YARATILIŞ 27:1-36

YARATILIŞ 27:1-36 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

İshak yaşlanmış, gözleri görmez olmuştu. Büyük oğlu Esav'ı çağırıp, “Oğlum!” dedi. Esav, “Efendim!” diye yanıtladı. İshak, “Artık yaşlandım” dedi, “Ne zaman öleceğimi bilmiyorum. Silahlarını –ok kılıfını, yayını– al, kırlara çıkıp benim için bir hayvan avla. Sevdiğim lezzetli bir yemek yap, bana getir yiyeyim. Ölmeden önce seni kutsayayım.” İshak, oğlu Esav'la konuşurken Rebeka onları dinliyordu. Esav avlanmak için kıra çıkınca, Rebeka oğlu Yakup'a şöyle dedi: “Dinle, babanın ağabeyin Esav'a söylediklerini duydum. Baban ona, ‘Bana bir hayvan avla getir’ dedi, ‘Lezzetli bir yemek yap, yiyeyim. Ölmeden önce seni RAB'bin huzurunda kutsayayım.’ Bak oğlum, sana söyleyeceklerimi iyi dinle: Git süründen bana iki seçme oğlak getir. Onlarla babanın sevdiği lezzetli bir yemek yapayım. Yemesi için onu babana sen götüreceksin. Öyle ki, ölmeden önce seni kutsasın.” Yakup, “Ama kardeşim Esav'ın bedeni kıllı, benimkiyse kılsız” diye yanıtladı, “Ya babam bana dokunursa? O zaman kendisini aldattığımı anlar. Kutsama yerine üzerime lanet getirmiş olurum.” Annesi, “Sana gelecek lanet bana gelsin, oğlum” dedi, “Sen beni dinle, git oğlakları getir.” Yakup gidip oğlakları annesine getirdi. Annesi babasının sevdiği lezzetli bir yemek yaptı. Büyük oğlu Esav'ın en güzel giysileri o anda evdeydi. Rebeka onları küçük oğlu Yakup'a giydirdi. Ellerinin üstünü, ensesinin kılsız yerini oğlak derisiyle kapladı. Yaptığı güzel yemekle ekmeği Yakup'un eline verdi. Yakup babasının yanına varıp, “Baba!” diye seslendi. Babası, “Evet, kimsin sen?” dedi. Yakup, “Ben ilk oğlun Esav'ım” diye karşılık verdi, “Söylediğini yaptım. Lütfen kalk, otur da getirdiğim av etini ye. Öyle ki, beni kutsayabilesin.” İshak, “Nasıl böyle çabucak buldun, oğlum?” dedi. Yakup, “Tanrın RAB bana yardım etti” diye yanıtladı. İshak, “Yaklaş, oğlum” dedi, “Sana dokunayım, gerçekten oğlum Esav mısın, değil misin anlayayım.” Yakup babasına yaklaştı. Babası ona dokunarak, “Ses Yakup'un sesi, ama eller Esav'ın elleri” dedi. Onu tanıyamadı. Çünkü Yakup'un elleri ağabeyi Esav'ın elleri gibi kıllıydı. İshak onu kutsamak üzereyken, bir daha sordu: “Sen gerçekten oğlum Esav mısın?” Yakup, “Evet!” diye yanıtladı. İshak, “Oğlum, av etini getir yiyeyim de seni kutsayayım” dedi. Yakup önce yemeği, sonra şarabı getirdi. İshak yedi, içti. “Yaklaş da beni öp, oğlum” dedi. Yakup yaklaşıp babasını öptü. Babası onun giysilerini kokladı ve kendisini kutsayarak şöyle dedi: “İşte oğlumun kokusu Sanki RAB'bin kutsadığı kırların kokusu. Tanrı sana göklerin çiyinden Ve yerin verimli topraklarından Bol buğday ve yeni şarap versin. Halklar sana kulluk etsin, Uluslar boyun eğsin. Kardeşlerine egemen ol, Kardeşlerin sana boyun eğsin. Sana lanet edenlere lanet olsun, Seni kutsayanlar kutsansın.” İshak Yakup'u kutsadıktan ve Yakup babasının yanından ayrıldıktan hemen sonra kardeşi Esav avdan döndü. Esav da lezzetli bir yemek yaparak babasına götürdü. Ona, “Baba, kalk, getirdiğim av etini ye” dedi, “Öyle ki, beni kutsayabilesin.” Babası, “Sen kimsin?” diye sordu. Esav, “Ben ilk oğlun Esav'ım” diye karşılık verdi. İshak'ı bir titreme sardı. Tir tir titreyerek, “Öyleyse daha önce avlanıp bana yemek getiren kimdi?” diye sordu, “Sen gelmeden önce yemeğimi yiyip onu kutsadım. Artık o kutsanmış oldu.” Esav babasının anlattıklarını duyunca, acı acı haykırdı. “Beni de kutsa, baba, beni de!” dedi. İshak, “Kardeşin gelip beni kandırdı” diye karşılık verdi, “Senin yerine o kutsandı.” Esav, “Ona boşuna mı Yakup diyorlar?” dedi, “İki kezdir beni aldatıyor. Önce ilk oğulluk hakkımı aldı. Şimdi de benim yerime o kutsandı.” Sonra, “Kutsamak için bana bir hak ayırmadın mı?” diye sordu.

YARATILIŞ 27:1-36 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

V E vaki oldu ki, İshak kocamış olup gözleri göremediği zaman, büyük oğlu Esavı çağırdı, ve ona dedi: Ey oğlum; ve ona: İşte, ben, dedi. Ve dedi: İşte, şimdi kocadım; öleceğim günü bilmiyorum. Ve şimdi silâhlarını, ok kılıfını ve yayını al, ve kıra çıkıp benim için av avla; ve benim için sevdiğim gibi lezzetli yemek yap, ve bana getir de yiyeyim; ta ki, ben ölmeden önce canım seni mubarek kılsın. Ve İshak oğlu Esava söylediği zaman, Rebeka işitti. Ve Esav av avlıyıp getirmek için kıra gitti. Ve Rebeka, oğlu Yakuba söyliyip dedi: İşte, kardeşin Esava: Bana av getir, ve benim için lezzetli yemek yap, ve yiyeyim ve seni ölümümden önce RABBİN huzurunda mubarek kılayım, diyerek babanın söylediğini işittim. Ve şimdi, oğlum, sana emrettiğime göre sözümü dinle. Şimdi sürüye git, ve oradan bana keçilerden iki iyi oğlak al; ve onları baban için sevdiği gibi lezzetli yemek yapacağım; ve yemesi için babana götüreceksin, ta ki, o, ölümünden önce seni mubarek kılsın. Ve Yakub anası Rebekaya dedi: İşte, kardeşim Esav kıllı adamdır, ve ben kılsız adamım. Belki babam bana el sürer, ve onun gözünde aldatıcı gibi olurum, ve üzerime bereket değil, lânet getiririm. Ve anası ona dedi: Senin lânetin benim üzerime olsun, oğlum; ancak sözümü dinle, ve git, bana al. Ve gidip aldı, ve anasına getirdi; ve anası babasının sevdiği gibi lezzetli yemek yaptı. Ve Rebeka büyük oğlu Esavın evde yanında bulunan en güzel esvabını aldı, ve küçük oğlu Yakuba giydirdi: ve onun elleri üzerine ve boynunun kılsız yeri üzerine keçi oğlaklarının derilerini giydirdi; ve yapmış olduğu lezzetli yiyeceği ve ekmeği oğlu Yakubun eline verdi. Ve babasına gelip dedi: Ey babam; ve dedi: İşte, ben; sen kimsin, oğlum? Ve Yakub babasına dedi: Ben senin ilk oğlun Esavım; bana söylediğin gibi yaptım; rica ederim, kalk otur ve avımdan ye, ta ki, canın beni mubarek kılsın. Ve İshak oğluna dedi: Nasıl oldu da bu kadar çabuk buldun, oğlum? Ve dedi: Çünkü senin Allahın RAB bana rast getirdi. Ve İshak Yakuba dedi: Yaklaş, rica ederim, sen gerçekten oğlum Esav mısın, yoksa değil misin diye sana el süreyim. Ve Yakub babası İshaka yaklaştı; ve ona el sürüp dedi: Ses Yakubun sesi, fakat eller Esavın elleri. Ve onu farketmedi, çünkü elleri kardeşi Esavın elleri gibi kıllı idiler; ve onu mubarek kıldı. Ve dedi: Sen gerçekten oğlum Esav mısın? Ve dedi: Ben im. Ve dedi: Bana yaklaştır, oğlumun avından yiyeyim, ta ki, canım seni mubarek kılsın. Ve ona yaklaştırdı, ve yedi, ve ona şarap getirdi, ve içti. Ve babası İshak ona dedi: Şimdi yaklaş, ve beni öp, oğlum. Ve yaklaşıp onu öptü; ve esvabının kokusunu kokladı, ve onu mubarek kılıp dedi: Bak, oğlumun kokusu RABBİN mubarek kıldığı kırın kokusu gibidir; Ve Allah sana göklerin çiğinden, Ve yerin semizliğinden, Buğdayın, ve yeni şarabın çokluğunu versin; Kavmlar sana kulluk etsinler, Ve milletler sana baş iğsinler; Kardeşlerine efendi ol, Ve ananın oğulları sana baş iğsinler; Sana lânet edenler lânetli olsunlar, Ve seni mubarek kılanlar mubarek olsunlar. Ve vaki oldu ki, İshak Yakubu mubarek kılmağa nihayet verip Yakub da babası İshakın yanından çıkar çıkmaz, kardeşi Esav avından geldi. Ve o da lezzetli yemek yaptı, ve babasına getirdi, ve babasına dedi: Babam kalksın, ve oğlunun avından yesin, ta ki, canın beni mubarek kılsın. Ve babası İshak ona dedi: Sen kimsin? Ve dedi: Ben oğlun, ilk oğlun, Esavım. Ve İshak büyük bir titreme ile çok titredi ve dedi: Öyle ise, av avlıyan ve bana getiren kimdi? ve sen gelmezden önce hepsinden yedim, ve onu mubarek kıldım; ve o da mubarek olacaktır. Esav babasının sözlerini işittiği zaman, büyük ve acı bağırışla ziyadesile bağırdı, ve babasına dedi: Beni mubarek kıl, beni de, ey babam. Ve dedi: Kardeşin hile ile geldi, ve senin bereketini aldı. Ve dedi: Onun adı hakkı ile Yakub çağırılmıyor mu? Çünkü bu iki keredir beni aldattı: ilk oğulluk hakkımı aldı; ve, işte, şimdi bereketimi almış. Ve dedi: Benim için bereket alıkoymadın mı?

YARATILIŞ 27:1-36 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

İshak yaşlanmış, gözleri görmez olmuştu. Büyük oğlu Esav'ı çağırıp, “Oğlum!” dedi. Esav, “Efendim!” diye yanıtladı. İshak, “Artık yaşlandım” dedi, “Ne zaman öleceğimi bilmiyorum. Silahlarını –ok kılıfını, yayını– al, kırlara çıkıp benim için bir hayvan avla. Sevdiğim lezzetli bir yemek yap, bana getir yiyeyim. Ölmeden önce seni kutsayayım.” İshak, oğlu Esav'la konuşurken Rebeka onları dinliyordu. Esav avlanmak için kıra çıkınca, Rebeka oğlu Yakup'a şöyle dedi: “Dinle, babanın ağabeyin Esav'a söylediklerini duydum. Baban ona, ‘Bana bir hayvan avla getir’ dedi, ‘Lezzetli bir yemek yap, yiyeyim. Ölmeden önce seni RAB'bin huzurunda kutsayayım.’ Bak oğlum, sana söyleyeceklerimi iyi dinle: Git süründen bana iki seçme oğlak getir. Onlarla babanın sevdiği lezzetli bir yemek yapayım. Yemesi için onu babana sen götüreceksin. Öyle ki, ölmeden önce seni kutsasın.” Yakup, “Ama kardeşim Esav'ın bedeni kıllı, benimkiyse kılsız” diye yanıtladı, “Ya babam bana dokunursa? O zaman kendisini aldattığımı anlar. Kutsama yerine üzerime lanet getirmiş olurum.” Annesi, “Sana gelecek lanet bana gelsin, oğlum” dedi, “Sen beni dinle, git oğlakları getir.” Yakup gidip oğlakları annesine getirdi. Annesi babasının sevdiği lezzetli bir yemek yaptı. Büyük oğlu Esav'ın en güzel giysileri o anda evdeydi. Rebeka onları küçük oğlu Yakup'a giydirdi. Ellerinin üstünü, ensesinin kılsız yerini oğlak derisiyle kapladı. Yaptığı güzel yemekle ekmeği Yakup'un eline verdi. Yakup babasının yanına varıp, “Baba!” diye seslendi. Babası, “Evet, kimsin sen?” dedi. Yakup, “Ben ilk oğlun Esav'ım” diye karşılık verdi, “Söylediğini yaptım. Lütfen kalk, otur da getirdiğim av etini ye. Öyle ki, beni kutsayabilesin.” İshak, “Nasıl böyle çabucak buldun, oğlum?” dedi. Yakup, “Tanrın RAB bana yardım etti” diye yanıtladı. İshak, “Yaklaş, oğlum” dedi, “Sana dokunayım, gerçekten oğlum Esav mısın, değil misin anlayayım.” Yakup babasına yaklaştı. Babası ona dokunarak, “Ses Yakup'un sesi, ama eller Esav'ın elleri” dedi. Onu tanıyamadı. Çünkü Yakup'un elleri ağabeyi Esav'ın elleri gibi kıllıydı. İshak onu kutsamak üzereyken, bir daha sordu: “Sen gerçekten oğlum Esav mısın?” Yakup, “Evet!” diye yanıtladı. İshak, “Oğlum, av etini getir yiyeyim de seni kutsayayım” dedi. Yakup önce yemeği, sonra şarabı getirdi. İshak yedi, içti. “Yaklaş da beni öp, oğlum” dedi. Yakup yaklaşıp babasını öptü. Babası onun giysilerini kokladı ve kendisini kutsayarak şöyle dedi: “İşte oğlumun kokusu Sanki RAB'bin kutsadığı kırların kokusu. Tanrı sana göklerin çiyinden Ve yerin verimli topraklarından Bol buğday ve yeni şarap versin. Halklar sana kulluk etsin, Uluslar boyun eğsin. Kardeşlerine egemen ol, Kardeşlerin sana boyun eğsin. Sana lanet edenlere lanet olsun, Seni kutsayanlar kutsansın.” İshak Yakup'u kutsadıktan ve Yakup babasının yanından ayrıldıktan hemen sonra kardeşi Esav avdan döndü. Esav da lezzetli bir yemek yaparak babasına götürdü. Ona, “Baba, kalk, getirdiğim av etini ye” dedi, “Öyle ki, beni kutsayabilesin.” Babası, “Sen kimsin?” diye sordu. Esav, “Ben ilk oğlun Esav'ım” diye karşılık verdi. İshak'ı bir titreme sardı. Tir tir titreyerek, “Öyleyse daha önce avlanıp bana yemek getiren kimdi?” diye sordu, “Sen gelmeden önce yemeğimi yiyip onu kutsadım. Artık o kutsanmış oldu.” Esav babasının anlattıklarını duyunca, acı acı haykırdı. “Beni de kutsa, baba, beni de!” dedi. İshak, “Kardeşin gelip beni kandırdı” diye karşılık verdi, “Senin yerine o kutsandı.” Esav, “Ona boşuna mı Yakup diyorlar?” dedi, “İki kezdir beni aldatıyor. Önce ilk oğulluk hakkımı aldı. Şimdi de benim yerime o kutsandı.” Sonra, “Kutsamak için bana bir hak ayırmadın mı?” diye sordu.