1.SAMUEL 30:1-31

1.SAMUEL 30:1-31 Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001, 2008 (TCL02)

Davut'la adamları üçüncü gün Ziklak Kenti'ne vardılar. Bu arada Amalekliler Negev bölgesiyle Ziklak'a baskın yapmış, Ziklak Kenti'ni yakıp yıkmışlardı. Kimseyi öldürmemişlerdi, ama kadınlarla orada yaşayan genç, yaşlı herkesi tutsak etmişlerdi. Sonra onları da yanlarına alıp yollarına gitmişlerdi. Davut'la adamları oraya varınca kentin ateşe verildiğini, karılarının, oğullarının, kızlarının tutsak alındığını anladılar. Güçleri tükeninceye dek hıçkıra hıçkıra ağladılar. Davut'un iki karısı, Yizreelli Ahinoam ile Karmelli Naval'ın dulu Avigayil de tutsak edilmişti. Davut büyük sıkıntı içindeydi. Çünkü herkes oğulları, kızları için acı çekiyor ve, “Davut'u taşlayalım” diyordu. Ama Davut, Tanrısı RAB'de güç bularak, Ahimelek oğlu Kâhin Aviyatar'a, “Bana efodu getir” dedi. Aviyatar efodu getirdi. Davut RAB'be danışarak, “Bu akıncıların ardına düşersem, onlara yetişir miyim?” diye sordu. RAB, “Artlarına düş, kesinlikle onlara yetişip tutsakları kurtaracaksın” diye yanıtladı. Bunun üzerine Davut yanındaki altı yüz kişiyle yola çıktı. Besor Vadisi'ne geldiler. Vadiyi geçemeyecek kadar bitkin düşen iki yüz kişi orada kaldı. Davut dört yüz kişiyle akıncıları kovalamayı sürdürdü. Kırda bir Mısırlı bulup Davut'a getirdiler. Yiyip içmesi için ona yiyecek, içecek verdiler. Bir parça incir pestili ile iki salkım kuru üzüm de verdiler. Adam yiyince canlandı. Üç gün üç gecedir yiyip içmemişti. Davut ona, “Kime bağlısın? Nerelisin?” diye sordu. Genç adam, “Mısırlı'yım, bir Amalekli'nin kölesiyim” diye yanıtladı, “Üç gün önce hastalanınca, efendim beni bıraktı. Keretliler'in güney sınırlarına, Yahuda topraklarına, Kalev'in güneyine baskınlar düzenlemiş, Ziklak Kenti'ni de ateşe vermiştik.” Davut, “Beni bu akıncılara götürebilir misin?” diye sordu. Mısırlı genç, “Beni öldürmeyeceğine ya da efendimin eline teslim etmeyeceğine dair Tanrı'nın önünde ant içersen, seni akıncıların olduğu yere götürürüm” diye karşılık verdi. Böylece Mısırlı Davut'u götürdü. Akıncılar dört bir yana dağılmışlardı. Filist ve Yahuda topraklarından topladıkları büyük yağmadan yiyip içiyor, eğlenip oynuyorlardı. Davut ertesi gün tan vaktinden akşama dek onları öldürdü. Develere binip kaçan dört yüz genç dışında içlerinden kurtulan olmadı. Davut Amalekliler'in ele geçirdiği her şeyi, bu arada da iki karısını kurtardı. Gençler, yaşlılar, oğullar, kızlar, yağmalanan mallar, kısacası Amalekliler'in aldıklarından hiçbir şey eksik kalmadı. Davut tümünü geri aldı. Bütün koyunlarla sığırları da aldı. Adamları, bunları öbür hayvanların önünden sürerek, “Bunlar Davut'un yağmaladıkları” diyorlardı. Bundan sonra Davut, daha ileriye gidemeyecek kadar bitkin düşüp Besor Vadisi'nde kalan iki yüz kişinin bulunduğu yere vardı. Onlar da Davut'la yanındakileri karşılamaya çıktılar. Davut yaklaşınca onlara esenlik diledi. Ama Davut'la giden adamlardan kötü ve değersiz olanların tümü, “Madem bizimle birlikte gitmediler, geri aldığımız yağmadan onlara hiçbir pay vermeyeceğiz” dediler, “Her biri yalnız karısıyla çocuklarını alıp gitsin.” Ama Davut, “Hayır, kardeşlerim!” dedi, “RAB'bin bize verdikleri konusunda böyle davranamayız! O bizi korudu ve bize saldıran akıncıları elimize teslim etti. Sizin bu söylediklerinizi kim kabul eder? Savaşa gidenle eşyanın yanında kalanın payı aynıdır. Her şey eşit paylaşılacak!” O günden sonra Davut bunu İsrail için bugüne dek geçerli bir kural ve ilke haline getirdi. Davut Ziklak'a dönünce, dostları olan Yahuda ileri gelenlerine yağma mallardan göndererek, “İşte RAB'bin düşmanlarından yağmalanan mallardan size bir armağan” dedi. Sonra Beytel, Negev'deki Ramot, Yattir, Aroer, Sifmot, Eştemoa, Rakal, Yerahmeelliler'in, Kenliler'in kentlerinde, Horma, Bor-Aşan, Atak, Hevron'da oturanlara ve adamlarıyla birlikte sık sık uğradığı yerlerin tümüne yağmalanan mallardan gönderdi.

1.SAMUEL 30:1-31 Turkish Bible Old Translation 1941 (KMEYA)

V E vaki oldu ki, Davudla adamları üçüncü günde Tsiklaga vardıkları zaman, işte, Amalekîler Cenuba ve Tsiklaga akın etmişlerdi, ve Tsiklagı vurmuşlar, ve onu ateşe vermişlerdi, ve orada olan kadınlardan kimseyi öldürmiyip küçükten büyüğe kadar esir almışlardı; ve onları sürüp yollarına gitmişlerdi. Ve Davudla adamları şehre geldiler; ve işte, şehir yakılmıştı; ve onların karıları, ve oğulları ile kızları esir götürülmüşlerdi. Ve Davudla yanında olan kavm, kendilerinde ağlamak için kuvvet kalmıyıncıya kadar, yüksek sesle ağladılar. Ve Davudun iki karısı, Yizreelli Ahinoam ve Karmelli Nabalın karısı Abigail esir götürülmüşlerdi. Ve Davud çok sıkıldı; çünkü kavm: Onu taşlıyalım, diyorlardı; çünkü bütün kavmın, herkesin, oğullarından, ve kızlarından dolayı, canı yanıyordu. Fakat Davud Allahı RAB ile kuvvet buldu. Ve Davud Ahimelekin oğlu kâhin Abiatara: Rica ederim, bana efodu buraya getir, dedi. Ve Abiatar efodu oraya Davuda getirdi. Ve Davud: Bu akıncıların ardını kovalarsam onlara yetişir miyim? diye RABDEN sordu. Ve ona dedi: Kovala, çünkü mutlaka yetişeceksin, ve her şeyi mutlaka kurtaracaksın. Ve Davud yanında olan altı yüz kişi ile gitti, ve Besor vadisine vardılar, ve geri kalanlar orada durdular. Fakat Davud dört yüz kişi ile kovalamakta idi, çünkü Besor vadisini geçemiyecek kadar yorgun olan iki yüz kişi durmuşlardı. Ve kırda bir Mısırlı buldular, ve onu Davuda getirdiler, ve ona ekmek verdiler, ve yedi; ve ona su içirdiler; ve ona bir dilim basılmış incir ile iki salkım kuru üzüm verdiler, ve yedi, ve canı yerine geldi; çünkü üç gün ve üç gecedir ekmek yememiş ve su içmemişti. Ve Davud ona dedi: Sen kiminsin? ve neredensin? Ve o dedi: Ben bir Amalekînin kulu, Mısırlı bir gencim; ve efendim beni bıraktı, çünkü üç gün oluyor ki, hasta düştüm. Biz Keretîlerin Cenubuna, ve Yahudanınkine, ve Kalebin Cenubuna akın ettik; ve Tsiklaga ateş verdik. Ve Davud ona dedi: Beni bu akıncılara indirir misin? Ve adam dedi: Beni öldürmiyeceğine ve efendimin eline teslim etmiyeceğine Allah hakkı için bana and et de seni bu akıncılara indireyim. Ve onu indirdi, ve işte, bütün yer üzerine yayılmışlardı; Filistîler diyarından ve Yahuda diyarından almış oldukları bütün büyük çapuldan ötürü yiyip içmekte ve cümbüş etmekte idiler. Ve Davud gün ağarma vaktinde ertesi gün akşamına kadar onları vurdu; ve onlardan develere binip kaçan dört yüz gençten başka kimse kurtulmadı. Ve Davud Amalekîlerin almış olduklarının hepsini kurtardı; ve Davud iki karısını kurtardı. Ve büyük olsun küçük olsun, oğullar ve kızlar, ve çapul malından, ve onların almış oldukları hiç bir şey eksik bulunmadı; Davud hepsini geri aldı. Ve Davud bütün koyunlarla sığırları aldı, ve bunları obir hayvanların önünden sürüp: Bu Davudun çapuludur, diyorlardı. Ve Davud, kendi ardınca yürüyemiyecek kadar yorgun olup Besor vadisinde bırakmış oldukları iki yüz adamın yanına vardı; ve bunlar Davudu karşılamak, ve kendisile beraber olan kavmı karşılamak için çıktılar, ve Davud kavma yaklaştığı zaman onlara selâm etti. Ve Davudla beraber giden adamların bütün kötü ve yaramaz olanları cevap verip dediler: Mademki bizimle beraber gitmediler, kurtardığımız çapul malından onlara hiç bir şey vermiyeceğiz, alıp gitsinler diye her adama ancak karısını ve çocuklarını vereceğiz. Ve Davud dedi: RABBİN bize verdiği şeyi böyle yapmıyacaksınız, kardeşlerim; bizi o korudu, ve üzerimize gelen akıncıları elimize verdi. Ve bu işte sizin sözünüzü kim dinler? çünkü cenge inenin payı ne ise, eşyanın yanında kalanın payı da o olacaktır; müsavî paylaşacaklardır. Ve vaki oldu ki, o günden sonra bunu İsrail için bugüne kadar bir kanun ve hüküm yaptı. Ve Davud Tsiklaga geldi, ve: İşte, RABBİN düşmanlarından alınan çapuldan size bir hediye, diyerek Yahuda ihtiyarlarına, kendi dostlarına, Beyt-elde olanlara, ve Cenubdaki Ramotta olanlara, ve Yattirde olanlara, ve Aroerde olanlara, ve Sifmotta olanlara, ve Eştemoada olanlara, ve Rakalda olanlara, ve Yerahmeelîlerin şehirlerinde olanlara, ve Kenîlerin şehirlerinde olanlara, ve Hormada olanlara, ve Bor-aşanda olanlara, ve Atakta olanlara, ve Hebronda olanlara, ve Davudla adamlarının çok kereler gitmiş oldukları yerlerin hepsine çapul malından gönderdi.

1.SAMUEL 30:1-31 Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar (KKDEU)

Davut'la adamları üçüncü gün Ziklak Kenti'ne vardılar. Bu arada Amalekliler Negev bölgesiyle Ziklak'a baskın yapmış, Ziklak Kenti'ni yakıp yıkmışlardı. Kimseyi öldürmemişlerdi, ama kadınlarla orada yaşayan genç, yaşlı herkesi tutsak etmişlerdi. Sonra onları da yanlarına alıp yollarına gitmişlerdi. Davut'la adamları oraya varınca kentin ateşe verildiğini, karılarının, oğullarının, kızlarının tutsak alındığını anladılar. Güçleri tükeninceye dek hıçkıra hıçkıra ağladılar. Davut'un iki karısı, Yizreelli Ahinoam ile Karmelli Naval'ın dulu Avigayil de tutsak edilmişti. Davut büyük sıkıntı içindeydi. Çünkü herkes oğulları, kızları için acı çekiyor ve, “Davut'u taşlayalım” diyordu. Ama Davut, Tanrısı RAB'de güç bularak, Ahimelek oğlu Kâhin Aviyatar'a, “Bana efodu getir” dedi. Aviyatar efodu getirdi. Davut RAB'be danışarak, “Bu akıncıların ardına düşersem, onlara yetişir miyim?” diye sordu. RAB, “Artlarına düş, kesinlikle onlara yetişip tutsakları kurtaracaksın” diye yanıtladı. Bunun üzerine Davut yanındaki altı yüz kişiyle yola çıktı. Besor Vadisi'ne geldiler. Vadiyi geçemeyecek kadar bitkin düşen iki yüz kişi orada kaldı. Davut dört yüz kişiyle akıncıları kovalamayı sürdürdü. Kırda bir Mısırlı bulup Davut'a getirdiler. Yiyip içmesi için ona yiyecek, içecek verdiler. Bir parça incir pestili ile iki salkım kuru üzüm de verdiler. Adam yiyince canlandı. Üç gün üç gecedir yiyip içmemişti. Davut ona, “Kime bağlısın? Nerelisin?” diye sordu. Genç adam, “Mısırlı'yım, bir Amalekli'nin kölesiyim” diye yanıtladı, “Üç gün önce hastalanınca, efendim beni bıraktı. Keretliler'in güney sınırlarına, Yahuda topraklarına, Kalev'in güneyine baskınlar düzenlemiş, Ziklak Kenti'ni de ateşe vermiştik.” Davut, “Beni bu akıncılara götürebilir misin?” diye sordu. Mısırlı genç, “Beni öldürmeyeceğine ya da efendimin eline teslim etmeyeceğine dair Tanrı'nın önünde ant içersen, seni akıncıların olduğu yere götürürüm” diye karşılık verdi. Böylece Mısırlı Davut'u götürdü. Akıncılar dört bir yana dağılmışlardı. Filist ve Yahuda topraklarından topladıkları büyük yağmadan yiyip içiyor, eğlenip oynuyorlardı. Davut ertesi gün tan vaktinden akşama dek onları öldürdü. Develere binip kaçan dört yüz genç dışında içlerinden kurtulan olmadı. Davut Amalekliler'in ele geçirdiği her şeyi, bu arada da iki karısını kurtardı. Gençler, yaşlılar, oğullar, kızlar, yağmalanan mallar, kısacası Amalekliler'in aldıklarından hiçbir şey eksik kalmadı. Davut tümünü geri aldı. Bütün koyunlarla sığırları da aldı. Adamları, bunları öbür hayvanların önünden sürerek, “Bunlar Davut'un yağmaladıkları” diyorlardı. Bundan sonra Davut, daha ileriye gidemeyecek kadar bitkin düşüp Besor Vadisi'nde kalan iki yüz kişinin bulunduğu yere vardı. Onlar da Davut'la yanındakileri karşılamaya çıktılar. Davut yaklaşınca onlara esenlik diledi. Ama Davut'la giden adamlardan kötü ve değersiz olanların tümü, “Madem bizimle birlikte gitmediler, geri aldığımız yağmadan onlara hiçbir pay vermeyeceğiz” dediler, “Her biri yalnız karısıyla çocuklarını alıp gitsin.” Ama Davut, “Hayır, kardeşlerim!” dedi, “RAB'bin bize verdikleri konusunda böyle davranamayız! O bizi korudu ve bize saldıran akıncıları elimize teslim etti. Sizin bu söylediklerinizi kim kabul eder? Savaşa gidenle eşyanın yanında kalanın payı aynıdır. Her şey eşit paylaşılacak!” O günden sonra Davut bunu İsrail için bugüne dek geçerli bir kural ve ilke haline getirdi. Davut Ziklak'a dönünce, dostları olan Yahuda ileri gelenlerine yağma mallardan göndererek, “İşte RAB'bin düşmanlarından yağmalanan mallardan size bir armağan” dedi. Sonra Beytel, Negev'deki Ramot, Yattir, Aroer, Sifmot, Eştemoa, Rakal, Yerahmeelliler'in, Kenliler'in kentlerinde, Horma, Bor-Aşan, Atak, Hevron'da oturanlara ve adamlarıyla birlikte sık sık uğradığı yerlerin tümüne yağmalanan mallardan gönderdi.