: “Vay size de, yasa yorumcuları! Çünkü taşınamayacak yükleri insanlara yüklüyorsunuz, ama kendiniz o yükleri kaldırmak için parmağınızı bile uzatmıyorsunuz. Vay sizlere! Çünkü atalarınızın öldürdüğü peygamberlerin mezarlarını kuruyorsunuz. Böylelikle, atalarınızın yaptıklarına tanıklık ediyor ve onları onaylıyorsunuz. Oysa onlar peygamberleri öldürdüler. Siz de onlara anıt kuruyorsunuz. İşte bunun için tanrısal bilgelik şöyle buyurur: ‘Kendilerine peygamberler ve haberciler göndereceğim. Bazılarını öldürecekler, bazılarına da baskı yapacaklar.’ Öyle ki, dünyanın kuruluşundan bu yana kanı akıtılan tüm peygamberlerin hesabı bu kuşaktan sorulsun; Habil'in kanından, sunakla tapınak arasında yok edilen Zekeriya'nın kanına varıncaya dek. Evet, size diyorum ki, bu hesap bu kuşaktan sorulacaktır. “Vay size, yasa yorumcuları! Çünkü bilginin anahtarını elinize aldınız. Kendiniz içeri girmediniz, içeri girenleri de engellediniz.” İsa oradan ayrılırken dinsel yorumcularla Ferisiler O'na öfkeyle diş bileyerek, bir sürü konu üzerinde ağzını aradılar. Ağzından çıkabilecek bir sözle O'nu suçlamak için tetikte bekliyorlardı.