ELÇİLERİN İŞLERİ 21:1-36

ELÇİLERİN İŞLERİ 21:1-36 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Onlardan ayrılınca denize açılıp doğru İstanköy'e gittik. Ertesi gün Rodos'a, oradan da Patara'ya geçtik. Fenike'ye gidecek bir gemi bulduk, buna binip denize açıldık. Kıbrıs'ı görünce güneyinden geçerek Suriye'ye yöneldik ve Sur Kenti'nde karaya çıktık. Gemi, yükünü orada boşaltacaktı. İsa'nın oradaki öğrencilerini arayıp bulduk ve yanlarında bir hafta kaldık. Öğrenciler Ruh'un yönlendirmesiyle Pavlus'u Yeruşalim'e gitmemesi için uyardılar. Günümüz dolunca kentten ayrılıp yolumuza devam ettik. İmanlıların hepsi, eşleri ve çocuklarıyla birlikte bizi kentin dışına kadar geçirdiler. Deniz kıyısında diz çöküp dua ettik. Birbirimizle vedalaştıktan sonra biz gemiye bindik, onlar da evlerine döndüler. Sur'dan deniz yolculuğumuza devam ederek Batlamya Kenti'ne geldik. Oradaki kardeşleri ziyaret edip bir gün yanlarında kaldık. Ertesi gün ayrılıp Sezariye'ye geldik. Yediler'den biri olan müjdeci Filipus'un evine giderek onun yanında kaldık. Bu adamın peygamberlik eden, evlenmemiş dört kızı vardı. Oraya varışımızdan birkaç gün sonra Yahudiye'den Hagavos adlı bir peygamber geldi. Bu adam bize yaklaşıp Pavlus'un kuşağını aldı, bununla kendi ellerini ayaklarını bağlayarak dedi ki, “Kutsal Ruh şöyle diyor: ‘Yahudiler, bu kuşağın sahibini Yeruşalim'de böyle bağlayıp öteki uluslara teslim edecekler.’ ” Bu sözleri duyunca hem bizler hem de oralılar Yeruşalim'e gitmemesi için Pavlus'a yalvardık. Bunun üzerine Pavlus şöyle karşılık verdi: “Ne yapıyorsunuz, ne diye ağlayıp yüreğimi sızlatıyorsunuz? Ben Rab İsa'nın adı uğruna Yeruşalim'de yalnız bağlanmaya değil, ölmeye de hazırım.” Pavlus'u ikna edemeyince, “Rab'bin istediği olsun” diyerek sustuk. Bir süre sonra hazırlığımızı yapıp Yeruşalim'e doğru yola çıktık. Sezariye'deki öğrencilerden bazıları da bizimle birlikte geldiler. Bizi, evinde kalacağımız adama, eski öğrencilerden Kıbrıslı Minason'a götürdüler. Yeruşalim'e vardığımız zaman kardeşler bizi sevinçle karşıladılar. Ertesi gün Pavlus'la birlikte Yakup'u görmeye gittik. İhtiyarların hepsi orada toplanmıştı. Pavlus, onların hal hatırını sorduktan sonra, hizmetinin aracılığıyla Tanrı'nın öteki uluslar arasında yaptıklarını teker teker anlattı. Bunları işitince Tanrı'yı yücelttiler. Pavlus'a, “Görüyorsun kardeş, Yahudiler arasında binlerce imanlı var ve hepsi Kutsal Yasa'nın candan savunucusudur” dediler. “Ne var ki, duyduklarına göre sen öteki uluslar arasında yaşayan bütün Yahudiler'e, çocuklarını sünnet etmemelerini, törelerimize uymamalarını söylüyor, Musa'nın Yasası'na sırt çevirmeleri gerektiğini öğretiyormuşsun. Şimdi ne yapmalı? Senin buraya geldiğini mutlaka duyacaklar. Bunun için sana dediğimizi yap. Aramızda adak adamış dört kişi var. Bunları yanına al, kendileriyle birlikte arınma törenine katıl. Başlarını tıraş edebilmeleri için kurban masraflarını sen öde. Böylelikle herkes, seninle ilgili duyduklarının asılsız olduğunu, senin de Kutsal Yasa'ya uygun olarak yaşadığını anlasın. Öteki uluslardan olan imanlılara gelince, biz onlara, putlara sunulan kurbanların etinden, kandan, boğularak öldürülen hayvanlardan ve fuhuştan sakınmalarını öngören kararımızı yazmıştık.” Bunun üzerine Pavlus o dört kişiyi yanına aldı, ertesi gün onlarla birlikte arınma törenine katıldı. Sonra tapınağa girerek arınma günlerinin ne zaman tamamlanacağını, her birinin adına ne zaman kurban sunulacağını bildirdi. Yedi günlük süre bitmek üzereydi. Asya İli'nden bazı Yahudiler Pavlus'u tapınakta görünce bütün kalabalığı kışkırtarak onu yakaladılar. “Ey İsrailliler, yardım edin!” diye bağırdılar. “Her yerde herkese, halkımıza, Kutsal Yasa'ya ve bu kutsal yere karşı öğretiler yayan adam budur. Üstelik tapınağa bazı Grekler'i sokarak bu kutsal yeri kirletti.” Bu Yahudiler, daha önce kentte Pavlus'un yanında gördükleri Efesli Trofimos'un, Pavlus tarafından tapınağa sokulduğunu sanıyorlardı. Bütün kent ayağa kalkmıştı. Her taraftan koşuşup gelen halk Pavlus'u tutup tapınaktan dışarı sürükledi. Arkasından tapınağın kapıları hemen kapatıldı. Onlar Pavlus'u öldürmeye çalışırken, bütün Yeruşalim'in karıştığı haberi Roma taburunun komutanına ulaştı. Komutan hemen yüzbaşılarla askerleri yanına alarak kalabalığın olduğu yere koştu. Komutanla askerleri gören halk Pavlus'u dövmeyi bıraktı. O zaman komutan yaklaşıp Pavlus'u yakaladı, çift zincirle bağlanması için buyruk verdi. Sonra, “Kimdir bu adam, ne yaptı?” diye sordu. Kalabalıktakilerin her biri ayrı bir şey bağırıyordu. Kargaşalıktan ötürü kesin bilgi edinemeyen komutan, Pavlus'un kaleye götürülmesini buyurdu. Pavlus merdivenlere geldiğinde kalabalık öylesine azmıştı ki, askerler onu taşımak zorunda kaldılar. Kalabalık, “Öldürün onu!” diye bağırarak onları izliyordu.

ELÇİLERİN İŞLERİ 21:1-36 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

V E vaki oldu ki, onlardan ayrılıp denize açıldığımız zaman, doğru İstanköye, ertesi gün Rodosa, oradan Pataraya geldik; Fenikeye gitmekte olan bir gemi bularak bindik, ve açıldık. Kıbrıs göründüğü zaman, onu solda bırakarak Suriyeye gittik ve Surda indik; çünkü gemi orada yükünü boşaltacaktı. Şakirtleri bularak orada yedi gün kaldık; bunlar Pavlusa Yeruşalime girmesin diye Ruh vasıtası ile söyliyorlardı. Ve vaki oldu ki, günlerimizi bitirince çıkıp gittik; ve hepsi, kadınlar ve çocukları ile beraber şehrin dışarısına kadar bizi geçirdiler. Kıyıda diz çökerek dua ettik, birbirimize veda edip biz gemiye bindik, onlar evlerine döndüler. Surdan deniz yolunu bitirince, Ptolemaise vardık; ve kardeşleri selâmlayıp onlarla bir gün kaldık. Ertesi gün çıkıp Kayseriyeye geldik; ve yedilerden biri olan incil vaizi Filipusun evine girip yanında kaldık. Bu adamın peygamberlik eden evlenmemiş dört kızı vardı. Orada bir çok günler geçirmekte iken, Agabus denilen peygamber Yahudiyeden indi. Ve bize gelip Pavlusun kuşağını aldı; kendi ayaklarını ve ellerini bağlıyıp dedi: Ruhülkudüs şöyle diyor: Yeruşalimdeki Yahudiler bu kuşağın sahibini böyle bağlıyıp Milletlerin eline vereceklerdir. Bu şeyleri işittiğimiz zaman, biz ve oralılar da Yeruşalime çıkmasın diye kendisinden yalvardık. O vakit Pavlus cevap verdi: Bu yaptığınız nedir, ağlıyor ve yüreğimi kırıyorsunuz? çünkü ben Yeruşalimde yalnız bağlanmağa değil, fakat Rab İsanın ismi uğruna ölmeğe de hazırım. Ve o kanmayınca biz de: Rabbin iradesi olsun, diyerek sustuk. O günlerden sonra, eşyamızı toplıyıp Yeruşalime çıktık. Ve Kayseriyeden bazı şakirtler bizimle geldiler. Yanında misafir olacağımız eski bir şakirt olan Mınason denilen Kıbrıslıya bizi getirdiler. Yeruşalime geldiğimiz zaman, kardeşler bizi sevinçle kabul ettiler. Ertesi gün Pavlus bizimle beraber Yakubun yanına girdi; ve bütün ihtiyarlar hazır idiler. Onlara selâm verdikten sonra, Allahın kendi hizmeti vasıtası ile Milletler arasında yaptığı şeyleri birer birer anlattı. Bunları işitince Allahı temcit ettiler, ve kendisine dediler: Kardeş, Yahudiler arasında iman eden nice bin adam var, görüyorsun; hepsi şeriat için gayretlidirler; ve senin için haber almışlar ki, Milletler arasında olan bütün Yahudilere oğullarını sünnet etmiyip âdetlere uymasınlar diye, Musadan dönmelerini öğretiyormuşsun. İmdi ne olacak? Senin geldiğini elbette işitecekler. Onun için bu sana dediğimizi yap: Bizde adağı olan dört adam var; onları al ve onlarla beraber kendini tathir et, ve başlarını tıraş etmeleri için onlara masraf et; ve senin için haber aldıkları şeylerin aslı olmadığını, fakat senin şeriati tutarak yürüdüğünü hepsi bilecektir. Fakat biz, iman eden Milletler için, putlara kurban edilen şeylerden ve kandan ve boğulmuş olandan ve zinadan kendilerini korumalarına karar vererek yazdık. O zaman Pavlus o adamları aldı, ertesi gün onlarla beraber kendisini tathir etti, ve onlardan her biri için kurban takdim olununcıya kadar taharet günlerinin bittiğini ilân ederek mabede girdi. Ve bu yedi gün hemen bitmek üzre iken, Asyadan olan Yahudiler onu mabette görerek bütün halkı kışkırttılar, ve ona el atıp bağırdılar: Ey İsrail erleri, yardım edin; her yerde kavma, şeriata ve bu yere karşı bütün insanlara öğreten adam budur; ve bundan başka, mabede Yunanlılar sokup bu mukaddes yeri murdar etmiştir. Çünkü önceden Efesoslu Trofimosu şehirde onunla beraber görmüşlerdi; ve Pavlusun onu mabede sokmuş olduğunu sanıyorlardı. Bütün şehir harekete gelip halk koşuştu; Pavlusu tutup mabetten dışarı sürüdüler; ve hemen kapılar kapandı. Kendisini öldürmeğe çalışmaktalar iken, bütün Yeruşalimin karışmış olduğu haberi taburun binbaşısına erişti. O da hemen askerler ve yüzbaşılar alarak üzerlerine koştu; binbaşıyı ve askerleri görünce, Pavlusu dövmeği bıraktılar. O zaman binbaşı yaklaştı, ve onu tutup çifte zincirle bağlanmasını emretti; ve kimdir, ne yapmıştır, diye soruşturdu. Kalabalıkta kimi şöyle, kimi böyle bağırdığından ve gürültüden doğrusunu anlıyamıyarak kaleye götürülmesini emretti. Merdivene geldiği zaman, vaki oldu ki, kalabalığın zorlamasından dolayı askerler tarafından alınıp götürüldü. Çünkü halkın kalabalığı: Onu kaldır, diye bağrışarak ardınca yürüyordu.

ELÇİLERİN İŞLERİ 21:1-36 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Onlardan ayrılıp denize açılınca, dümdüz bir yol tutarak İstanköy'e geldik. Ertesi gün Rodos'a, oradan da Patara'ya vardık. Finike'ye giden bir gemi bulunca, ona binip denize açıldık. Kıbrıs görününce adayı solda bırakıp Suriye'ye yöneldik ve Sur'a vardık. Çünkü burada gemideki mallar boşaltılacaktı. Öğrencileri arayıp bulduk. Orada yedi gün kaldık. Öğrenciler Kutsal Ruh'tan esinlenerek, Yeruşalim'e gitmemesi için Pavlus'u uyardılar. Günlerimiz dolunca oradan ayrılıp yola çıktık. Hepsi eşiyle, çocuğuyla birlikte bizimle geldi ve kentin dışına kadar bizi yolcu ettiler. Kıyıda diz çöküp dua ettik. Birbirimizle vedalaştıktan sonra gemiye bindik; onlar da evlerine döndüler. Sur'dan yola çıkıp Ptolemais'e vardık. Kardeşleri selamladıktan sonra, onlarla birlikte bir gün geçirdik. Ertesi gün oradan ayrılıp Sezariye'ye geldik. Sevindirici Haber'i müjdeleyen yedi kişiden biri olan Filipus'un evine gidip orada kaldık. Filipus'un peygamberlik eden evlenmemiş dört kızı vardı. Burada bir kaç gün kalmıştık ki, Yahudiye'den Agabos adında bir peygamber geldi. Bizleri görmeye geldiğinde, Pavlus'un kemerini aldı, kendi ayaklarını ellerini bağladı ve, “Kutsal Ruh şunları bildiriyor” dedi, “Bu kemerin sahibi olan adamı Yahudiler Yeruşalim'de böylece bağlayıp ulusların eline teslim edecekler.” Bu sözleri işitince biz de, oradakiler de Yeruşalim'e çıkmaması için Pavlus'a yalvardık. Bunun üzerine Pavlus, “Ağlayarak yüreğimi parçaladınız. Bu yaptığınız nedir?” dedi, “Ben yalnız bağlanmaya değil, Rab İsa'nın adı için Yeruşalim'de canımı bile vermeye hazırım.” Onu sözlerimize inandıramadık. Bunun üzerine, “Rab'bin istemi olsun” deyip sustuk. Bir süre sonra hazırlık yapıp Yeruşalim'e çıktık. Sezariye'den bazı öğrenciler de bizimle birlikte geldiler. Bizi yanında konuk olarak kalacağımız eski öğrencilerden Kıbrıslı Mınason'un evine getirdiler. Yeruşalim'e ulaştığımızda kardeşler bizi sevinçle karşıladılar. Ertesi gün Pavlus'la birlikte Yakup'a gittik. Kilise İhtiyarları'nın tümü orada hazırdı. Pavlus onları selamlayıp Tanrı'nın uluslar arasında kendi hizmeti aracılığıyla yaptığı işleri teker teker anlattı. Onlar bunu duyunca Tanrı'ya şükrettiler. Bu arada Pavlus'a, “Kardeş” dediler, “Yahudiler arasında iman edenlerin kaç bin kişiye vardığını görüyorsun. Bunların tümü Kutsal Yasa'ya ateşli bir biçimde bağlıdır. Sana ilişkin bilgi edinmişler; uluslar arasında yaşayan Yahudiler'in tümüne Musa'nın yasasını bırakmalarını öğretiyormuşsun. Onlara çocuklarını sünnet etmemelerini, törelere kulak asmamalarını söylüyormuşsun. “Bu durumda ne yapmalı? Hiç kuşkusuz, geldiğini duyacaklar. Sana söyleyeceğimizi yap. Aramızda adak adamış dört adam var. Onları al, kendileriyle birlikte geleneksel arınma törenini uygula, saçlarını tıraş etmeleri için gerekli parayı öde. Böylece hakkındaki söylentilerin boş olduğunu, tam tersine, senin de Kutsal Yasa'yı uyguladığını herkes bilecektir. Uluslar arasından iman edenlere gelince, kararımızı kendilerine ilettik. Yalancı tanrılara kesilen sunulardan, kandan, boğazı sıkılarak öldürülmüş hayvanlardan ve zinadan sakınsınlar.” Bundan sonra aradan bir gün geçince Pavlus o adamları aldı, onlarla birlikte geleneksel arınma törenini yaptı ve paklanma günlerinin ne zaman dolacağını –her biri için sununun sunulacağı zamanı– bildirmek için tapınağa girdi. Yedi gün dolmak üzereydi ki, Asya'dan gelen Yahudiler Pavlus'u tapınakta görünce tüm halkı kışkırtarak onu yakaladılar. “Ey İsrailli arkadaşlar, yardıma gelin” diye bağırıyorlardı. “İşte her yerde herkese, halka, Kutsal Yasa'ya ve Kutsal Yer'e karşı öğretiş veren adam budur. Üstelik tapınağa Yunanlılar'ı sokarak bu Kutsal Yer'i de kirletti.” Çünkü daha önce kentte Efesoslu Trofimos'u onunla birlikte görmüşler ve onu Pavlus'un tapınağa soktuğunu sanmışlardı. Tüm kent ayaklandı. Halk Pavlus'u yakaladığı gibi tapınaktan dışarıya sürükledi. Tapınağın kapıları hemen kapatıldı. Pavlus'u öldürmeyi tasarlıyorlardı ki, Yeruşalim'de kargaşa çıktığı haberi askeri birliğin komutanına ulaştı. Komutan hemen askerlerle yüzbaşıları yanına alıp oraya koştu. Halk komutanla askerleri görünce, Pavlus'u tartaklamayı bıraktı. Bunun üzerine komutan yaklaşıp onu tutukladı ve çift zincirle bağlanması için buyruk verdi. Onun kim olduğunu ve ne yaptığını soruşturdu. Kalabalık içinde her kafadan bir ses çıkıyordu. Gürültü yüzünden komutan olayı iyice öğrenemediği için, Pavlus'u kışlaya götürmelerini buyurdu. Pavlus merdivenlere vardığında, halk kaba kuvvete başvurdu; bunun üzerine askerler onu taşımak zorunda kaldılar. Çünkü kalabalık, “Öldürt onu!” diye bağırarak onları izlemekteydi.