YUHANNA 4:4-42

YUHANNA 4:4-42 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Giderken Samiriye'den geçmesi gerekiyordu. Böylece Samiriye'nin Sihar denilen kentine geldi. Burası Yakup'un kendi oğlu Yusuf'a vermiş olduğu toprağın yakınındaydı. Yakup'un kuyusu da oradaydı. İsa, yolculuktan yorulmuş olduğu için kuyunun yanına oturmuştu. Saat on iki sularıydı. Samiriyeli bir kadın su çekmeye geldi. İsa ona, “Bana su ver, içeyim” dedi. İsa'nın öğrencileri yiyecek satın almak için kente gitmişlerdi. Samiriyeli kadın, “Sen Yahudi'sin, bense Samiriyeli bir kadınım” dedi, “Nasıl olur da benden su istersin?” Çünkü Yahudiler'in Samiriyeliler'le ilişkileri yoktur. İsa kadına şu yanıtı verdi: “Eğer sen Tanrı'nın armağanını ve sana, ‘Bana su ver, içeyim’ diyenin kim olduğunu bilseydin, sen O'ndan dilerdin, O da sana yaşam suyunu verirdi.” Kadın, “Efendim” dedi, “Su çekecek bir şeyin yok, kuyu da derin, yaşam suyunu nereden bulacaksın? Sen, bu kuyuyu bize vermiş, kendisi, oğulları ve davarları ondan içmiş olan atamız Yakup'tan daha mı büyüksün?” İsa şöyle yanıt verdi: “Bu sudan her içen yine susayacak. Oysa benim vereceğim sudan içen sonsuza dek susamaz. Benim vereceğim su, içende sonsuz yaşam için fışkıran bir pınar olacak.” Kadın, “Efendim” dedi, “Bu suyu bana ver. Böylece ne susayayım, ne de su çekmek için buraya kadar geleyim.” İsa, “Git, kocanı çağır ve buraya gel” dedi. Kadın, “Kocam yok” diye yanıtladı. İsa, “Kocam yok demekle doğruyu söyledin” dedi. “Beş kocaya vardın. Şimdi birlikte yaşadığın adam kocan değil. Doğruyu söyledin.” Kadın, “Efendim, anlıyorum, sen bir peygambersin” dedi. “Atalarımız bu dağda tapındılar, ama sizler tapılması gereken yerin Yeruşalim'de olduğunu söylüyorsunuz.” İsa ona şöyle dedi: “Kadın, bana inan, öyle bir saat geliyor ki, Baba'ya ne bu dağda, ne de Yeruşalim'de tapınacaksınız! Siz bilmediğinize tapıyorsunuz, biz bildiğimize tapıyoruz. Çünkü kurtuluş Yahudiler'dendir. Ama içtenlikle tapınanların Baba'ya ruhta ve gerçekte tapınacakları saat geliyor. İşte, o saat şimdidir. Baba da kendisine böyle tapınanları arıyor. Tanrı ruhtur, O'na tapınanlar da ruhta ve gerçekte tapınmalıdırlar.” Kadın İsa'ya, “Mesih denilen meshedilmiş Olan'ın geleceğini biliyorum” dedi, “O gelince bize her şeyi bildirecek.” İsa, “Seninle konuşan ben, O'yum” dedi. Bu sırada İsa'nın öğrencileri geldiler. O'nun bir kadınla konuşmasına şaştılar. Bununla birlikte hiçbiri, “Ne istiyorsun?” ya da, “O kadınla neden konuşuyorsun?” demedi. Sonra kadın su testisini bırakarak kente gitti ve halka şöyle dedi: “Gelin, yaptığım her şeyi bana söyleyen adamı görün. Acaba Mesih bu mudur?” Halk da kentten çıkıp İsa'ya doğru gelmeye başladı. Bu arada öğrencileri O'na, “Rabbî, yemek ye!” diye rica ediyorlardı. Ama İsa, “Benim, sizin bilmediğiniz bir yiyeceğim var” dedi. Öğrenciler birbirlerine, “Acaba biri O'na yiyecek mi getirdi?” diye sordular. İsa, “Benim yemeğim, beni gönderenin isteğini yerine getirmek ve O'nun işini tamamlamaktır” dedi. “Sizler, ‘Ekinleri biçmeye daha dört ay var’ demiyor musunuz? İşte, size söylüyorum, başınızı kaldırıp tarlalara bakın. Ekinler sararmış, biçilmeye hazır! Eken ve biçen birlikte sevinsinler diye, biçen kişi şimdiden ücretini alır ve sonsuz yaşam için ürün toplar. ‘Biri eker, başkası biçer’ sözü bu durumda doğrudur. Ben sizi, emek vermediğiniz bir ürünü biçmeye gönderdim. Başkaları emek verdiler, siz ise onların emeğinden yararlandınız.” O kentten birçok Samiriyeli, “Yaptığım her şeyi bana söyledi” diye tanıklık eden kadının sözü üzerine İsa'ya iman etti. Samiriyeliler O'na gelip yanlarında kalması için rica ettiler. O da orada iki gün kaldı. O'nun sözü üzerine daha birçokları iman etti. Bunlar kadına, “Bizim iman etmemizin nedeni artık senin sözlerin değil” diyorlardı. “Kendimiz işittik, O'nun gerçekten dünyanın Kurtarıcısı olduğunu biliyoruz.”

YUHANNA 4:4-42 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

Ve Samiriyeden geçmesi gerekti. Böylece Yakubun, oğlu Yusufa vermiş olduğu yere yakın Samiriyenin Sihar denilen şehrine geldi. Yakubun kuyusu orada idi. Ve İsa yolculuktan yorulmuş olarak kuyunun yanında böylece oturmakta idi. Saat altı sularında idi. Samiriyeden bir kadın su çekmeğe geldi; İsa ona: Ver bana, içeyim, dedi. Çünkü şakirtleri yiyecek satın almak için şehre gitmişlerdi. Samiriyeli kadın da ona dedi: Sen Yahudi, ben de Samiriyeli bir kadınken, nasıl benden su istiyorsun? (Zira Yahudiler Samiriyelilerle iş yapmazlar.) İsa cevap verip ona dedi: Eğer sen Allahın vergisini, ve: Ver bana, içeyim, diye sana söyliyenin kim olduğunu bilseydin, sen ondan isterdin, o da sana diri su verirdi. Kadın ona dedi: Efendi, su çekecek bir şeyin yok, kuyu da derin; imdi sende nereden diri su olur? Sen bu kuyuyu bize veren, ve kendisile oğulları ve davarları oradan içmiş olan babamız Yakubdan daha büyük müsün? İsa cevap verip ona dedi: Bu sudan her içen yine susar; fakat kendisine benim vereceğim sudan kim içerse, ebediyen susamaz, fakat ona vereceğim su kendisinde ebedî hayat için fışkıran su kaynağı olur. Kadın ona dedi: Efendi, bu suyu bana ver de susamıyayım, ve su çekmek için ta buraya gelmiyeyim. Kadına: Git, kocanı çağır; ve buraya gel, dedi. Kadın cevap verip: Kocam yoktur, dedi; İsa ona dedi: Kocam yoktur diye iyi söyledin; çünkü beş kocaya varmıştın, şimdi sendeki, kocan değildir; sen bunu doğru söyledin. Kadın ona dedi: Efendi, görüyorum ki, sen peygambersin. Atalarımız bu dağda tapındılar, ve siz, tapınmak gerek olan yer Yeruşalimdedir, dersiniz. İsa ona dedi: Kadın, bana inan, saat geliyor ki, o vakit Babaya ne bu dağda, ne de Yeruşalimde tapınacaksınız. Siz bilmediğinize tapınıyorsunuz, biz bildiğimize tapınıyoruz; zira kurtuluş Yahudilerdendir. Fakat gerçekten tapınanların Babaya ruhta ve hakikatte tapınacakları saat geliyor, ve şimdidir; çünkü Baba kendine böyle tapınanları arar. Allah Ruhtur, ve ona tapınanların ruhta ve hakikatte tapınmaları gerektir. Kadın ona dedi: Biliyorum ki, Hıristos denilen Mesih gelecektir; o gelince bize her şeyi bildirecektir. İsa ona dedi: Sana söyliyen ben, oyum. Bunun üzerine şakirtleri geldiler, ve İsanın bir kadınla konuşmakta olmasına şaştılar; bununla beraber hiç biri: Ne arıyorsun? yahut: Niçin o kadınla konuşuyorsun? demedi. İmdi kadın su testisini bıraktı, ve şehre gidip halka dedi: Gelin, yaptığım bütün şeyleri bana söyliyen adamı görün; acaba Mesih bu mu? Onlar da şehirden çıkıp ona geliyorlardı. Bu sırada şakirtler: Rabbi, ye, diye ona rica ettiler. Fakat İsa onlara: Benim yiyecek bir yiyeceğim var ki, siz onu bilmezsiniz, dedi. İmdi şakirtler birbirlerine: Acaba kimse ona yiyecek getirdi mi? diyorlardı. İsa onlara dedi: Benim yemeğim beni gönderenin iradesini yapmak, ve onun işini başarmaktır. Siz hasadın gelmesine daha dört ay var, demiyor musunuz? İşte, size diyorum: Gözlerinizi kaldırın da, hasat edilsin diye ağarmış olan tarlalara bakın. Eken de, biçen de birlikte sevinsinler diye, biçen ücret alır, ve ebedî hayat için semere toplar. Çünkü: Başkası eker, başkası biçer sözü, bunda doğrudur. Ben sizi emek vermediğiniz şeyi biçmeğe gönderdim; başkaları emek verdiler, ve siz onların emeğine girdiniz. Yaptığım bütün şeyleri bana söyledi, diye şehadet eden kadının sözü üzerine o şehirden Samiriyelilerin bir çoğu İsaya iman ettiler. Samiriyeliler ona geldikleri zaman, kendilerile kalsın diye ona yalvardılar; İsa da orada iki gün kaldı. Ve daha bir çokları onun sözü üzerine iman ettiler, ve kadına diyorlardı: Bizim iman etmemiz artık senin söylemen üzerine değil; çünkü biz kendimiz işittik, ve biliyoruz ki, gerçek dünyanın Kurtarıcısı budur.

YUHANNA 4:4-42 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Yolculuk ederken Samiriye'den geçmesi gerekiyordu. Samiriye'nin Sihar denilen kasabasına geldi. Burası Yakup'un oğlu Yusuf'a verdiği toprağa yakındı. Yakup'un kuyusu buradaydı. Yolculuktan yorulmuş olan İsa kuyunun yanına oturdu. Saat öğleyin on iki sularıydı. Samiriyeli bir kadın su çekmeye geldi. İsa ona, “Bana da ver, içeyim” dedi. Öğrencileri kasabaya yiyecek almaya gitmişlerdi. Samiriyeli kadın, “Sen Yahudi'sin, bense Samiriyeli bir kadınım” dedi, “Nasıl olur da benden içecek su istersin?” Çünkü Yahudiler'in Samiriyeliler'le hiç ilişkisi yoktu. İsa şöyle yanıtladı: “Eğer Tanrı'nın armağanını ve sana, ‘Bana su ver, içeyim’ diyenin kim olduğunu bilseydin, sen O'ndan isteyecektin, O da sana yaşam suyunu verecekti.” Kadın, “Efendim” dedi, “Su çekecek bir şeyin yok, kuyu da derin! Yaşam suyunu nereden bulacaksın? Bu kuyuyu bize veren atamız Yakup'tur. Kendisi de, davarları da oradan içmiştir. Yoksa sen ondan da üstün biri misin?” İsa ona şöyle dedi: “Bu sudan içen herkes yeniden susayacaktır. Oysa benim vereceğim sudan her kim içerse sonsuza dek susamayacaktır. Vereceğim su sonsuz yaşam sağlamak için onun iç varlığında kaynaklanan bir pınar olacaktır.” Kadın, “Efendim” dedi, “Bu suyu bana ver. Ne susayayım, ne de su çekmek için buraya dek geleyim!” İsa, “Git, kocanı çağır, sonra buraya dön” dedi. Kadın, “Kocam yok” diye yanıtlayınca İsa, “Kocam yok demekle doğru söyledin” dedi, “Çünkü beş kocaya vardın ve şu anda birlikte yaşadığın kişi kocan değil. Bu konuda doğru konuştun.” Kadın, “Efendim” dedi, “Görüyorum ki sen bir peygambersin. Bizim atalarımız şu dağda tapındılar, ama sizler tapınılması gereken yer Yeruşalim'dedir dersiniz.” İsa, “Bana inan, ey kadın” dedi, “Zaman geliyor. O zaman Baba'ya ne bu dağda, ne de Yeruşalim'de tapınacaksınız. Siz bilmediğinize tapınıyorsunuz; bizse bildiğimize tapınıyoruz. Çünkü kurtuluş Yahudiler'den gelir. Ama gerçekten tapınanların Baba'ya ruhta ve gerçekte tapınacakları saat geliyor ve işte o saat şimdidir. Çünkü Baba kendisine böyle tapınanları arıyor. Tanrı Ruh'tur ve O'na tapınanların ruhta ve gerçekte tapınmaları gerekir.” Kadın, “Biliyorum ki, Hristos denilen Mesih gelecektir” dedi, “O gelince, bize her şeyi bildirecek.” İsa, “Seninle konuşan ben, O Kişi'yim” dedi. Bu sırada İsa'nın öğrencileri geldiler. O'nun bir kadınla konuşmasına şaştılar. Buna karşın hiçbiri kadına, “Sen ne arıyorsun?” ya da İsa'ya, “Neden bu kadınla konuşuyorsun?” diye sormadı. Kadın su testisini bıraktı, kasabaya gidip halka dedi ki, “Gelin, tüm yaptıklarımı bana söyleyen adamı görün. Acaba Mesih bu mu?” Halk kasabadan çıkmış, İsa'ya geliyordu. Bu arada öğrencileri O'na, “Rabbi, bir şey ye!” diyorlardı. Ama İsa, “Sizin bilmediğiniz bir yiyeceğim var” dedi. Öğrenciler birbirlerine, “Acaba biri O'na yiyecek mi getirdi?” diye sordular. İsa, “Benim yiyeceğim, beni gönderenin isteğini yapmak ve işini tamamlamaktır” dedi, “Sizler ürünün biçilmesine daha dört ay var demiyor musunuz? Ben de size diyorum ki, gözlerinizi kaldırın da ürünü biçilmeye hazır, ağarmış tarlalara bakın. “Eken de, biçen de birlikte sevinsinler diye, biçen karşılığını alıyor, sonsuz yaşam için ürün topluyor. Çünkü burada, ‘Biri eker, öbürü biçer’ sözü doğrudur. Sizi emek vermediğiniz ekini biçmeye gönderdim. Başkaları emek verdiler, sizse onların emeğine kondunuz.” “Tüm yaptıklarımı bana söyledi” diye tanıklık eden kadının sözü üzerine, o kasabadaki Samiriyeliler'in birçoğu İsa'ya iman ettiler. O'na geldiklerinde de yanlarında kalması için yalvardılar. O da iki gün orada kaldı. İsa'nın sözü üzerine daha birçok kişi iman etti. Kadına da, “Bundan böyle iman etmemiz senin söylemenle değil” dediler, “Biz kendimiz O'nu duyduk ve gerçekten dünyanın kurtarıcısı olduğunu biliyoruz.”