YEŞAYA 6:1-13

YEŞAYA 6:1-13 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Kral Uzziya'nın öldüğü yıl yüce ve görkemli Rab'bi gördüm; tahtta oturuyordu, giysisinin etekleri tapınağı dolduruyordu. Üzerinde Seraflar duruyordu; her birinin altı kanadı vardı; ikisiyle yüzlerini, ikisiyle ayaklarını örtüyor, öbür ikisiyle de uçuyorlardı. Birbirlerine şöyle sesleniyorlardı: “Her Şeye Egemen RAB Kutsal, kutsal, kutsaldır. Yüceliği bütün dünyayı dolduruyor.” Seraflar'ın sesinden kapı söveleriyle eşikler sarsıldı, tapınak dumanla doldu. “Vay başıma! Mahvoldum” dedim, “Çünkü dudakları kirli bir adamım, dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyorum. Buna karşın Kral'ı, Her Şeye Egemen RAB'bi gözlerimle gördüm.” Seraflar'dan biri bana doğru uçtu, elinde sunaktan maşayla aldığı bir kor vardı; onunla ağzıma dokunarak, “İşte bu kor dudaklarına değdi, suçun silindi, günahın bağışlandı” dedi. Sonra Rab'bin sesini işittim: “Kimi göndereyim? Bizim için kim gidecek?” diyordu. “Ben! Beni gönder” dedim. “Git, bu halka şunu duyur” dedi, “ ‘Duyacak duyacak, ama anlamayacaksınız, Bakacak bakacak, ama görmeyeceksiniz! Bu halkın yüreğini duygusuzlaştır, Kulaklarını ağırlaştır, Gözlerini kapat. Öyle ki, gözleri görmesin, Kulakları duymasın, yürekleri anlamasın Ve bana dönüp şifa bulmasınlar.’ ” “Ne vakte kadar, ya Rab?” diye sordum. Rab yanıtladı: “Kentler viraneye dönüp kimsesiz kalıncaya, Evler ıpıssız oluncaya, Toprak büsbütün kıraçlaşıncaya kadar. İnsanları çok uzaklara süreceğim, Ülke bomboş kalacak, Halkın onda biri kalsa da ülke mahvolacak. Ama devrildiği zaman kütüğü kalan Yabanıl fıstık ve meşe ağacı gibi, Kutsal soy kütüğünden çıkacak.”

YEŞAYA 6:1-13 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

K IRAL Uzziyanın öldüğü yıl, Rabbi yüce ve yüksek bir taht üzerinde oturmakta gördüm; ve etekleri mabedi dolduruyordu. Kendisinden yukarıda Seraflar duruyordu; her birinin altı kanadı vardı; ikisile yüzünü örtüyor, ve ikisile ayaklarını örtüyordu; ve ikisile uçuyordu. Ve biri obirine çağırıp diyordu: Orduların RABBİ kuddûstur, kuddûstur, kuddûstur; bütün dünya onun izzetile dolu. Ve çağıranın sesinden eşiklerin temelleri sarsıldı, ve ev dumanla doldu. Ve ben dedim: Vay başıma! çünkü helâk oldum; çünkü ben dudakları murdar bir adamım, ve dudakları murdar bir kavmın içinde oturmaktayım; çünkü gözlerim kıralı, orduların RABBİNİ gördü. Ve Seraflardan biri bana doğru uçtu, ve elinde bir kor vardı; maşa ile onu mezbahın üzerinden almıştı; ve onunla ağzıma dokunup dedi: İşte, senin dudaklarına bu dokundu; ve fesadın kaldırıldı, ve suçun bağışlandı. Ve RABBİN sesini işittim: Kimi göndereyim, ve bizim için kim gidecek? diyordu. Ve: İşte, ben, beni gönder, dedim. Ve dedi: Git, ve bu kavma söyle: İşittikçe işitin, fakat anlamayın; ve gördükçe görün, fakat bilmeyin. Bu kavmın yüreğini semizlet, ve kulaklarını ağırlaştır, ve gözlerini kapa da, gözlerile görmesinler, ve kulakları ile işitmesinler, ve yüreklerile anlamasınlar, ve dönüp şifa bulmasınlar. Ve dedim: Ne vakte kadar, ya RAB? Ve dedi: O vakte kadar ki, şehirler viran ve kimsesiz, ve evler insansız kalacak, ve toprak bütün bütün çöl olacak; ve RAB adamları uzaklara atacak, ve memleketin ortasında boş bırakılmış yerler çok olacak. Ve memlekette onda bir kalsa bile, o da yine yutulacaktır; devrildikleri zaman kütüğü kalan çitlenbik ağacı ve meşe ağacı gibi; onun kütüğü mukaddes zürriyettir.

YEŞAYA 6:1-13 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Kral Uzziya'nın öldüğü yıl yüce ve görkemli Rab'bi gördüm; tahtta oturuyordu, giysisinin etekleri tapınağı dolduruyordu. Üzerinde Seraflar duruyordu; her birinin altı kanadı vardı; ikisiyle yüzlerini, ikisiyle ayaklarını örtüyor, öbür ikisiyle de uçuyorlardı. Birbirlerine şöyle sesleniyorlardı: “Her Şeye Egemen RAB Kutsal, kutsal, kutsaldır. Yüceliği bütün dünyayı dolduruyor.” Seraflar'ın sesinden kapı söveleriyle eşikler sarsıldı, tapınak dumanla doldu. “Vay başıma! Mahvoldum” dedim, “Çünkü dudakları kirli bir adamım, dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyorum. Buna karşın Kral'ı, Her Şeye Egemen RAB'bi gözlerimle gördüm.” Seraflar'dan biri bana doğru uçtu, elinde sunaktan maşayla aldığı bir kor vardı; onunla ağzıma dokunarak, “İşte bu kor dudaklarına değdi, suçun silindi, günahın bağışlandı” dedi. Sonra Rab'bin sesini işittim: “Kimi göndereyim? Bizim için kim gidecek?” diyordu. “Ben! Beni gönder” dedim. “Git, bu halka şunu duyur” dedi, “ ‘Duyacak duyacak, ama anlamayacaksınız, Bakacak bakacak, ama görmeyeceksiniz! Bu halkın yüreğini duygusuzlaştır, Kulaklarını ağırlaştır, Gözlerini kapat. Öyle ki, gözleri görmesin, Kulakları duymasın, yürekleri anlamasın Ve bana dönüp şifa bulmasınlar.’ ” “Ne vakte kadar, ya Rab?” diye sordum. Rab yanıtladı: “Kentler viraneye dönüp kimsesiz kalıncaya, Evler ıpıssız oluncaya, Toprak büsbütün kıraçlaşıncaya kadar. İnsanları çok uzaklara süreceğim, Ülke bomboş kalacak, Halkın onda biri kalsa da ülke mahvolacak. Ama devrildiği zaman kütüğü kalan Yabanıl fıstık ve meşe ağacı gibi, Kutsal soy kütüğünden çıkacak.”