YARATILIŞ 29:1-14

YARATILIŞ 29:1-14 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Yakup yoluna devam ederek doğu halklarının ülkesine vardı. Kırda bir kuyu gördü. Kuyunun yanıbaşında üç davar sürüsü yatıyordu. Sürülere o kuyudan su verilirdi. Kuyunun ağzında büyük bir taş vardı. Bütün sürüler oraya toplanınca, çobanlar kuyunun ağzındaki taşı yuvarlar, davarlarını suvardıktan sonra taşı yine yerine, kuyunun ağzına koyarlardı. Yakup çobanlara, “Kardeşler, nerelisiniz?” diye sordu. Çobanlar, “Harranlı'yız” diye yanıtladılar. Yakup, “Nahor'un torunu Lavan'ı tanıyor musunuz?” diye sordu. “Tanıyoruz” dediler. Yakup, “İyi midir?” diye sordu. “İyidir. İşte kızı Rahel davarlarla birlikte geliyor.” Yakup, “Akşama daha çok var” dedi, “Sürülerin toplanma vakti değil. Davarlarınızı suvarın, götürüp otlatın.” Çobanlar, “Bütün sürüler toplanmadan, kuyunun ağzındaki taşı yuvarlamadan olmaz” dediler, “Ancak o zaman davarları suvarabiliriz.” Yakup onlarla konuşurken Rahel babasının davarlarını getirdi. Rahel çobanlık yapıyordu. Yakup dayısı Lavan'ın kızı Rahel'i ve davarları görünce, gidip kuyunun ağzındaki taşı yuvarladı, dayısının davarlarını suvardı. Rahel'i öperek hıçkıra hıçkıra ağladı. Rahel'e baba tarafından akraba olduklarını, Rebeka'nın oğlu olduğunu anlattı. Rahel koşup babasına haber verdi. Lavan, yeğeni Yakup'un geldiğini duyunca, onu karşılamaya koştu. Ona sarılıp öptü, evine getirdi. Yakup bütün olanları Lavan'a anlattı. Lavan, “Sen benim etim, kemiğimsin” dedi.

YARATILIŞ 29:1-14 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

V E Yakub yürüyüşüne koyuldu, ve şark oğullarının memleketine gitti. Ve gördü, ve işte, kırda bir kuyu, ve işte, orada, yanında üç koyun sürüsü yatmakta idi; çünkü sürüleri o kuyudan suvarırlardı; ve kuyunun ağzı üzerindeki taş büyüktü. Ve oraya bütün sürüler toplanırlardı, ve taşı kuyunun ağzından yuvarlıyıp koyunları suvarırlardı, ve yine taşı kuyunun ağzı üzerine, yerine korlardı. Ve Yakub onlara dedi: Ey kardeşlerim, neredensiniz? Ve dediler: Biz Harandanız. Ve onlara dedi: Nahor oğlu Labanı tanır mısınız? Ve dediler: Tanırız. Ve onlara dedi; Selâmette midir? Ve dediler: Selâmettedir, ve işte, kızı Rahel koyunlarla geliyor. Ve dedi: İşte, daha akşama çok vakit var, sürülerin toplanma vakti değildir; koyunları suvarın, ve gidip otlatın. Ve dediler: Bütün sürüler toplanıncıya, ve taş kuyunun ağzından yuvarlanıncıya kadar yapamayız; o zaman koyunları suvarırız. Henüz onlarla söyleşmekte iken, Rahel babasının koyunları ile geldi; çünkü o çobandı. Ve vaki oldu ki, Yakub dayısı Labanın kızı Raheli, ve dayısı Labanın koyunlarını gördüğü zaman, yaklaşıp taşı kuyunun ağzı üzerinden yuvarladı, ve dayısı Labanın koyunlarını suvardı. Ve Yakub Raheli öptü, ve yüksek sesle ağladı. Ve Yakub Rahele babasının akrabasından, ve Rebekanın oğlu olduğunu bildirdi; o da babasına koşup bildirdi. Ve vaki oldu ki, Laban kızkardeşinin oğlu Yakubun haberini işitince, onu karşılamağa koştu, kendisini kucaklıyıp öptü, ve onu evine getirdi. Ve bütün bu şeyleri Labana anlattı. Ve Laban ona dedi: Sen gerçek benim kemiğim ve etimsin. Ve onunla bir ay müddet oturdu.

YARATILIŞ 29:1-14 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Yakup yoluna devam ederek doğu halklarının ülkesine vardı. Kırda bir kuyu gördü. Kuyunun yanıbaşında üç davar sürüsü yatıyordu. Sürülere o kuyudan su verilirdi. Kuyunun ağzında büyük bir taş vardı. Bütün sürüler oraya toplanınca, çobanlar kuyunun ağzındaki taşı yuvarlar, davarlarını suvardıktan sonra taşı yine yerine, kuyunun ağzına koyarlardı. Yakup çobanlara, “Kardeşler, nerelisiniz?” diye sordu. Çobanlar, “Harranlı'yız” diye yanıtladılar. Yakup, “Nahor'un torunu Lavan'ı tanıyor musunuz?” diye sordu. “Tanıyoruz” dediler. Yakup, “İyi midir?” diye sordu. “İyidir. İşte kızı Rahel davarlarla birlikte geliyor.” Yakup, “Akşama daha çok var” dedi, “Sürülerin toplanma vakti değil. Davarlarınızı suvarın, götürüp otlatın.” Çobanlar, “Bütün sürüler toplanmadan, kuyunun ağzındaki taşı yuvarlamadan olmaz” dediler, “Ancak o zaman davarları suvarabiliriz.” Yakup onlarla konuşurken Rahel babasının davarlarını getirdi. Rahel çobanlık yapıyordu. Yakup dayısı Lavan'ın kızı Rahel'i ve davarları görünce, gidip kuyunun ağzındaki taşı yuvarladı, dayısının davarlarını suvardı. Rahel'i öperek hıçkıra hıçkıra ağladı. Rahel'e baba tarafından akraba olduklarını, Rebeka'nın oğlu olduğunu anlattı. Rahel koşup babasına haber verdi. Lavan, yeğeni Yakup'un geldiğini duyunca, onu karşılamaya koştu. Ona sarılıp öptü, evine getirdi. Yakup bütün olanları Lavan'a anlattı. Lavan, “Sen benim etim, kemiğimsin” dedi.