YUHANNA 11:17-57
YUHANNA 11:17-57 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)
İsa Beytanya'ya yaklaşınca Lazar'ın dört gündür mezarda olduğunu öğrendi. Beytanya, Yeruşalim'e on beş ok atımı kadar uzaklıktaydı. Birçok Yahudi, kardeşlerini yitiren Marta'yla Meryem'i avutmaya gelmişti. Marta İsa'nın geldiğini duyunca O'nu karşılamaya çıktı, Meryem ise evde kaldı. Marta İsa'ya, “Ya Rab” dedi, “Burada olsaydın, kardeşim ölmezdi. Şimdi bile, Tanrı'dan ne dilersen Tanrı'nın onu sana vereceğini biliyorum.” İsa, “Kardeşin dirilecektir” dedi. Marta, “Son gün, diriliş günü onun dirileceğini biliyorum” dedi. İsa ona, “Diriliş ve yaşam Ben'im” dedi. “Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. Yaşayan ve bana iman eden asla ölmeyecek. Buna iman ediyor musun?” Marta, “Evet, ya Rab” dedi. “Senin, dünyaya gelecek olan Tanrı'nın Oğlu Mesih olduğuna iman ettim.” Bunu söyledikten sonra gidip kızkardeşi Meryem'i gizlice çağırdı. “Öğretmen burada, seni çağırıyor” dedi. Meryem bunu işitince hemen kalkıp İsa'nın yanına gitti. İsa henüz köye varmamıştı, hâlâ Marta'nın kendisini karşıladığı yerdeydi. Meryem'le birlikte evde bulunan ve kendisini teselli eden Yahudiler, onun hızla kalkıp dışarı çıktığını gördüler. Ağlamak için mezara gittiğini sanarak onu izlediler. Meryem İsa'nın bulunduğu yere vardı. O'nu görünce ayaklarına kapanarak, “Ya Rab” dedi, “Burada olsaydın, kardeşim ölmezdi.” Meryem'in ve onunla gelen Yahudiler'in ağladığını gören İsa'nın içini hüzün kapladı, yüreği sızladı. “Onu nereye koydunuz?” diye sordu. O'na, “Ya Rab, gel gör” dediler. İsa ağladı. Yahudiler, “Bakın, onu ne kadar seviyormuş!” dediler. Ama içlerinden bazıları, “Körün gözlerini açan bu kişi, Lazar'ın ölümünü de önleyemez miydi?” dediler. İsa yine derinden hüzünlenerek mezara vardı. Mezar bir mağaraydı, girişinde de bir taş duruyordu. İsa, “Taşı çekin!” dedi. Ölenin kızkardeşi Marta, “Rab, o artık kokmuştur, öleli dört gün oldu” dedi. İsa ona, “Ben sana, ‘İman edersen Tanrı'nın yüceliğini göreceksin’ demedim mi?” dedi. Bunun üzerine taşı çektiler. İsa gözlerini gökyüzüne kaldırarak şöyle dedi: “Baba, beni işittiğin için sana şükrediyorum. Beni her zaman işittiğini biliyordum. Ama bunu, çevrede duran halk için, beni senin gönderdiğine iman etsinler diye söyledim.” Bunları söyledikten sonra yüksek sesle, “Lazar, dışarı çık!” diye bağırdı. Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü peşkirle sarılmış olarak dışarı çıktı. İsa oradakilere, “Onu çözün, bırakın gitsin” dedi. O zaman, Meryem'e gelen ve İsa'nın yaptıklarını gören Yahudiler'in birçoğu İsa'ya iman etti. Ama içlerinden bazıları Ferisiler'e giderek İsa'nın yaptıklarını onlara bildirdiler. Bunun üzerine başkâhinler ve Ferisiler, Yüksek Kurul'u toplayıp dediler ki, “Ne yapacağız? Bu adam birçok doğaüstü belirti gerçekleştiriyor. Böyle devam etmesine izin verirsek, herkes O'na iman edecek. Romalılar da gelip kutsal yerimizi ve ulusumuzu ortadan kaldıracaklar.” İçlerinden biri, o yıl başkâhin olan Kayafa, “Hiçbir şey bilmiyorsunuz” dedi. “Bütün ulus yok olacağına, halk uğruna bir tek adamın ölmesi sizin için daha uygun. Bunu anlamıyor musunuz?” Bunu kendiliğinden söylemiyordu. O yılın başkâhini olarak İsa'nın, ulusun uğruna, ve yalnız ulusun uğruna değil, Tanrı'nın dağılmış çocuklarını toplayıp birleştirmek için de öleceğine ilişkin peygamberlikte bulunuyordu. Böylece o günden itibaren İsa'yı öldürmek için düzen kurmaya başladılar. Bu yüzden İsa artık Yahudiler arasında açıkça dolaşmaz oldu. Oradan ayrılarak çöle yakın bir yere, Efrayim denilen kente gitti. Öğrencileriyle birlikte orada kaldı. Yahudiler'in Fısıh Bayramı yakındı. Taşradakilerin birçoğu bayramdan önce arınmak için Yeruşalim'e gitti. Orada İsa'yı arayıp durdular. Tapınaktayken birbirlerine, “Ne dersiniz, bayrama hiç gelmeyecek mi?” diye soruyorlardı. Başkâhinlerle Ferisiler O'nu yakalayabilmek için, yerini bilenlerin haber vermesini buyurmuşlardı.
YUHANNA 11:17-57 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)
İmdi İsa gelip Lazarı dört gündür kabirde yatmakta buldu. Ve Beytanya Yeruşalime on beş ok atımı kadar yakındı. Yahudilerden bir çoğu, kardeşleri için onları teselli etsinler diye Marta ve Meryeme gelmişlerdi. Ve Marta, İsanın gelmekte olduğunu işitince, onu karşıladı; fakat Meryem evde oturuyordu. Marta İsaya dedi: Ya Rab, eğer burada olsaydın, kardeşim ölmezdi. Şimdi de bilirim ki, Allahtan her ne istersen, Allah sana verecektir. İsa ona: Kardeşin kıyam edecektir, dedi. Marta ona dedi: Bilirim ki, kıyamette, son günde, kıyam edecektir. İsa ona dedi: Kıyamet ve hayat benim; bana iman eden ölmüş olsa da, yaşar; ve kim yaşar, ve bana iman ederse, ebediyen ölmez. Buna iman ediyor musun? Ona dedi: Evet, ya Rab, iman ettim ki, dünyaya gelen Allahın Oğlu Mesih sensin. Bunu söyledikten sonra gitti, ve kızkardeşi, Meryemi, gizlice çağırıp dedi: Muallim buradadır, ve seni çağırıyor. O bunu işitince, çabuk kalkıp İsanın yanına gitti. İsa daha köye varmamıştı, ve henüz Martanın kendisini karşıladığı yerde idi. İmdi Meryem ile beraber evde bulunan ve kendisini teselli eden Yahudiler, kadının acele kalkıp dışarı çıktığını görünce, ağlamak için kabre gitmekte olduğunu sandılar, ve ardınca gittiler. İmdi Meryem, İsanın olduğu yere gelince, onu gördü ve ayaklarına kapanıp ona dedi: Ya Rab, eğer burada olsaydın, kardeşim ölmezdi. İsa onu ağlamakta ve onunla gelen Yahudileri de ağlamakta görünce, ruhunda inledi, ve yüreği çok sıkıldı, ve dedi: Onu nereye koydunuz? Ona: Ya Rab, gel de bak, dediler. İsa ağladı. İmdi Yahudiler: Bak, onu ne kadar seviyormuş! dediler. Fakat onlardan bazıları dediler: Körün gözlerini açan bu zat, bir şey yapamazmıydı ki, bu adam da ölmesin? O vakit İsa yine içinden inliyerek kabre geldi. O bir mağara idi; ve önünde bir taş vardı. İsa: Taşı kaldırın, dedi. Ölenin kızkardeşi Marta ona dedi: Ya Rab, artık kokmuştur, çünkü dört günlüktür. İsa dedi: Sana: Eğer iman edersen, Allahın izzetini göreceksin, demedim mi? Bundan sonra taşı kaldırdılar. İsa da gözlerini yukarıya kaldırıp dedi: Ey Baba, beni işittiğin için sana şükrederim. Ve beni daima işittiğini bilirdim; fakat çevrede duran halk için söyledim; ta ki, beni sen gönderdiğine iman etsinler. Bu şeyleri söyledikten sonra, yüksek sesle: Lazar, dışarı gel! diye bağırdı. Ölü de, elleri ve ayakları sargılarla bağlanmış ve yüzü mendille sarılmış olarak çıktı. İsa onlara: Onu çözün, ve bırakın gitsin, dedi. İmdi Meryeme gelen, ve İsanın ettiği işi gören Yahudilerden bir çoğu kendisine iman ettiler. Fakat onlardan bazıları Ferisilere gidip İsanın ettiği işleri onlara söylediler. İmdi başkâhinler ve Ferisiler bir meclis toplayıp dediler: Ne yapıyoruz? çünkü bu adam bir çok alâmetler yapıyor. Böylece onu bırakırsak, herkes ona iman edecek; Romalılar da gelip hem yerimizi, hem de milletimizi kaldıracaklar. Ve onlardan biri, o yıl başkâhin olan Kayafa, kendilerine dedi: Siz bir şey anlamıyorsunuz; bütün millet helâk olmasın diye kavm uğruna bir adamın ölmesi bizim için hayırlı olduğunu düşünmüyorsunuz. Bunu kendiliğinden söylemedi, ancak o yıl başkâhin olduğundan, millet için, ve yalnız millet için değil, fakat Allahın dağılmış çocuklarını bir etmek için İsanın öleceğini peygamberlik edip söyledi. İmdi o günden onu öldürmek için öğütleştiler. Bunun üzerine artık İsa Yahudiler arasında açıkça gezmedi, ancak oradan çöle yakın diyara, Efraim denilen şehre gitti; ve şakirtlerile orada kaldı. Yahudilerin Fıshı yakındı. Taşradan bir çok halk kendilerini tathir için, Fısıhtan önce Yeruşalime çıktılar. İmdi onlar İsayı arıyorlardı; ve mabette dururken, birbirlerine diyorlardı: Ne sanırsınız? bayrama gelmiyecek mi? Başkâhinler ile Ferisiler: Nerede olduğunu kim biliyorsa göstersin, diye onu tutmak için emirler vermişlerdi.
YUHANNA 11:17-57 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)
İsa oraya vardığında Lazar'ı dört gün önce mezara konmuş buldu. Beytanya Yeruşalim'e yakındı; yaklaşık üç kilometre uzaklıktaydı. Yahudiler'den birçoğu, erkek kardeşlerini yitiren Marta ile Meryem'i avutmaya gelmişlerdi. Marta İsa'nın geldiğini duyunca O'nu karşılamaya çıktı. Meryem evde oturuyordu. Marta İsa'ya, “Ya Rab” dedi, “Burada olsaydın kardeşim ölmeyecekti. Şimdi de her ne dilersen Tanrı'nın sana vereceğini biliyorum.” İsa, “Kardeşin dirilecek” dedi. Marta, “Son gün, ölülerin dirilişinde yeniden dirileceğini biliyorum” diye yanıtladı. İsa, “Diriliş ve yaşam Ben'im” dedi, “Bana iman eden ölmüş olsa da yaşayacaktır. Yaşamakta olan herhangi bir kimse bana iman ederse sonsuzluk boyunca hiç ölmeyecektir. Buna iman ediyor musun?” Marta, “Evet, ya Rab” dedi, “Senin Tanrı'nın Oğlu, dünyaya gelecek Mesih olduğuna iman ettim.” Bunu söyledikten sonra gitti, gizlice kız kardeşi Meryem'i çağırarak haber verdi: “Öğretmen burada. Seni çağırıyor.” Meryem bunu işitince kalkıp İsa'yı karşılamaya çıktı. İsa daha kasabaya varmamıştı, Marta'nın kendisini karşıladığı yerdeydi. Evde Meryem'le oturup onu avutan Yahudiler, Meryem'in ivedilikle ayağa kalkıp sokağa çıktığını görünce, ağlamak için mezara gittiğini sanarak ardından gittiler. Meryem İsa'nın bulunduğu yere varıp O'nu gördü. Ayaklarına kapanarak, “Ya Rab” dedi, “Burada olsaydın kardeşim ölmeyecekti.” İsa hem onun, hem de onunla birlikte gelen Yahudiler'in ağladıklarını görünce inledi, ruhu derin üzüntüyle sarsıldı. “Onu nereye yatırdınız?” diye sordu. “Gel de gör, ya Rab!” dediler. İsa ağladı. Bunu gören Yahudiler, “Bakın, ne denli seviyormuş onu!” dediler. İçlerinden bazıları da, “Körün gözlerini açan, bunun ölümünü önleyemez miydi?” yolunda konuştular. Bunun üzerine İsa yine derin derin inledi ve mezara yaklaştı. Mezar bir mağaraydı, önüne de bir taş koymuşlardı. İsa, “Taşı kaldırın” diye buyurdu. Ölünün kız kardeşi Marta, “Ya Rab, artık kokmuştur; öleli dört gün oldu” dedi. İsa, “Sana, iman edersen Tanrı'nın yüceliğini göreceksin demedim mi?” diye yanıtladı. Taşı kaldırdılar. İsa gözlerini yukarı kaldırarak, “Ey Baba, beni işittiğin için sana şükrederim” dedi, “Beni her zaman işittiğini biliyorum. Ancak çevrede duran halk için bu sözleri söylüyorum; beni senin gönderdiğine iman etsinler diye.” Bunları söyledikten sonra yüksek sesle bağırdı: “Lazar, dışarı gel!” Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü bir bezle örtülü, dışarı çıktı. İsa, “Onu çözün, bırakın gitsin” dedi. Bunun üzerine, Meryem'e gelen ve İsa'nın yaptığı işi gören Yahudiler'den birçoğu O'na iman etti. Ancak bazıları da Ferisiler'e gidip İsa'nın yaptıklarını anlattılar. Bunun üzerine başkâhinlerle Ferisiler Yüksek Kurul'u topladılar. “Ne yapacağız?” diyorlardı, “Bu adam bir sürü mucize yapıyor. O'nu böyle bırakırsak, herkes O'na iman edecek. Romalılar da gelip hem kutsal yerimizi hem ulusumuzu yok edecekler.” Aralarından biri –o yılın başkâhini– Kayafas şöyle dedi: “Bir şey anlamıyorsunuz. Bütün ulusun yok olmaması için halk yararına bir tek kişinin ölmesinin sizin için daha elverişli olduğunu düşünemiyorsunuz!” Bunu kendiliğinden söylememişti. O yılın başkâhini olduğundan, İsa'nın ulus yararına öleceğine ilişkin peygamberlikte bulunmuştu. Hem yalnız ulus yararına değil, Tanrı'nın dağılmış çocuklarını da bir araya getirmek için ölecekti. İşte o günden sonra İsa'yı öldürmeyi tasarladılar. Bu yüzden İsa Yahudiler arasında artık açıkça dolaşmadı. Ancak oradan çöle yakın bir yere, Efrayim denen kasabaya gitti ve öğrencilerle birlikte orada kaldı. Yahudiler'in Fısıh Bayramı yakındı. Çevre köylerden birçok kişi kendilerini arındırmak için Fısıh'tan önce Yeruşalim'e çıktı. Bunlar İsa'yı arıyor ve tapınakta durup birbirlerine, “Ne dersiniz? Acaba bayrama gelmeyecek mi?” diye soruyorlardı. Başkâhinlerle Ferisiler de O'nun nerede olduğunu bilen varsa bildirsin diye buyruklar çıkarmışlardı; öyle ki, O'nu yakalayabilsinler.