YUHANNA 6:1-40

YUHANNA 6:1-40 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Bundan sonra İsa, Celile –Taberiye– Gölü'nün karşı yakasına geçti. Ardından büyük bir kalabalık gidiyordu. Çünkü hastalar üzerinde yaptığı mucizeleri görmüşlerdi. İsa dağa çıkıp orada öğrencileriyle birlikte oturdu. Yahudiler'in Fısıh Bayramı yakındı. İsa başını kaldırıp büyük bir kalabalığın kendisine doğru geldiğini görünce Filipus'a, “Bunları doyurmak için nereden ekmek alalım?” diye sordu. Bu sözü onu denemek için söyledi, aslında kendisi ne yapacağını biliyordu. Filipus O'na şu yanıtı verdi: “Her birinin bir lokma yiyebilmesi için iki yüz dinarlık ekmek bile yetmez.” Öğrencilerinden biri, Simun Petrus'un kardeşi Andreas, İsa'ya dedi ki, “Burada beş arpa ekmeğiyle iki balığı olan bir çocuk var. Ama bu kadar adam için bunlar nedir ki?” İsa, “Halkı yere oturtun” dedi. Orası çayırlıktı. Böylece halk yere oturdu. Yaklaşık beş bin erkek vardı. İsa ekmekleri aldı, şükrettikten sonra oturanlara dağıttı. Balıklardan da istedikleri kadar verdi. Herkes doyunca İsa öğrencilerine, “Artakalan parçaları toplayın, hiçbir şey ziyan olmasın” dedi. Onlar da topladılar. Yedikleri beş arpa ekmeğinden artakalan parçalarla on iki sepet doldurdular. Halk, İsa'nın yaptığı mucizeyi görünce, “Gerçekten dünyaya gelecek olan peygamber budur” dedi. İsa onların gelip kendisini kral yapmak üzere zorla götüreceklerini bildiğinden tek başına yine dağa çekildi. Akşam olunca öğrencileri göle indiler. Bir tekneye binerek gölün karşı yakasındaki Kefarnahum'a doğru yol aldılar. Karanlık basmış, İsa henüz yanlarına gelmemişti. Güçlü bir rüzgar estiğinden göl kabarmaya başladı. Öğrenciler beş kilometre kadar kürek çektikten sonra, İsa'nın gölün üstünde yürüyerek tekneye yaklaştığını görünce korktular. Ama İsa, “Korkmayın, benim!” dedi. Bunun üzerine O'nu tekneye almak istediler. O anda tekne gidecekleri kıyıya ulaştı. Ertesi gün, gölün karşı yakasında kalan halk, önceden orada sadece bir tek tekne bulunduğunu, İsa'nın kendi öğrencileriyle birlikte bu tekneye binmediğini, öğrencilerinin yalnız gittiklerini anladı. Rab'bin şükretmesinden sonra halkın ekmek yediği yerin yakınına Taberiye'den başka tekneler geldi. Halk, İsa'nın ve öğrencilerinin orada olmadığını görünce teknelere binerek Kefarnahum'a, İsa'yı aramaya gitti. O'nu gölün karşı yakasında buldukları zaman, “Rabbî, buraya ne zaman geldin?” diye sordular. İsa şöyle yanıt verdi: “Size doğrusunu söyleyeyim, doğaüstü belirtiler gördüğünüz için değil, ekmeklerden yiyip doyduğunuz için beni arıyorsunuz. Geçici yiyecek için değil, sonsuz yaşam boyunca kalıcı yiyecek için çalışın. Bunu size İnsanoğlu verecek. Çünkü Baba Tanrı O'na bu onayı vermiştir.” Onlar da şunu sordular: “Tanrı'nın istediği işleri yapmak için ne yapmalıyız?” İsa, “Tanrı'nın işi O'nun gönderdiği kişiye iman etmenizdir” diye yanıt verdi. Bunun üzerine, “Görüp sana iman etmemiz için nasıl bir belirti gerçekleştireceksin? Ne yapacaksın?” dediler. “Atalarımız çölde man yediler. Yazılmış olduğu gibi, ‘Yemeleri için onlara gökten ekmek verdi.’ ” İsa onlara dedi ki, “Size doğrusunu söyleyeyim, gökten ekmeği size Musa vermedi, gökten size gerçek ekmeği Babam verir. Çünkü Tanrı'nın ekmeği, gökten inen ve dünyaya yaşam verendir.” Onlar da, “Efendimiz, bizlere her zaman bu ekmeği ver!” dediler. İsa, “Yaşam ekmeği Ben'im. Bana gelen asla acıkmaz, bana iman eden hiçbir zaman susamaz” dedi. “Ama ben size dedim ki, ‘Beni gördünüz, yine de iman etmiyorsunuz.’ Baba'nın bana verdiklerinin hepsi bana gelecek ve bana geleni asla kovmam. Çünkü kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine getirmek için gökten indim. Beni gönderenin isteği, bana verdiklerinden hiçbirini yitirmemem, son gün hepsini diriltmemdir. Çünkü Babam'ın isteği, Oğul'u gören ve O'na iman eden herkesin sonsuz yaşama kavuşmasıdır. Ben de böylelerini son günde dirilteceğim.”

YUHANNA 6:1-40 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

B U şeylerden sonra İsa, Galile — yani Taberiye — denizinin karşı yakasına gitti. Büyük bir kalabalık onun ardınca gidiyordu; çünkü hastalar üzerinde onun yaptığı alâmetleri görüyorlardı. İsa dağa çıkıp orada şakirtlerile oturdu. Yahudilerin Fısıh bayramı yakındı. Ve İsa gözlerini kaldırıp, yanına büyük bir kalabalık geldiğini görerek, Filipusa dedi: Bunlar yesinler diye nereden ekmek satın alalım? Bunu da onu denemek için söyledi, çünkü ne yapacağını kendisi biliyordu. Filipus ona cevap verdi: Her biri az bir şey alsın diye iki yüz dinarlık ekmek bile yetmez. Şakirtlerinden biri, Simun Petrusun kardeşi Andreas, ona dedi: Burada beş arpa ekmeği ile iki balığı olan bir çocuk var; fakat bu kadar adama bu nedir? İsa: Halkı yere oturtun, dedi. O yerde çok ot vardı. Hesapça beş bin erkek kadar oturdular. O zaman İsa ekmekleri aldı, ve şükrettikten sonra, oturanlara dağıttı; öylece balıklardan da istedikleri kadar dağıttı. Ve onlar doyunca, İsa şakirtlerine dedi: Hiç bir şey zayolmasın diye artan parçaları toplayın. İmdi onları topladılar, ve o beş arpa ekmeği yiyenlerden artan parçalarla on iki küfe doldurdular. İmdi İsanın yapmış olduğu alâmeti halk görünce: Gerçek, dünyaya gelecek olan peygamber budur, dediler. İsa da, onların kendisini kıral yapmak için gelip zorla kapmak üzre olduklarını anlıyarak yine yalnız başına dağa çekildi. Ve akşam olunca, şakirtleri denize inip kayığa girerek denizin karşı yakasına, Kefernahuma, gidiyorlardı. Zaten karanlık basmıştı; İsa henüz yanlarına gelmemişti. Büyük bir yel esmekte olduğundan deniz kabarmakta idi. Böylece yirmi beş veya otuz ok atımı kadar gidince, İsayı deniz üzerinde yürümekte ve kayığa yaklaşmakta görüp korktular. Fakat İsa onlara: Benim, korkmayın, dedi. İmdi onu kayığa almak istediler, ve hemen kayık gitmekte oldukları karaya vardı. Ertesi gün, denizin karşı yakasında duran halk gördüler ki, orada yalnız bir kayıktan başkası yoktu, ve şakirtlerile beraber İsa ona girmemişti; fakat şakirtleri yalnız gitmişlerdi. (Fakat Rab şükrettikten sonra ekmek yedikleri yerin yakınına Taberiyeden kayıklar geldi.) Bunun için halk İsanın ve şakirtlerinin orada olmadıklarını görünce, kayıklara girip İsayı arıyarak Kefernahuma geldiler. Onu denizin karşı yakasında bulunca, kendisine: Rabbi, buraya ne vakit geldin? dediler. İsa onlara cevap verip dedi: Doğrusu ve doğrusu size derim: Alâmetleri gördüğünüzden değil, fakat ekmeklerden yiyip doyduğunuzdan dolayı beni arıyorsunuz. Fani olan yiyecek için değil, fakat ebedî hayata baki olan yiyecek için çalışın, onu size İnsanoğlu verecektir; çünkü Baba Allah ona mührünü basmıştır. Ve İsaya dediler: Allahın işlerini işlemek için biz ne yapalım? İsa cevap verip onlara dedi: Allahın işi şudur; onun gönderdiği adama iman edesiniz. İsaya dediler: İmdi görüp sana iman edelim diye, sen ne alâmet yapıyorsun? ne işliyorsun? Atalarımız çölde man yediler, nasıl ki: “Yemek için onlara gökten ekmek verdi,” diye yazılmıştır. İmdi İsa onlara dedi: Doğrusu ve doğrusu size derim: Size gökten ekmeği Musa vermedi, fakat size gökten gerçek ekmeği Babam veriyor. Çünkü Allahın ekmeği gökten inen ve dünyaya hayat verendir. Ona dediler: Ya Rab, bu ekmeği bize daima ver. İsa onlara dedi: Hayat ekmeği benim; bana gelen asla acıkmaz, ve bana iman eden asla susamaz. Fakat ben size dedim ki, beni gördünüz, ve iman etmiyorsunuz. Babanın bütün bana verdiği bana gelecektir; ve bana geleni asla dışarı atmam. Zira kendi irademi değil, fakat beni gönderenin iradesini yapmak için gökten indim. Ve beni gönderenin iradesi şudur ki, bütün bana verdiğinden hiç birini kaybetmiyeyim, ancak son günde onu kıyam ettireyim. Çünkü Babamın iradesi şudur, Oğulu görüp ona iman eden herkesin ebedî hayatı olsun; ve ben onu son günde kıyam ettireceğim.

YUHANNA 6:1-40 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Bu olaylardan sonra, İsa Taberiye diye tanınan Galile Denizi'nin karşı yakasına gitti. Büyük bir kalabalık O'nu izliyordu; çünkü hastalar üzerinde gösterdiği mucizeleri görmüşlerdi. İsa dağ yamacına çıkıp orada öğrencileriyle birlikte oturdu. Yahudiler'in Fısıh Bayramı yakındı. İsa gözlerini kaldırdığında büyük bir kalabalığın kendisine doğru geldiğini gördü. Filipus'a, “Bunların yemesi için nereden ekmek alalım?” diye sordu. Bu sözü onu denemek için söylemişti; çünkü kendisi ne yapacağını biliyordu. Filipus yanıtladı: “Her birinin ağzına bir lokma yiyecek koyabilmesi için iki yüz dinarlık ekmek bile yetmez!” Öğrencilerinden biri, Simun Petrus'un kardeşi Andreas, “Burada beş arpa ekmeğiyle iki balığı olan bir çocuk var” dedi, “Ama bu koca kalabalık için bu nedir ki!” İsa, “Halkı yere oturtun” dedi. Sık bir çayırlıktaydılar. Böylece, sayısı yaklaşık beş bini bulan erkek yere oturdu. Bunun üzerine İsa ekmekleri aldı, teşekkür sunduktan sonra oturanlara dağıttı. Bunun gibi, balıklardan da istedikleri kadar verdi. Herkes iyice doyduktan sonra İsa öğrencilerine, “Artakalan parçaları toplayın” dedi, “Hiçbir şey atılmasın.” Onlar da topladılar. Beş arpa ekmeğinden artakalan parçalarla on iki küfe doldurdular. İsa'nın gerçekleştirdiği bu mucizeyi görenler, “Gerçekten, dünyaya gelmesi beklenen peygamber budur” dediler. İsa da onların gelip kendisini kral yapmak için zorla götüreceklerini bildiğinden, yalnız başına yeniden dağa çekildi. Akşam olunca İsa'nın öğrencileri aşağıya, denize indiler. Bir tekneye binip karşı kıyıdaki Kafernahum'a doğru yol almaya başladılar. Karanlık basmıştı. İsa daha yanlarına gelmemişti. Deniz esen güçlü rüzgarın etkisiyle kabarıyordu. Bu durumda yaklaşık üç dört mil kürek çektikten sonra, İsa'nın deniz üstünde yürüyerek tekneye yaklaştığını gördüler. Korkuya kapıldılar. İsa, “Korkmayın, benim” dedi. Bunun üzerine, O'nu tekneye almak istediler. Tekne hemen gidecekleri kıyıya ulaştı. Ertesi gün, denizin öbür kıyısında duran halk, orada İsa'nın öğrencilerinin bindiği tek bir tekneden başka tekne bulunmadığını gördü. İsa'nın öğrencileriyle birlikte o tekneye binmediğini, öğrencilerin yalnız gittiğini anladılar. Öte yandan, Taberiye'den gelen tekneler Rab teşekkür sunduktan sonra halkın yemek yediği yerin yakınına varmıştı. Halk ne İsa'nın, ne de öğrencilerin orada olmadığını görünce, teknelere binip İsa'yı aramak için Kafernahum'a gitti. İsa'yı denizin karşı kıyısında bulunca, “Rabbi” dediler, “Buraya ne zaman geldin?” İsa, “Size doğrusunu söyleyeyim: Beni mucizeler gördüğünüz için değil, ekmeklerden yiyerek doyduğunuz için arıyorsunuz” diye yanıtladı, “Gelip geçici yiyecek için değil, sonsuz yaşam boyunca kalıcı yiyecek için çalışın. Bunu size İnsanoğlu verecektir. Baba Tanrı O'na mührünü basmıştır.” “Tanrı tarafından onaylanan işleri yerine getirmek için ne yapmamız gerekir?” diye sordular. İsa, “Tanrı tarafından onaylanan iş O'nun gönderdiği kişiye iman etmenizdir” diye karşılık verdi. Bunun üzerine, “Öyleyse ne belirti göstereceksin ki, görüp sana iman edelim?” dediler, “Ne yapacaksın? Atalarımız çölde man yediler. Yazılı olduğu gibi, “ ‘Yemeleri için onlara gökten ekmek verdi.’ ” İsa, “Size doğrusunu söyleyeyim” dedi, “Gökten ekmeği Musa vermedi. Size gökten gerçek ekmeği veren Babam'dır. Çünkü Tanrı'nın ekmeği, gökten inen ve dünyaya yaşam verendir.” Onlar da İsa'ya, “Ya Rab” dediler, “Bize bu ekmeği her zaman ver.” İsa, “Yaşam ekmeği Ben'im” dedi, “Bana gelen acıkmayacaktır. Bana iman eden hiçbir zaman susamayacaktır. Ama size daha önce de belirttiğim gibi, beni görmenize karşın yine de iman etmiyorsunuz. Baba'nın bana verdiklerinin hepsi bana gelecektir. Bana geleni hiçbir zaman geri çevirmem. Çünkü kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini uygulamak için gökten indim. Beni gönderenin isteği, bana verdiklerinin hiçbirini yitirmemem, onları son gün diriltmemdir. Çünkü Babam'ın isteği, Oğul'u görüp O'na iman eden herkesin sonsuz yaşamı olmasıdır. Son gün onları ben dirilteceğim.”