İBRANİLER 9:1-22

İBRANİLER 9:1-22 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

İlk antlaşmanın tapınma kuralları ve dünyasal tapınağı vardı. Bir çadır kurulmuştu. Kutsal Yer denen birinci bölmede kandillik, masa ve adak ekmekleri bulunurdu. İkinci perdenin arkasında En Kutsal Yer denen bir bölme vardı. Altın buhur sunağıyla her yanı altınla kaplanmış Antlaşma Sandığı buradaydı. Sandığın içinde altından yapılmış man testisi, Harun'un filizlenmiş değneği ve antlaşma levhaları vardı. Sandığın üstünde Bağışlanma Kapağı'nı gölgeleyen yüce Keruvlar dururdu. Ama şimdi bunların ayrıntılarına giremeyiz. Her şey böyle düzenlendikten sonra kâhinler her zaman çadırın ilk bölmesine girer, tapınma görevlerini yerine getirirler. Ama iç bölmeye yılda bir kez yalnız başkâhin girebilir. Üstelik kendisi için ve halkın bilmeden işlediği suçlar için sunacağı kurban kanı olmaksızın giremez. Kutsal Ruh bununla çadırın ilk bölmesi durdukça, kutsal yere giden yolun henüz açıkça gösterilmediğini belirtiyor. Bu, şimdiki çağ için bir örnektir; sunulan kurbanlarla sunuların tapınan kişinin vicdanını yetkinleştiremediğini gösteriyor. Bunlar yalnız yiyecek, içecek, çeşitli dinsel yıkanmalarla ilgilidir; yeni düzenin başlangıcına kadar geçerli olan bedensel kurallardır. Ama Mesih, gelecek iyi şeylerin başkâhini olarak ortaya çıktı. İnsan eliyle yapılmamış, yani bu yaratılıştan olmayan daha büyük, daha yetkin çadırdan geçti. Tekelerle danaların kanıyla değil, sonsuz kurtuluşu sağlayarak kendi kanıyla kutsal yere ilk ve son kez girdi. Tekelerle boğaların kanı ve serpilen düve külü murdar olanları kutsal kılıyor, bedensel açıdan temizliyor. Öyleyse sonsuz Ruh aracılığıyla kendini lekesiz olarak Tanrı'ya sunmuş olan Mesih'in kanının, diri Tanrı'ya kulluk edebilmemiz için vicdanımızı ölü işlerden temizleyeceği ne kadar daha kesindir! Bu nedenle, çağrılmış olanların vaat edilen sonsuz mirası almaları için Mesih yeni antlaşmanın aracısı oldu. Kendisi onları ilk antlaşma zamanında işledikleri suçlardan kurtarmak için fidye olarak öldü. Ortada bir vasiyet varsa, vasiyet edenin ölümünün kanıtlanması gerekir. Çünkü vasiyet ancak ölümden sonra geçerli olur. Vasiyet eden yaşadıkça, vasiyetin hiçbir etkinliği yoktur. Bu nedenle ilk antlaşma bile kan akıtılmadan yürürlüğe girmedi. Musa, Kutsal Yasa'nın her buyruğunu bütün halka bildirdikten sonra su, al yapağı, mercanköşkotu ile danaların ve tekelerin kanını alıp hem kitabın hem de bütün halkın üzerine serpti. “Tanrı'nın uymanızı buyurduğu antlaşmanın kanı budur” dedi. Aynı biçimde çadırın ve tapınmada kullanılan bütün eşyaların üzerine kan serpti. Nitekim Kutsal Yasa uyarınca hemen her şey kanla temiz kılınır, kan dökülmeden bağışlama olmaz.

İBRANİLER 9:1-22 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

İ MDİ birinci ahdin de ibadet hükümleri ve dünyevî makdisi vardı. Çünkü kurulmuş çadır vardı; Kudus denilen birinci kısımda şamdan ve sofra ve huzur ekmekleri vardı. Ve ikinci perdeden sonra Kudsülakdas denilen çadır olup onda altın buhur mezbahı, ve her tarafından altınla kaplı ahit sandığı vardı; bunun içinde manı havi altın testi, ve Harunun filizlenmiş asası, ve ahit levhaları vardı; ve kefaretgâha gölge salan izzet kerubileri onun üstünde bulunurdu; şimdi bunlar hakkında ayrı ayrı söylemek mümkün değildir. Ve bunlar böyle tertip edilmiş olup kâhinler daima ibadetleri ifa ederek birinci çadıra girerler; fakat ikinci çadıra senede bir defa yalnız başkâhin girer; kendisi için ve kavmın suçları için takdim ettiği kan olmaksızın girmez; Ruhülkudüs bunu gösteriyor ki birinci çadır hâlâ durdukça, akdesin yolu henüz belli olmamıştır; bu, şimdiki vakit için misaldir; buna göre ibadet edeni vicdanca kemale erdirmeğe kadir olmıyan hediyeler ve kurbanlar takdim olunuyor, (yiyecekler, içecekler ve türlü türlü yıkanmalarla) ancak ıslahat vaktine kadar konulmuş cismanî hükümlerdirler. Fakat gelecek olan iyi şeylerin başkâhini Mesih el ile yapılmamış, yani, bu hilkatten olmıyan daha büyük ve daha mükemmel çadırdan geçip gelmiş, ebedî kurtuluşu almış, ergeçlerin ve buzağıların kanı ile değil, fakat kendi kanı ile akdese bir kerede girmiştir. Çünkü beden temizliği için murdarlara serpilen ergeçler ve boğalar kanı ve inek külü onları takdis ediyorsa, ezelî Ruh vasıtası ile kendi kendini lekesiz olarak Allaha takdim etmiş olan Mesihin kanı, hay Allaha ibadet etmek üzre ölü işlerden vicdanınızı ne kadar ziyade temizliyecektir! Ve bu sebepten yeni ahdin meyancısıdır, ta ki, birinci ahdin altında olan suçların fidyesi için ölüm vuku bulmuş olarak, davet edilenler ebedî miras vadini alsınlar. Çünkü nerede vasiyet varsa, vasiyet edenin ölümünün beyanı gerektir. Çünkü ölüm üzerine vasiyet sabit olur, çünkü vasiyet eden yaşadıkça, asla kuvveti yoktur. Bu sebepten birinci ahit bile kansız tahsis olunmadı. Çünkü Musa tarafından bütün kavma şeriate göre her emir söylendikten sonra, al yapağı, ve zufa otu, ve su ile buzağıların ve ergeçlerin kanını alıp bizzat kitaba ve bütün kavma: “Allahın size emrettiği ahdin kanı budur,” diyerek serpti. Ve çadıra ve bütün ibadet kaplarına ayni suretle kan serpti. Ve şeriate göre hemen her şey kanla temizlenir, ve kan dökülmeksizin bağışlama olmaz.

İBRANİLER 9:1-22 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Önceki antlaşmanın da ruhsal hizmete özgü kuralları ve yeryüzünde bir tapınağı vardı. Bir çadır kurulmuştu. 'Kutsal Yer' denen dış bölümde şamdan, masa, kutsal sunu ekmekleri bulunurdu. İkinci perdenin gerisinde 'En Kutsal Yer' denen iç çadır vardı. İçinde buhur yakılan altın sunakla 'Antlaşma Sandığı' orada dururdu. Baştan başa altın kaplı 'Antlaşma Sandığı'nda içinde man saklanan altın testi, Harun'un filizlenen asası ve antlaşma levhaları vardı. Sandığın üzerindeki 'Yücelik Keruvları' Bağışlanma Kapağı'na gölge salardı. Şu anda bunları ayrıntılarıyla konuşamayız. Bunların böylece kurulmasıyla, kâhinler her zaman dış bölüme girip ruhsal hizmetlerini uygularlar. Ama 'İç Çadır'a yılda ancak bir kez, yalnız başkâhin girer. O da, hem kendisinin, hem de halkın bilmeden işlediği günahlara karşı sunmak üzere kurban kanı getirmeden giremez. Kutsal Ruh bununla, dış bölüm durdukça, 'En Kutsal Yer'e giden yolun daha açıklanmadığını belirtiyor. Bu, şimdiki zamana ilişkin bir simgedir. Buna göre, getirilen armağanların ve sunuların ruhsal hizmet sunanın vicdanını yetkinliğe eriştirmediği anlaşılıyor. Yalnızca yiyecekleri, içecekleri, çeşitli yıkanma kurallarını ve bedene ilişkin buyrukları kapsayan bu uygulamalar ancak tanrısal düzen gelinceye dek geçerlidir. Ama Mesih, gelmiş iyi şeylerin başkâhini olarak belirince, elle kurulmamış daha yüce ve yetkin çadırdan –bu yersel yaradılışla hiçbir ilgisi olmayan yerden– geçti. Erkeçlerin, danaların kanıyla değil, kendi kanıyla sonsuz kurtuluşu sağlayarak bir tek kez 'Kutsal Yer'e girdi. Çünkü erkeçlerle boğaların kanı ve yakılan genç ineklerin külü kirli sayılanlara serpildiğinde bedensel temizlik açısından onları kutsal kılarsa, suçsuz olarak sonsuz Ruh aracılığıyla kendini Tanrı'ya sunan Mesih'in kanı, diri Tanrı'ya hizmet sunabilmemiz için vicdanımızı ölü işlerden ne kadar daha derinden arıtabilir! Bu nedenle Mesih, sonsuz mirasa çağrılanlar verilen vaadi alsınlar diye Yeni Antlaşma'nın aracısı oldu. Çünkü O ilk antlaşmayla ilgili suçlara kurtulmalık olarak öldü. Herhangi bir yerde bir vasiyetin uygulanması için vasiyet edenin ölümü zorunludur. Çünkü vasiyet ancak ölümden sonra uygulanır. Vasiyet eden sağ oldukça vasiyet geçerli değildir. Bu nedenle, ilk antlaşma da kansız yürürlüğe konmadı. Çünkü Kutsal Yasa'nın her buyruğu Musa'nın ağzından tüm halka bildirilince, Musa danalarla erkeçlerin kanını ve suyu alıp kırmızı yün ve zufa otuyla hem kitaba, hem de bütün halkın üzerine serpti. “Tanrı'nın size buyurduğu antlaşmanın kanıdır bu” dedi. Aynı biçimde Çadır'a ve ruhsal görevle ilgili tüm kaplara kan serpti. Kutsal Yasa uyarınca hemen her şey kanla arıtılır. Kan dökülmeden günahların bağışlanması olanaksızdır.