AĞITLAR 4:1-22

AĞITLAR 4:1-22 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Altın nasıl donuklaştı, Saf altın nasıl değişti! Kutsal taşlar sokak başlarına dağılmış. Değerleri saf altınla ölçülen Siyon çocukları Nasıl çömlekçi işi, toprak testi yerine sayılır oldu! Çakallar bile meme verip yavrularını emzirir, Ama halkım çöldeki devekuşları kadar acımasız oldu. Susuzluktan emzikteki bebeklerin dili damağına yapışıyor, Çocuklar ekmek istiyor, veren yok. Onlar ki, yemeğin en iyisini yerlerdi, Sokaklarda perişan oldular; Onlar ki, al giysiler içinde büyüdüler, Çöp yığınlarını kapışır oldular. Halkımın suçu el değmeden, bir anda yıkılan Sodom'un günahından daha büyüktür. Beyleri kardan temiz, sütten aktılar, Bedence mercandan kızıl, laciverttaşı kadar biçimliydiler. Şimdiyse görünüşleri kömürden kara, Sokaklarda tanınmaz oldular. Bir deri bir kemiğe döndüler, odun gibi kurudular. Kılıçla öldürülenler kıtlıktan ölenlerden mutludur, Çünkü kıtlıktan ölenler tarla ürününün yokluğundan yıpranarak erimekteler. Merhametli kadınlar çocuklarını elleriyle pişirdiler, Halkım kırılırken yiyecek oldu bu kendilerine. RAB öfkesini boşalttı, kızgın öfkesini döktü, Temellerini yiyip bitiren ateşi Siyon'un içinde tutuşturdu. Dünyadaki kralların ve insanların hiçbiri Yeruşalim kapılarından hasımların, düşmanların gireceğine inanmazdı. Peygamberlerinin günahı, kâhinlerinin suçu yüzündendi bu, Çünkü onlar kentin ortasında doğruların kanını döktüler. Sokaklarda körler gibi dolaşıyorlar, Kanla kirlendikleri için kimse giysilerine dokunamıyor. “Çekilin! Kirliler!” diye bağırdılar onlara, “Çekilin! Çekilin! Dokunmayın!” Kaçıp başıboş dolaştıklarında, Öteki uluslar, “Artık burada kalmasınlar” dediler. RAB kendisi dağıttı onları, Artık yüzlerine bakmayacak. Kâhinleri saymadılar, yaşlılara acımadılar. Boş yere yardım beklemekten gözlerimizin feri sönüyor, Gözetleme kulesinde bizi kurtaramayacak bir ulusu bekledikçe bekledik. İzlerimizi sürüyorlar, Sokaklarımızda gezemez olduk. Sonumuz yaklaştı, günlerimiz tükendi, Çünkü sonumuz geldi. Bizi kovalayanlar gökteki kartallardan çevikti, Dağların üstünde kovaladılar bizi, Çölde bize pusu kurdular. Yaşam soluğumuz, RAB'bin meshettiği kral onların çukurunda yakalandı; Hani onun için, “Ulusların arasında onun gölgesinde yaşayacağız” dediğimiz. Ûs ülkesinde yaşayan Edom kızı, sevin, coş, Ancak kâse sana da gelecek, sarhoş olup soyunacaksın. Ey Siyon kızı, suçunun cezası sona erdi, RAB bir daha seni sürgüne göndermeyecek. Ama, ey Edom kızı, suçun yüzünden seni cezalandırıp günahlarını ortaya çıkaracak.

AĞITLAR 4:1-22 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Altın nasıl donuklaştı, Saf altın nasıl değişti! Kutsal taşlar sokak başlarına dağılmış. Değerleri saf altınla ölçülen Siyon çocukları Nasıl çömlekçi işi, toprak testi yerine sayılır oldu! Çakallar bile meme verip yavrularını emzirir, Ama halkım çöldeki devekuşları kadar acımasız oldu. Susuzluktan emzikteki bebeklerin dili damağına yapışıyor, Çocuklar ekmek istiyor, veren yok. Onlar ki, yemeğin en iyisini yerlerdi, Sokaklarda perişan oldular; Onlar ki, al giysiler içinde büyüdüler, Çöp yığınlarını kapışır oldular. Halkımın suçu el değmeden, bir anda yıkılan Sodom'un günahından daha büyüktür. Beyleri kardan temiz, sütten aktılar, Bedence mercandan kızıl, laciverttaşı kadar biçimliydiler. Şimdiyse görünüşleri kömürden kara, Sokaklarda tanınmaz oldular. Bir deri bir kemiğe döndüler, odun gibi kurudular. Kılıçla öldürülenler kıtlıktan ölenlerden mutludur, Çünkü kıtlıktan ölenler tarla ürününün yokluğundan yıpranarak erimekteler. Merhametli kadınlar çocuklarını elleriyle pişirdiler, Halkım kırılırken yiyecek oldu bu kendilerine. RAB öfkesini boşalttı, kızgın öfkesini döktü, Temellerini yiyip bitiren ateşi Siyon'un içinde tutuşturdu. Dünyadaki kralların ve insanların hiçbiri Yeruşalim kapılarından hasımların, düşmanların gireceğine inanmazdı. Peygamberlerinin günahı, kâhinlerinin suçu yüzündendi bu, Çünkü onlar kentin ortasında doğruların kanını döktüler. Sokaklarda körler gibi dolaşıyorlar, Kanla kirlendikleri için kimse giysilerine dokunamıyor. “Çekilin! Kirliler!” diye bağırdılar onlara, “Çekilin! Çekilin! Dokunmayın!” Kaçıp başıboş dolaştıklarında, Öteki uluslar, “Artık burada kalmasınlar” dediler. RAB kendisi dağıttı onları, Artık yüzlerine bakmayacak. Kâhinleri saymadılar, yaşlılara acımadılar. Boş yere yardım beklemekten gözlerimizin feri sönüyor, Gözetleme kulesinde bizi kurtaramayacak bir ulusu bekledikçe bekledik. İzlerimizi sürüyorlar, Sokaklarımızda gezemez olduk. Sonumuz yaklaştı, günlerimiz tükendi, Çünkü sonumuz geldi. Bizi kovalayanlar gökteki kartallardan çevikti, Dağların üstünde kovaladılar bizi, Çölde bize pusu kurdular. Yaşam soluğumuz, RAB'bin meshettiği kral onların çukurunda yakalandı; Hani onun için, “Ulusların arasında onun gölgesinde yaşayacağız” dediğimiz. Ûs ülkesinde yaşayan Edom kızı, sevin, coş, Ancak kâse sana da gelecek, sarhoş olup soyunacaksın. Ey Siyon kızı, suçunun cezası sona erdi, RAB bir daha seni sürgüne göndermeyecek. Ama, ey Edom kızı, suçun yüzünden seni cezalandırıp günahlarını ortaya çıkaracak.

AĞITLAR 4:1-22 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

A LTIN nasıl donuk oldu! saf altın nasıl değişti! Her sokak başına makdisin taşları dökülmüş. Saf altınla tartılan Sionun değerli oğulları, Nasıl oldu da çömlekçi elinin işi, toprak testiler gibi sayıldılar! Çakallar bile memelerini verir, yavrularını emzirirler; Kavmım kızı, çöldeki devekuşları gibi insafsız oldu. Susuzluktan emzikteki çocuğun dili damağına yapışıyor; Çocuklar ekmek istiyor, onlara doğrıyan yok. Onlar ki, iyi yemekler yerlerdi, sokaklarda perişan oldular; Onlar ki erguvanî üzerinde büyütüldüler, gübre yığınlarını kucakladılar. El dokunmadan, sanki bir lâhzada yıkılan Sodomun suçundan, Kavmım kızının fesadı daha büyüktür. Onun beyleri kardan temiz, sütten beyazdılar; Tence mercandan kızıldılar, biçimleri gök yakut gibi idi. Yüzleri kömürden daha kara oldu; sokaklarda tanılmaz oldular; Derileri kemiklerine yapıştı, kuruyup odun gibi oldu. Kılıcın öldürdükleri kıtlığın öldürdüklerinden mutludur; Çünkü bunlar tarla mahsulünün yokluğundan yıpranarak erimekteler. Merhametli kadınlar kendi ellerile çocuklarını pişirdiler; Onlar kavmım kızının kırgınında kendilerine yiyecek oldular. RAB kızgınlığını başardı, kızgın öfkesini döktü; Ve Sionun temellerini yiyip bitiren ateşi onun içinde tutuşturdu. Hasım ve düşman Yeruşalim kapılarından girecekler diye, Dünya kıralları, ve dünyada oturanların hiç biri inanmazdı. Peygamberlerinin suçlarından, kâhinlerinin fesatlarındandır, Onlar ki, şehrin içinde salihlerin kanını döktüler. Sokaklarda körler gibi dolaşıyorlar, kanla kirlidirler, Öyle ki, kimse esvaplarına dokunamıyor. Çekilin, diye onlara bağırdılar, Murdar! çekilin, çekilin, dokunmayın! Kaçıp serseri dolaştıkları zaman, milletler arasında: Artık burada misafir olmasınlar, denildi. RABBİN yüzü onları dağıttı; artık onlara bakmıyacak; Kâhinleri saymadılar, ihtiyarlara lûtfetmediler. Kendimize boş bir yardım bekliyerek artık gözlerimiz solmada; Bizi kurtaramıyacak bir milleti bekledikçe bekledik. İzlerimizi kovuyorlar, sokaklarımızda gezemiyoruz; Sonumuz yakın, günlerimiz doldu; çünkü sonumuz geldi. Ardımızı kovanlar göklerin kartallarından daha çevik; Dağlar üzerinde ardımızı kovdular, çölde bize pusu kurdular. Hayatımızın nefesi, RABBİN mesihi, onların çukurlarında tutuldu; Onun için derdik: Milletler arasında onun gölgesinde yaşıyacağız. Uts diyarında oturan Edom kızı, meserretten coş da sevin. Kâse sana da gelecek; sarhoş olup soyunacaksın. Sion kızı, fesadının cezası sona erdi; bir daha seni sürgüne götürmiyecek; Edom kızı, senin fesadını yoklıyacak; senin suçlarını meydana çıkaracak.

AĞITLAR 4:1-22 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Altın nasıl donuklaştı, Saf altın nasıl değişti! Kutsal taşlar sokak başlarına dağılmış. Değerleri saf altınla ölçülen Siyon çocukları Nasıl çömlekçi işi, toprak testi yerine sayılır oldu! Çakallar bile meme verip yavrularını emzirir, Ama halkım çöldeki devekuşları kadar acımasız oldu. Susuzluktan emzikteki bebeklerin dili damağına yapışıyor, Çocuklar ekmek istiyor, veren yok. Onlar ki, yemeğin en iyisini yerlerdi, Sokaklarda perişan oldular; Onlar ki, al giysiler içinde büyüdüler, Çöp yığınlarını kapışır oldular. Halkımın suçu el değmeden, bir anda yıkılan Sodom'un günahından daha büyüktür. Beyleri kardan temiz, sütten aktılar, Bedence mercandan kızıl, laciverttaşı kadar biçimliydiler. Şimdiyse görünüşleri kömürden kara, Sokaklarda tanınmaz oldular. Bir deri bir kemiğe döndüler, odun gibi kurudular. Kılıçla öldürülenler kıtlıktan ölenlerden mutludur, Çünkü kıtlıktan ölenler tarla ürününün yokluğundan yıpranarak erimekteler. Merhametli kadınlar çocuklarını elleriyle pişirdiler, Halkım kırılırken yiyecek oldu bu kendilerine. RAB öfkesini boşalttı, kızgın öfkesini döktü, Temellerini yiyip bitiren ateşi Siyon'un içinde tutuşturdu. Dünyadaki kralların ve insanların hiçbiri Yeruşalim kapılarından hasımların, düşmanların gireceğine inanmazdı. Peygamberlerinin günahı, kâhinlerinin suçu yüzündendi bu, Çünkü onlar kentin ortasında doğruların kanını döktüler. Sokaklarda körler gibi dolaşıyorlar, Kanla kirlendikleri için kimse giysilerine dokunamıyor. “Çekilin! Kirliler!” diye bağırdılar onlara, “Çekilin! Çekilin! Dokunmayın!” Kaçıp başıboş dolaştıklarında, Öteki uluslar, “Artık burada kalmasınlar” dediler. RAB kendisi dağıttı onları, Artık yüzlerine bakmayacak. Kâhinleri saymadılar, yaşlılara acımadılar. Boş yere yardım beklemekten gözlerimizin feri sönüyor, Gözetleme kulesinde bizi kurtaramayacak bir ulusu bekledikçe bekledik. İzlerimizi sürüyorlar, Sokaklarımızda gezemez olduk. Sonumuz yaklaştı, günlerimiz tükendi, Çünkü sonumuz geldi. Bizi kovalayanlar gökteki kartallardan çevikti, Dağların üstünde kovaladılar bizi, Çölde bize pusu kurdular. Yaşam soluğumuz, RAB'bin meshettiği kral onların çukurunda yakalandı; Hani onun için, “Ulusların arasında onun gölgesinde yaşayacağız” dediğimiz. Ûs ülkesinde yaşayan Edom kızı, sevin, coş, Ancak kâse sana da gelecek, sarhoş olup soyunacaksın. Ey Siyon kızı, suçunun cezası sona erdi, RAB bir daha seni sürgüne göndermeyecek. Ama, ey Edom kızı, suçun yüzünden seni cezalandırıp günahlarını ortaya çıkaracak.