DANİEL 4:1-37

DANİEL 4:1-37 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Kral Nebukadnessar dünyadaki bütün halklara, uluslara ve her dilden insanlara şu bildiriyi gönderdi: “Esenliğiniz bol olsun! Yüce Tanrı'nın benim için gerçekleştirdiği belirtileri ve şaşılası işleri size bildirmeyi uygun gördüm. “Belirtileri ne büyük! Şaşılası işleri ne yüce! Krallığı ebedi krallıktır, Egemenliği kuşaklar boyu sürecek. “Ben, Nebukadnessar, evimde huzur, sarayımda gönenç içindeydim. Beni korkutan bir düş gördüm. Yatağımda yatarken düşüncelerimle görümlerim beni ürküttü. Düşün ne anlama geldiğini açıklamaları için Babil'in bütün bilgelerinin yanıma getirilmesini buyurdum. Sihirbazlar, yıldızbilimciler, falcılar yanıma gelince, gördüğüm düşü onlara anlattımsa da ne anlama geldiğini açıklayamadılar. Sonunda ilahımın adından gelen Belteşassar adıyla çağrılan ve kendisinde kutsal ilahların ruhu bulunan Daniel yanıma geldi. Gördüğüm düşü ona anlattım. “Ona şöyle dedim: Ey sihirbazların başkanı Belteşassar, sende kutsal ilahların ruhu olduğunu, her gizi açıklayabileceğini biliyorum. İşte gördüğüm düş: Ne anlama geldiğini bana açıkla. Yatarken gördüğüm görümler şunlar: Dünyanın ortasında çok yüksek bir ağaç gördüm. Ağaç büyüdü, güçlendi, boyu göklere erişti. Dünyanın dört bucağından görülüyordu. Yaprakları güzeldi, herkese yetecek kadar bol meyvesi vardı. Yabanıl hayvanlar gölgesinde barınıyor, gökte uçan kuşlar dallarına tünüyordu. Her canlı ondan besleniyordu. “Yatağımda yatarken gördüğüm görümlerde gökten inen bir gözcü, kutsal bir varlık gördüm. Yüksek sesle, ‘Ağacı ve dallarını kesin, yapraklarını yolun, meyvesini atın’ diye bağırdı, ‘Altında barınan hayvanlarla dallarına tüneyen kuşlar kaçsın. Ama köklerin bulunduğu kütüğü demirle, tunçla çevreleyip yerde, otların içinde bırakın. “ ‘Göğün çiyiyle ıslansın, hayvanlarla birlikte yerdeki otlardan pay alsın. Ondaki insan yüreği değiştirilsin, yerine hayvan yüreği verilsin. Üzerinden yedi vakit geçsin. Bu yargıyı gözcüler, kararı kutsallar verdi. Öyle ki, her canlı Yüce Olan'ın insan krallıkları üzerinde egemenlik sürdüğünü ve onları dilediği kişiye, en hor görülen birine bile verebileceğini bilsin.’ “İşte ben Kral Nebukadnessar'ın gördüğü düş! Şimdi, ey Belteşassar, bunun ne anlama geldiğini söyle. Çünkü krallığımdaki bilgelerin hiçbiri bu düşün ne anlama geldiğini bana açıklayamadı. Ama sen açıklayabilirsin, çünkü kutsal ilahların ruhu var sende.” O zaman öbür adı Belteşassar olan Daniel bir süre şaşkın şaşkın durdu, düşünceleri onu ürküttü. Bunun üzerine kral, “Ey Belteşassar, bu düş de yorumu da seni ürkütmesin” dedi. Belteşassar, “Ey efendim, keşke bu düş senden nefret edenlerin, yorumu da düşmanlarının başına gelseydi!” diye karşılık verdi, “Büyüyen, güçlenen, boyu göklere erişen, dünyadaki herkesçe görülebilen bir ağaç gördün. Yaprakları güzeldi, meyvesi herkese yetecek kadar boldu. Yabanıl hayvanlar altında barınır, gökte uçan kuşlar dallarına tünerdi. Ey kral, o ağaç sensin! Sen büyüdün, güçlendin. Büyüklüğün giderek göklere erişti, egemenliğin dünyanın dört bucağına yayıldı. “Sen, ey kral, bir gözcünün, kutsal bir varlığın gökten indiğini gördün. ‘Ağacı kesip yok edin, ama köklerin bulunduğu kütüğü demirle, tunçla çevreleyip yerde, otların içinde bırakın. Göğün çiyiyle ıslansın; üzerinden yedi vakit geçinceye dek yabanıl hayvanlarla birlikte pay alsın’ diyordu. “Ey efendim kral, düşün anlamı ve Yüce Olan'ın senin başına getireceği yargı şudur: İnsanlar arasından kovulacak, yabanıl hayvanlarla yaşayacaksın; öküz gibi otla beslenecek, göğün çiyiyle ıslanacaksın. Yüce Olan'ın insan krallıkları üzerinde egemenlik sürdüğünü ve krallığı dilediği kişiye verdiğini anlayıncaya dek yedi vakit geçecek. Köklerin bulunduğu kütüğün bırakılması için buyruk verildi. Bunun anlamı şu: Sen göklerin egemenlik sürdüğünü anlayınca krallığın sana geri verilecek. Bu yüzden, ey kral, öğüdümü benimse: Doğru olanı yaparak günahından, düşkünlere iyilik ederek suçlarından vazgeç. Olur ya, gönencin uzun sürer.” Bunların hepsi Kral Nebukadnessar'ın başına geldi. On iki ay sonra kral Babil Sarayı'nın damında geziniyordu. Kral, “İşte onurum ve yüceliğim için üstün gücümle krallığımın başkenti olarak kurduğum büyük Babil!” dedi. Daha sözünü bitirmeden gökten bir ses duyuldu: “Ey Kral Nebukadnessar, krallık senden alındı. İnsanlar arasından kovulacak, yabanıl hayvanlarla yaşayacaksın. Öküz gibi otla besleneceksin. Yüce Olan'ın insan krallıkları üzerinde egemenlik sürdüğünü ve krallığı dilediği kişiye verdiğini anlayıncaya dek yedi vakit geçecek.” Nebukadnessar'a ilişkin bu söz hemen yerine geldi. İnsanlar arasından kovuldu. Öküz gibi otla beslendi. Bedeni göğün çiyiyle ıslandı. Saçı kartal tüyü, tırnakları kuş pençesi gibi uzadı. Belirlenen sürenin sonunda ben Nebukadnessar gözlerimi göğe kaldırdım ve kendime geldim. Yüce Olan'ı övdüm. Sonsuza dek Diri Olan'ı onurlandırıp yücelttim. O'nun egemenliği ebedi egemenliktir, Krallığı kuşaklar boyu sürecek. Dünyada yaşayanlar bir hiç sayılır. O gökteki güçlere de dünyada yaşayanlara da Dilediğini yapar. O'nun elini durduracak, O'na, “Ne yapıyorsun?” diyecek kimse yoktur. O anda aklım başıma geldi. Krallığımın yüceliği için onurum ve görkemim bana geri verildi. Danışmanlarımla soylu adamlarım beni aradılar. Krallığıma kavuştum, bana daha büyük yücelik verildi. Ben Nebukadnessar Göklerin Kralı'na şükrederim. O'nu över, yüceltirim. Çünkü bütün yaptıkları gerçek, yolları doğrudur; kendini beğenmişleri alçaltmaya gücü yeter.

DANİEL 4:1-37 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

K IRAL Nebukadnetsardan bütün dünyada oturan kavmlara, milletlere, ve dillere: Selâmetiniz çok olsun. Yüce Allahın benim için yapmış olduğu alâmetleri, ve hârikaları ilân etmek bana iyi göründü. Alâmetleri ne büyük! ve hârikaları ne kuvvetli! onun kırallığı ebedî kırallıktır, ve saltanatı devirden devre sürer. Ben, Nebukadnetsar, evimde rahat, ve sarayımda refah içinde idim. Beni korkutan bir düş gördüm; ve yatağım üzerinde düşüncelerim, ve başımın rüyetleri beni üzdü. Ve Babilin bütün hikmetli adamlarını önüme getirsinler de, bu düşün yorasını bana bildirsinler diye ferman ettim. Ve sihirbazlar, falcılar, Kildanîler, ve büyücüler içeri girdiler, ve ben onların önünde düşü söyledim, fakat yorasını bana bildirmediler. Fakat sonunda, ilâhımın ismine göre adı Belteşatsar olan, mukaddes ilâhların ruhu kendisinde bulunan Daniel önüme geldi; ve düşü ona söyledim: Ey Belteşatsar, sihirbazların reisi, mukaddes ilâhların ruhu sende olduğunu, ve hiç bir sırrın sana güçlük vermediğini bildiğim için, gördüğüm düşün rüyetlerini, ve onun yorasını bana söyle. Yatağımın üzerinde başımın rüyetleri şöyle idi: Baktım, ve işte, dünyanın ortasında bir ağaç vardı, ve çok yüksekti. Ağaç büyüdü ve gelişti, ve boyu göklere erişti, ve bütün yerin ucuna kadar görülüyordu. Yaprakları güzel, ve meyvası çoktu, ve onda herkes için yiyecek vardı; kırın hayvanları altında gölgelendiler, ve göklerin kuşları onun dallarında kondular, ve bütün beşer ondan yedi. Yatağımın üzerinde başımın rüyetlerinde gördüm, ve işte, koruyucu ve mukaddes bir melek göklerden indi. Yüksek sesle çağırdı, ve şöyle dedi: Ağacı kesin, ve dallarını koparın, yapraklarını yolun, ve meyvasını saçın; hayvanlar onun altından, ve kuşlar dallarından kaçsınlar. Fakat köklerinin kütüğünü demir ve tunçla çemberliyip yerde, kırın taze otu içinde bırakın; ve göklerin çiği ile ıslansın; ve yerin otunda hayvanlarla beraber payı olsun; onun insan yüreği degişilsin, ve ona hayvan yüreği verilsin; ve üzerinden yedi vakit geçsin. Hüküm koruyucu meleklerin fermanı ile, ve iş mukaddeslerin sözü ile olmuştur, ta ki, yaşıyanlar şunu bilsinler, insanların kırallığı üzerinde Yüce Olan saltanat sürer, ve dilediği adama onu verir, ve insanların en aşağısını onun üzerine diker. Ben, kıral Nebukadnetsar, bu düşü gördüm; sen, ey Belteşatsar, yorasını sen söyle, çünkü ülkemin bütün hikmetli adamları yorayı bana bildiremiyorlar; fakat sen bildirebilirsin, çünkü mukaddes ilâhların ruhu sendedir. O zaman, adı Belteşatsar olan Daniel, bir müddet şaşkın durdu, ve düşünceleri kendisini üzdü. Kıral söyliyip dedi: Ey Belteşatsar, düş ve yorası seni üzmesin. Belteşatsar cevap verip dedi: Efendim, bu düş senden nefret edenlerin, ve yorası hasımlarının başına olsun! O gördüğün ağaç ki, büyüdü ve gelişti, boyu göklere erişti, ve bütün dünyadan görülüyordu; o ağaç ki, yaprakları güzel ve meyvası çoktu, ve onda herkes için yiyecek vardı; kırın hayvanları altında oturdular, ve göklerin kuşları dallarında kondular; o ağaç sensin, ey kıral, sen ki, büyüdün ve geliştin, ve büyüklüğün artıp göklere, ve saltanatın yerin ucuna erişti. Ve mademki kıral koruyucu ve mukaddes bir meleğin göklerden inmekte olduğunu gördü, ve: Ağacı kesin, ve onu harap edin; fakat köklerinin kütüğünü demir ve tunçla çemberliyip yerde, kırın taze otu içinde bırakın, ve göklerin çiği ile ıslansın, ve üzerinden yedi vakit geçinciye kadar, kırın hayvanları ile beraber payı olsun, diyordu; ey kıral, yora, ve efendim kıralın üzerine gelen Yüce Olanın fermanı şudur: insanlar arasından kovulacaksın, kır hayvanları ile beraber oturacaksın, ve sana öküzler gibi ot yedirecekler, ve göklerin çiği ile ıslanacaksın, ve insanların kırallığı üzerinde Yüce Olanın saltanat sürdüğünü, ve onu dilediği adama verdiğini bilinciye kadar, senin üzerinden yedi vakit geçecek. Ve mademki ağacın köklerinin kütüğü bırakılsın diye emrettiler; sen, göklerin saltanat sürdüğünü bildikten sonra kırallığın senin için temin edilecek. Bundan dolayı, ey kıral, öğüdüm sana makbul olsun, ve salâhla suçlarını, ve düşkünlere acımakla fesatlarını kırıp at; belki rahatın uzatılır. Bunların hepsi kıral Nebukadnetsarın başına geldi. On iki ay sonra Babil kırallığı sarayı üzerinde geziniyordu. Kıral söyliyip dedi: Kıral evi olsun diye, kuvvetimin kudreti ile ve haşmetimin izzeti için yapmış olduğum büyük Babil bu değil mi? Söz daha kıralın ağzında iken göklerden bir ses indi: Ey kıral Nebukadnetsar, sana söyleniyor: Kırallık senden gitti; ve insanlar arasından kovulacaksın, ve kırın hayvanları ile beraber oturacaksın; sana öküzler gibi ot yedirecekler; ve insanların kırallığı üzerinde Yüce Olanın saltanat sürdüğünü, ve onu dilediği adama verdiğini bilinciye kadar, senin üzerinden yedi vakit geçecek. Ve bu söz Nebukadnetsar üzerinde, hemen o saat yerine geldi; ve insanlar arasından kovuldu, ve saçı kartal tüyleri gibi ve tırnakları kuşlarınki gibi uzayıncıya kadar, öküzler gibi ot yedi, ve bedeni göklerin çiği ile ıslandı. Ve o günlerin sonunda, ben, Nebukadnetsar, gözlerimi göklere kaldırdım, ve aklım başıma geldi, ve Yüce Olanı mubarek kıldım, ve ebediyen hay olana hamdedip izzet verdim; çünkü onun saltanatı ebedî saltanattır, ve melekûtu devirden devre sürer; ve dünyada oturanların hepsi bir hiç sayılır; ve gökler ordusunda ve dünyada oturanların arasında dileğine göre işler; ve onun elini durduracak, ve ona: Ne yapıyorsun? diyecek kimse yoktur. Hemen o vakit aklım başıma geldi; ve kırallığımın izzeti için haşmetim ve parlak gösterişim yine üzerime geldi; ve öğütçülerimle büyük adamlarım beni aradılar; ve kırallığımda pekiştirildim, ve büyüklüğüme daha alâsı katıldı. Şimdi ben, Nebukadnetsar, göklerin Kıralına hamdederim, ve yükseltip ona izzet veririm; çünkü onun bütün işleri hakikat ve yolları adalettir; ve kibirle yürüyenleri alçaltmağa kudreti olan odur.

DANİEL 4:1-37 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Kral Nebukadnessar dünyadaki bütün halklara, uluslara ve her dilden insanlara şu bildiriyi gönderdi: “Esenliğiniz bol olsun! Yüce Tanrı'nın benim için gerçekleştirdiği belirtileri ve şaşılası işleri size bildirmeyi uygun gördüm. “Belirtileri ne büyük! Şaşılası işleri ne yüce! Krallığı ebedi krallıktır, Egemenliği kuşaklar boyu sürecek. “Ben, Nebukadnessar, evimde huzur, sarayımda gönenç içindeydim. Beni korkutan bir düş gördüm. Yatağımda yatarken düşüncelerimle görümlerim beni ürküttü. Düşün ne anlama geldiğini açıklamaları için Babil'in bütün bilgelerinin yanıma getirilmesini buyurdum. Sihirbazlar, yıldızbilimciler, falcılar yanıma gelince, gördüğüm düşü onlara anlattımsa da ne anlama geldiğini açıklayamadılar. Sonunda ilahımın adından gelen Belteşassar adıyla çağrılan ve kendisinde kutsal ilahların ruhu bulunan Daniel yanıma geldi. Gördüğüm düşü ona anlattım. “Ona şöyle dedim: Ey sihirbazların başkanı Belteşassar, sende kutsal ilahların ruhu olduğunu, her gizi açıklayabileceğini biliyorum. İşte gördüğüm düş: Ne anlama geldiğini bana açıkla. Yatarken gördüğüm görümler şunlar: Dünyanın ortasında çok yüksek bir ağaç gördüm. Ağaç büyüdü, güçlendi, boyu göklere erişti. Dünyanın dört bucağından görülüyordu. Yaprakları güzeldi, herkese yetecek kadar bol meyvesi vardı. Yabanıl hayvanlar gölgesinde barınıyor, gökte uçan kuşlar dallarına tünüyordu. Her canlı ondan besleniyordu. “Yatağımda yatarken gördüğüm görümlerde gökten inen bir gözcü, kutsal bir varlık gördüm. Yüksek sesle, ‘Ağacı ve dallarını kesin, yapraklarını yolun, meyvesini atın’ diye bağırdı, ‘Altında barınan hayvanlarla dallarına tüneyen kuşlar kaçsın. Ama köklerin bulunduğu kütüğü demirle, tunçla çevreleyip yerde, otların içinde bırakın. “ ‘Göğün çiyiyle ıslansın, hayvanlarla birlikte yerdeki otlardan pay alsın. Ondaki insan yüreği değiştirilsin, yerine hayvan yüreği verilsin. Üzerinden yedi vakit geçsin. Bu yargıyı gözcüler, kararı kutsallar verdi. Öyle ki, her canlı Yüce Olan'ın insan krallıkları üzerinde egemenlik sürdüğünü ve onları dilediği kişiye, en hor görülen birine bile verebileceğini bilsin.’ “İşte ben Kral Nebukadnessar'ın gördüğü düş! Şimdi, ey Belteşassar, bunun ne anlama geldiğini söyle. Çünkü krallığımdaki bilgelerin hiçbiri bu düşün ne anlama geldiğini bana açıklayamadı. Ama sen açıklayabilirsin, çünkü kutsal ilahların ruhu var sende.” O zaman öbür adı Belteşassar olan Daniel bir süre şaşkın şaşkın durdu, düşünceleri onu ürküttü. Bunun üzerine kral, “Ey Belteşassar, bu düş de yorumu da seni ürkütmesin” dedi. Belteşassar, “Ey efendim, keşke bu düş senden nefret edenlerin, yorumu da düşmanlarının başına gelseydi!” diye karşılık verdi, “Büyüyen, güçlenen, boyu göklere erişen, dünyadaki herkesçe görülebilen bir ağaç gördün. Yaprakları güzeldi, meyvesi herkese yetecek kadar boldu. Yabanıl hayvanlar altında barınır, gökte uçan kuşlar dallarına tünerdi. Ey kral, o ağaç sensin! Sen büyüdün, güçlendin. Büyüklüğün giderek göklere erişti, egemenliğin dünyanın dört bucağına yayıldı. “Sen, ey kral, bir gözcünün, kutsal bir varlığın gökten indiğini gördün. ‘Ağacı kesip yok edin, ama köklerin bulunduğu kütüğü demirle, tunçla çevreleyip yerde, otların içinde bırakın. Göğün çiyiyle ıslansın; üzerinden yedi vakit geçinceye dek yabanıl hayvanlarla birlikte pay alsın’ diyordu. “Ey efendim kral, düşün anlamı ve Yüce Olan'ın senin başına getireceği yargı şudur: İnsanlar arasından kovulacak, yabanıl hayvanlarla yaşayacaksın; öküz gibi otla beslenecek, göğün çiyiyle ıslanacaksın. Yüce Olan'ın insan krallıkları üzerinde egemenlik sürdüğünü ve krallığı dilediği kişiye verdiğini anlayıncaya dek yedi vakit geçecek. Köklerin bulunduğu kütüğün bırakılması için buyruk verildi. Bunun anlamı şu: Sen göklerin egemenlik sürdüğünü anlayınca krallığın sana geri verilecek. Bu yüzden, ey kral, öğüdümü benimse: Doğru olanı yaparak günahından, düşkünlere iyilik ederek suçlarından vazgeç. Olur ya, gönencin uzun sürer.” Bunların hepsi Kral Nebukadnessar'ın başına geldi. On iki ay sonra kral Babil Sarayı'nın damında geziniyordu. Kral, “İşte onurum ve yüceliğim için üstün gücümle krallığımın başkenti olarak kurduğum büyük Babil!” dedi. Daha sözünü bitirmeden gökten bir ses duyuldu: “Ey Kral Nebukadnessar, krallık senden alındı. İnsanlar arasından kovulacak, yabanıl hayvanlarla yaşayacaksın. Öküz gibi otla besleneceksin. Yüce Olan'ın insan krallıkları üzerinde egemenlik sürdüğünü ve krallığı dilediği kişiye verdiğini anlayıncaya dek yedi vakit geçecek.” Nebukadnessar'a ilişkin bu söz hemen yerine geldi. İnsanlar arasından kovuldu. Öküz gibi otla beslendi. Bedeni göğün çiyiyle ıslandı. Saçı kartal tüyü, tırnakları kuş pençesi gibi uzadı. Belirlenen sürenin sonunda ben Nebukadnessar gözlerimi göğe kaldırdım ve kendime geldim. Yüce Olan'ı övdüm. Sonsuza dek Diri Olan'ı onurlandırıp yücelttim. O'nun egemenliği ebedi egemenliktir, Krallığı kuşaklar boyu sürecek. Dünyada yaşayanlar bir hiç sayılır. O gökteki güçlere de dünyada yaşayanlara da Dilediğini yapar. O'nun elini durduracak, O'na, “Ne yapıyorsun?” diyecek kimse yoktur. O anda aklım başıma geldi. Krallığımın yüceliği için onurum ve görkemim bana geri verildi. Danışmanlarımla soylu adamlarım beni aradılar. Krallığıma kavuştum, bana daha büyük yücelik verildi. Ben Nebukadnessar Göklerin Kralı'na şükrederim. O'nu över, yüceltirim. Çünkü bütün yaptıkları gerçek, yolları doğrudur; kendini beğenmişleri alçaltmaya gücü yeter.